Kassem Ahmad, Rama al-Sayasne, Ramis Kilani Lübnanlıların canına tak etti: Yüz binler, egemenlerin politikalarına karşı sokağa çıkıyor. Cesaretle düzenledikleri gösteriler, dinsel önyargılar yerine sınıf hattını öne çıkartıyor. Lübnan, derin bir parçalanmışlığın pençesinde bir ülke. Bunun tarihsel nedenleri var. Birinci Dünya Savaşı’nda Fransız ve İngiliz sömürgecileri, çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolü altında olan ve büyük kısmında Arapların yaşadığı ülkeyi aralarında paylaştı. Fransızlar, Sykes-Picot Anlaşması ile paylarına düşen toprakların bir kısmını “Büyük Lübnan” olarak adlandırdı ve burada yaşayan Marunî Hıristiyanları sistematik bir şekilde kayırdı. Bunun sonucunda birçok Marunî büyük toprak sahibi olarak Lübnan burjuvazisine dahil oldu. Güney Lübnan’ın Şii nüfusu ise bunun…
Yazar: jeff
Ahmet Demirel Bir Cumhuriyet Bayramı’nı daha geride bıraktık. Bu vesileyle bazı sorular sorarak 96 yıl önce 29 Ekim günü nelerin olup nelerin olmadığını, o gün cumhuriyetin ilân edilmiş olmasının ne anlama gelip ne anlama gelmediğini gözden geçirelim. Soru 1: “TBMM’nin 29 Ekim 1923’te yaptığı ve cumhuriyeti ilan eden yasal düzenlemelerle Osmanlı devleti ve onun padişahlık sistemi kaldırılmıştır” diyebilir miyiz? Hayır. Saltanat 1 Kasım 1922’de bir meclis kararıyla kaldırılmış ve bu kararla Osmanlı devleti hukuken sona ermişti. Osmanlı devleti zaten yaklaşık bir yıl önce sona ermiş olduğundan 29 Ekim 1923’te bu konuda herhangi bir yeni karar alınmamıştır. Alınmasına da zaten gerek…
Roni Margulies Çok anlamsız ama Türk solunda çok yaygın olan kullanılan iki kavram var. Biri “ulusalcılık”, biri de “bağımsız Türkiye”. “Milliyetçilik” kelimesi varken “ulusalcılık” diye bir kavramın icat edilmesine ihtiyaç duyulmuş olması ilginç. Belli ki solun bir kesimi has milliyetçilerden, has faşistlerden ve has darbecilerden kendini ayırdedebilmek için Arapça kökenli bir kelime yerine eşanlamlı öztürkçe bir kelime uydurmak zorunda kaldı. Burada ilginç olan, gerçekte has milliyetçilerden ayırdedilmesi imkânsız olan bir hareketin varlığı değil, bu hareketin niye kendini has milliyetçilerden ayırdetmek ihtiyacı hissettiği, niye kendini solcu zannettiği. Nitekim, ulusalcılığın pîri olan Doğu Perinçek ve Vatan Partisi son dönemde Erdoğan ve AKP…
“Sol, bu meselenin göbeğinde yer almalıdır” Yalova Üniversitesi öğretim üyesi, Göç Araştırmaları Derneği’nin kurucularından, Birikim dergisi ve Sivil Sayfalar yazarı Polat Alpman ile, bir yandan devlet mekanizmasında, bir yandan AKP’de yaşanmakta olan çözülme süreci ve bu süreç içinde Türkiye’deki Suriyeli göçmenlerin durumu ve sorunları (ve çözümler) üzerine Şenol Karakaş konuştu. Şenol Karakaş: 31 Mart ve 23 Haziran İstanbul seçimleri Türkiye’deki siyasal iklimi nasıl değiştirdi? Hem iktidar bloğu hem de muhalefetin bir dizi çeperi, öğesi açısından ne tür kapılar aralandı ya da kapandı? Seçimden hemen sonra şöyle bir değerlendirme yapmıştık: AKP tabanında ilk defa 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’ye oy vermeyerek,…
Şenol Karakaş Bekir Ağırdır’ın 31 Mart seçimlerinin ardından yaptığı analiz şöyleydi: “Yerel meclis oylarında Cumhur İttifakı’nın toplamda 24 Haziran [2018] oylarından 5,1 puan oy kaybettiği hesaplanıyor. Fakat buna karşılık kaybedilen bu oyların Millet İttifakı’na yönelmediği, Millet İttifakı’nın 24 Haziran oylarını yalnızca 0,9 puan artırdığı anlaşılıyor. Azalan oyların yarıya yakını sandığa gitmemiş, diğer yarısı da diğer partilere gitmiş. Aynı hesaplamayı belediye başkanlıkları oyları ile 24 Haziran milletvekilliği oylarını karşılaştırarak yaptığımızda Cumhur İttifakı oylarında 5,8 puan kayıp olduğunu görüyoruz. Bu tablodan tespit etmemiz gereken üçüncü önemli dinamik ise iktidar bloku seçmeninin rahatsız olduğu, partilerini sorgulamaya başladığı, sıkıntısını sandığa gitmeyerek gösterdiği ama hâlâ…
Devlet, hükümet ve göçmenler üzerine – Polat Alpman AKP’nin Kemalizm’i? – Roni Margulies 29 Ekim 1923’te neler oldu? Neler olmadı? – Ahmet Demirel Lübnan: Ekim Devrimi yol ayrımında ? – Kassem Ahmad, Rama al-Sayasne, Ramis KilaniToplumsal çöküş ve iklim – Jonathan NealeEko-otoriterlik değil eko-Sosyalizm – Özdeş Özbayİklim krizine giriş – Tibet Şahinİklim acil durumu – Hemen şimdi! – Talia Tuana Yücelİklim için küresel bir hareket – Ecem AlbayrakSanatta ve hayatta iyi karşılaşmalar örgütlemek – Hilal Şenel Kıyametten önce son çıkış – Ozan Ekin Gökşin Struma’dan bugüne mülteci politikaları – Işıl Demirel Katliamdan sürgüne bugün Suriyeliler, dün Ermeniler – Serdar Korucu…
Başka Bir Şey Lazım Bize – Şenol Karakaş “Zamanlama manidar” mı? – Hakan Tahmaz ile söyleşi Latin Amerika ABD’nin Kanlı Demokrasileri – Ozan Tekin Venezuela: Bir Dönemin Sonu – Volkan Akyıldırım Sudan: Devrime Devam – Rahmi Morgül Göç ve Deniz: 412 Numaralı Ada – Roni Margulies 10 Yıl Challenge ve Göçmenler – Şafak Ayhan Irkçılık Ölüme Yol Açar – Roni Margulies Nasıl Yaşanırdı Soykırımdan Sonra? – Fethiye Çetin “Pogrom” Niye Rusça? – Melike Karaosmanoğlu Kent Savaşları – Abdulhalim Karaosmanoğlu Türkiye’de Kadınlar – Nâzım Hikmet Kürtaj – Tarık Dursun K. Ankara nasıl başkent oldu – Atilla Dirim Hitler ve “Mustafa Kemal’in…
Bilgehan Uçak Weimar Türkiyesi – Taraf Yazıları, Kasım 2007 – Haziran 2008 Halil Berktay Kitap Yayınevi, 2009 Nürnberg’e uçacağım, havaalanında gezinirken karşıma Halil Berktay’ın Cumhuriyet İdeolojisi ve Fuat Köprülü kitabı çıkıyor. Uçakta okumaya başlıyorum. Bir hafta sonra, bu kez tesadüfe yer yok, Weimar Türkiyesi’ni çantama atarak yola çıkıyorum. Kitap, Berktay’ın Taraf gazetesinde Kasım 2007 ile Haziran 2008 arasında yazdığı yazılardan oluşuyor. Yazılalı on seneden fazla olmuş. Ama şimdi, bir bütün içinde okuduğumda Berktay’ın çok canalıcı tespitler yaptığını, en netameli konuların üstüne hiçbir mahalle kaygısı gözetmeden gittiğini daha iyi idrak ediyorum. Maalesef, bu yazılar yeterince tartışılmadı. Mesela, on üç yazılık “Sol…
Ahmet Eken Çileklerin İsyanı Massimo Montanari Çev. Gül Batuş Can Yayınları, 2018 Yemenin içmenin yalnızca beslenmeden veya susuzluğu gidermeden ibaret olmadığını, çok başka anlamları da olduğunu fark eden araştırmacıların çalışmalarına her gün bir yenisi daha ekleniyor. Bizler de bu sayede sadece hangi toplumda neyin, nasıl yendiğini, içildiğini değil ne zaman, ne amaçla, neden yendiğini içildiğini öğreniyoruz. Massimo Montanari’nin kitabı, geçtiğimiz yılın son günlerinde yayınlandı. Yazar, amacının Ortaçağ’ın temel yüzyıllarından 1600’lere kadar uzanan dönemde kaleme alınmış sofra anlatılarından yola çıkarak, söz konusu döneme daha etraflıca bir gezinti yapmak olduğunu belirtiyor: “Onlar (yiyecekler, içecekler) aidiyeti, özdeşliği, ilişkileri yansıtmaya aracılık eder. Toplumsallaşmanın ve…
Ahmet Eken İstanbul’a Ait Günlük Hatıralar – 1672-1673 (1672), cilt 1 Antoine Galland Çev. Nahid Sırrı Örik Türk Tarih Kurumu, 1987 İstanbul’a Ait Günlük Anılar – 1672-1673 (1673), cilt 2 Antoine Galland Çev. Nahid Sırrı Örik Türk Tarih Kurumu, 1973 Osmanlı İmparatorluğu diplomatik ziyaretçisi bol bir ülke; gelenlerden bazıları aylarca, bazıları yıllarca kalmış. 18. yüzyılın ortalarından sonra burada diplomatik misyonu olmayan belli başlı hiçbir Avrupa ülkesi yok. Bu diplomatik heyetlerin mensuplarından bazıları raporlar dışında kitaplar da yazmış; yaşadıklarını, gördüklerini, düşüncelerini kâğıda geçirmişler. Bu yazılanlar, günümüzde tarihsel birer belge, ama o günlerde olduğu gibi bugün de okuması güzel. Bunlardan birini de…