Ozan Ekin Gökşin Blazing Combat Archie Goodwin (ve diğerleri) Flaneur, 2017 Tekrarlanan İstanbul seçiminin gündemi ele geçirmesi, görüşülmekte olan askerlik yasasının gölgede kalmasına yol açtı. Yeni askerlik yasası, askerlik süresini kısaltıyor ve bedelli askerliği sürekli hâle getiriyor. İlave bir madde ile de, gerekli görülen alanlarda, cumhurbaşkanınca özel olarak görevlendirilen gönüllüler belirlenen şartlara uyduğu takdirde askerlik hizmetinden muaf tutulacak. Bu madde, ne maksatla eklenmiş olursa olsun, eşit vatandaşlığa uygun olmayan bir torpil fırsatı sağlayacak. Zira bedelli askerlik de, askerlik hizmeti yapmak istemeyen yoksullara devletin “ya paranı ya canını” demesinden farksız bir yöntem. Askerliğin ruhuna uygun Yeni askerlik yasası tartışmalarının gölgede kalması…
Yazar: jeff
Can Irmak Özinanır Cazdan bahsedilince akla neredeyse otomatik olarak Amerika gelir. Doğru, Amerika toprakları cazın doğduğu topraklardır, ancak cazın beyazlar arasında popüler olmaya başlamasıyla beraber müzik endüstrisinin göbeğine oturması cazın sınırlar aşmasını ve Avrupa’da da son derece popüler bir müzik hâlini almasını tetiklemiştir. Fransa’ya 1920’lerde giriş yapan caz, başta kısıtlı bir çevreye sesleniyordu. Fransa’ya cazı Birinci Dünya Savaşı’nda ülkeye gelen Afro-Amerikan askerler getirmişti. O yıllarda aslen Fransız rivierasında (Fransa’nın Akdeniz kıyıları), Almanya’da ve İngiltere’de popüler hâle gelmeye başlayan caz 1930’lu yıllarda önlenemez bir dalga hâlini aldı. Gençler, başta dönemin en popüler türü swing olmak üzere, cazı bir yaşam tarzı hâline…
Meltem Oral On milyonlarca insanın yaşamını, bir uzvunu, aklını ve daha fazlasını kaybettiği Birinci Dünya Savaşı, daha evvel hiçbir savaşta olmadığı kadar derin izler bırakmıştır. Bunun nedenlerinden biri, savaş deneyiminin gerek cephedeki gerek cephe gerisindeki erkek ve kadınların gündelik hayatını neredeyse tüm yönleriyle belirlemiş olmasıdır. Birinci Dünya Savaşı, Düvel-i Muazzama’nın askerî güçlerinin düşman ülkelerin sınırlarını aştığı ilk “dünya savaşı” olmanın ötesinde, dünya tarihinin ilk topyekûn savaş tecrübesidir. Yani savaşın düşman ülkelerin askerlerinin çatıştığı cephelerin gerisine taştığı, saldırılara karşı önlem olarak ‘karartma’ gibi kavramların kent sakinlerinin hayatına ilk kez girdiği, cephe gerisi sabotajların ilk kez uygulandığı, ekonomiden kültür politikalarına her şeyin…
Leon Troçki Bu makaleyi Troçki 15 Temmuz 1933 tarihinde, eşi Natalya Sedova ve kendisi için heyecanla beklediği Fransız vizelerinin gelmesinden birkaç gün sonra ve Fransa’ya doğru yola çıkmalarıyla dört buçuk yıllık Türkiye sürgününün sona ermesinden birkaç gün önce yazmıştır. 1 Aşağıda okuyacaklarınız, Hayatım (Yazın Yayınları, 1999) ve Rus Devriminin Tarihi (Yazın Yayınları, 2017) kitaplarını Büyükada’da yazan Troçki’nin belki de Türkiye’de yazdığı son satırlardır. Ve işte! Pasaportlarımıza net ve tartışılmaz Fransız vizeleri yapıştırıldı. İki gün sonra Türkiye’den ayrılıyoruz. Eşim ve oğlumla buraya ilk vardığımda -dört buçuk yıl önce- Amerika’da “refah ve bolluk” ışığı pırıl pırıl parlıyordu. Bugün, o dönem tarihöncesi gibi,…
Serdar Korucu Almanya’da Nazi yönetiminin Ocak 1933’te işbaşına gelmesi sonrasında Ankara-Berlin hattındaki krizlerden biri Türkçe yayımlanan Hitler ve Nasyonal Sosyalizm kitabı üzerine oldu. Kitap, Nazi propagandası yaptığı gerekçesiyle Peyami Safa tarafından eleştiriliyor, kendisine yanıt Adolf Hitler’den geliyordu. Büyükelçilik tarafından açıklanan Hitler’in cevabı Mustafa Kemal hayranlığı üzerineydi. Cihat Hikmet imzalı “Hitler ve Nasyonal Sosyalizm” kitabı, Nazilerin Almanya’da yönetime gelmesinin hemen ardından 1933 yılı içinde yayımlandı. Kitap kısa zamanda tartışma yaratacaktı. En sert tepkilerden biriyse Peyami Safa’dandı. Safa 23 Eylül 1933’te Cumhuriyet gazetesindeki yazısının başlığında “Bu da nesi?” diye soruyordu: “Elimde bir kitap. Türkçe adı Hitler ve Nasyonal Sosyalizm. Kapağında Nazilerin arması.…
Atilla Dirim “Cumhuriyet Müesseseleri” Matbaacılık ve Neşriyat Türk Anonim Şirketi tarafından 1932 yılında İstanbul’da yayınlanan Hayat Ansiklopedisi’nin Ankara maddesi, başkentin Anadolu’ya taşınmasının nedeni ve bunun kimin fikri olduğuna dair şu bilgiyi verir: “Cihan harbini müteakip Osmanlı saltanatının yıkılması ve İstanbul’un müstevliler tarafından işgali üzerine, yeni neslin idealistlerini, çalışabilecek faziletli unsurlarını Anadolu yaylalarının açık havasına çıkarmak ve burada yeni devletin temellerini atmak lüzumunu hisseden, tatbik eden ve tahakkuk ettiren Büyük Reisimiz olmuştur.” Bu bilgi Türkiye’de okula gitmiş olan hiç kimseye yabancı değildir. Daha ilkokuldan başlayarak Ankara’nın başkent yapılmasının sadece ve sadece Mustafa Kemal’in eseri olduğu, üstelik sadece Ankara’nın başkent yapılmasının değil,…
Tarık Dursun K. Aşağıdaki öykü Tarık Dursun’un 1966 yılında Kurul Yayınevi tarafından yayınlanan Yabanın Adamları adlı kitabından. O yıllarda taşrada kürtajın nasıl olabildiğini belgeleyen bir öykü. Bugün okunduğunda, devlet hastanelerinde yasal ve kolay kürtaj sunulmasının önemini vurgulayan bir öykü. MUAYENE kısa sürdü, pinpirik doktor Lütfiye’yi içeride giyinmeye bıraktı; kendi çıktı, Hacının yanına geldi: – “Biraz zor bu seferki Hoca bey..” dedi. – “Ne kadar olmuş?” – “Kendi ağzıyla demiyor ama, dört ayı geçmiş, belli kocaman çünkü…” – “Çare?” – “Karışmam, Allahtan korkarım…” Hacı güldü: – “Geç Allahı! Kaça patlayacak bana?” Doktor başını eğdi. – “Günah! Bırakın kalsın da doğsun..” -…
Nâzım Hikmet Nâzım Hikmet 1951’de Rusya’ya gittikten yaklaşık dokuz ay sonra, Mart 1952’de A.M. Gorki Devlet Edebiyat Enstitüsü’nde bir toplantı/söyleşiye katılmıştır. Sözcükler dergisinin Ocak-Şubat 2019 tarihli 77. sayısında yayınlanan toplantı notlarından, Türkiye’de kadınların durumu hakkında bir soruya Nâzım’ın verdiği cevabı aşağıda yayınlıyoruz. Sıralardan bir ses: Kadınların Türkiye’nin toplumsal-siyasal hayatında yeri nedir, çarşaf giyiyorlar mı, barış mücadelesinde kendilerini nasıl gösteriyorlar? Nâzım Hikmet: Hukukumuza göre kadın, bütün ilişkilerde erkekle eşit haklara sahip. Kanuna göre kadın cumhurbaşkanı seçilebilir, yargıç olabilir. Bizde çok fazla kadın avukat var vs. Ancak pratikte durum tamamen farklı. Bizde köylü ve işçi kadınlar, alabildiğine fakirler. Köylü ve işçi kadınlar…
Abdulhalim Karaosmanoğlu “Şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin…” Dünyanın her yerinde kentleşme üzerine endişeyle bir şeyler yazılıp çiziliyor. Bu durum oldukça önemli çünkü daha önce hiçbir dönemde “Kenti karınca yuvası olmaktan çıkararak, nasıl daha iyi bir yer hâline getirebiliriz?” sorusuna yanıt aranmamıştı. Neoliberal akımların megakentler inşa ettiği böylesi dönemde, çevreci bir sol hareket ise bu yeni şehir biçiminin ima ettiği her şeyden korkuyor gibi görünüyor. Bizi sersemleten bu korkunç konumun orta yerinde David Harvey’nin bilgin sesi bizleri, insan arzusunun açgözlülük ve iğrenç para arzusu ile yer değiştirdiği kapitalist dünyanın gerçeği ile yüzleştiriyor. Mahkûmiyetleri dahi ipotek altına…
Melike Karaosmanoğlu Rus edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan ve Stalinistler tarafından katledilen İsaac Babel’in Odesa Masalları (Yücel Yayınları, 1975) isimli kitabında arkadaşı Maksim Gorki’ye ithaf ettiği bir öykü vardır. Öykü, çok ders çalıştığı için başı ağrıyan, zayıf, Yahudi bir çocuğun başarıyla sınavını geçmesini ve en büyük hayalini gerçekleştirmesini, yani güvercinlere sahip olmasını konu alır. Naif başlayan bu öykünün içinde Çarlık Rusya’sında yaşayan Yahudilerin tarihi, antisemitizm, Yahudi öğrencilere okullarda uygulanan kota, sıradanlaşmış ayrımcılık, rüşvet, fakirlik, katliam, yağma ve ölüm geçer. Güvercinlere kavuşmak isteyen çocuğun yaşadığı yer haritadan silinir, halkı ile başka bir yere göç ettirildiğini söyler bize Babel. Son cümlede…