Sayı 25: Ocak-Mart 2018 İçindekiler: Geçiş ve Belirsizlik Dönemi – Şenol KarakaşNecmiye Alpay ile SöyleşiMültecilerin Araçsallaştırılması – Hakan AtamanYunanistan’ın Geleceği – Kostas Lapavitsas ile SöyleşiNükleer savaş bir öfke nöbeti uzaklığında mı? – Arife KöseKadınların 2017’si – Rumeysa Özüyağlı“Soyez réaliste, demandez l’impossible” – Roni Margulies Özgürlük: Yabancılaşmayı aşmak – Ferhat Kentel Dinamitlenen Roma Hamamı – Murat Erkman Güneş Doğudan Batmıyor – Kadir Dağhan “Puldaki Mesaj” Oskan Efendi’nin Öngörüsü – Atilla Dirim Tokatlıyan Oteli’nin Nazi Bayrağı – Serdar KorucuGen Kardeşliği – Mustafa ArslantunalıKapı Çalana Açılır – Elçin PoyrazAşrı Memleket: Bir Trakya Kitabı – Emre Tansu Keten Ve Gemi Gidiyor… – Ahmet Eken…
Yazar: jeff
Elçin Poyraz Kuzguncuk’taki Abdülmecid Efendi Köşkü’nde açılan ve Ömer Koç’un kişisel koleksiyonundan bazı eserlerin bir araya getirildiği “Kapı Çalana Açılır” sergisine, 28 Eylül’de açıldıktan bir ay sonra içerideki eserlerin çıplaklığı bahane gösterilerek saldırıldı. II. Abdülhamit’in beşinci kuşak torunu olmak dışında bir özelliğini bilmediğimiz Nihal Osmanoğlu’nun sergiyi hedef gösteren bir paylaşımda bulunmasının ertesi günü sergiye giden bazı kişiler, “Laiklik bu mu?”, “Bu memleket sizin yüzünüzden bu hale geldi”, “Burada bunlar sergilenemez” diye bağırarak, Ron Mueck’in “Hırka altındaki adam” isimli heykelini tahrip etmek istedi. Laiklik insanın kendine yakışanı giymesidir diyerek, filmi biraz geriye sarıp hem serginin içeriğinden, hem de serginin bulunduğu mekânla…
Mustafa Arslantunalı 1. Araplar ve Yahudiler Human Immunology adlı akademik dergi, 2000’lerin başında otosansür tarihine yeni bir sayfa ekleyerek kendi bastığı bir makalenin yok edilmesini üniversite kütüphanelerinden rica etmişti. Makalenin yazarlarından İspanyol genetikçi Antonio Arnaiz-Villena, “Böyle bir şeyi ne gördüm ne de işittim” diye yakınmaktan başka bir çare bulamamıştı. Son çare de tabii meseleyi medyaya taşımaktı… Özetle, “Filistinlilerin Kökeni ve Öteki Akdeniz Toplulukları ile Genetik Benzerlikleri” adlı makale, Human Immunology dergisinin Eylül 2001 sayısında (62. cilt, 9. sayı, s. 889-900) yayımlanmış. Makale yazarları, daha önceki araştırmacılarla aynı sonuca varmışlar ve Yahudilerin bölgedeki öteki topluluklardan genetik açıdan farklı olduğuna dair bir…
Serdar Korucu Tokatlıyan Oteli, Osmanlı dönemi başkent İstanbul’unun simge yapılarından biri. O günlerde Cadde-i Kebir ya da Grand Rue diye anılan bugünün İstiklal Caddesi’nde 1897’de inşa edilen ilk şubesi ve 1909’da açılan Tarabya’daki yazlık oteliyle en çok yabancı turist çeken, bu nedenle de tarihin dönüm noktalarına en fazla tanık olan mekânlar arasında… İlk olarak “Hotel Splendide” adıyla açılsa da, daha sonra anılacağı adı Tokatlıyan, sahibi Mıgırdiç Tokatlıyan’dan geliyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye’de tartışmalara yol açmasının nedeni ise o dönemde otelin sahibinin, kariyerine Tokatlıyan’da kapıcı olarak başlayıp Mıgırdiç Tokatlıyan’ın manevi kızı Mercedes ile evlendikten sonra yönetici olan Nikola Medovich. Medovich…
Murat Erkman Kültürün zenginliği çeşitliliğine ve sürekliliğine dayanır. Geçtiğimiz Haziran ayında Ankara Ulus’ta şehrin tarihî binalarından tescilli İller Bankası binası bir gecede yıkıldı ve yok edildi. Yıkılma sebebi, arkasındaki arsaya yapılan görkemli cami idi. Bu kadarla da kalmadı, caminin çevresinde bulunan binaların büyük kısmı cami bahçesine alan açmak için yıkıldı. İller Bankası, 1934 yılında düzenlenen bir yarışma sonucunda, kazanan projenin uygulanmasıyla inşa edilmişti. Cumhuriyet döneminin önemli bir yapısıydı. Günümüz iktidarının siyasî anlayışı çerçevesinde böyle bir önem taşımadığı açık. Bu durum, iktidarın geçmişe sahip çıkmadığı ve Cumhuriyet değerlerini korumadığı şeklinde yorumlandı. Bu görüş sahiplerine göre iktidar, kurucu ideolojinin başkentinin ortasına dev…
Atilla Dirim Bir süre önce bir arkadaşımın[1] sosyal medyada yaptığı filatelik bir paylaşım dikkatimi çekmişti. Bu, bir Osmanlı pulunun resmiydi. Benim de eskiden beri bildiğim bir puldu; öyle anılmaya değecek bir özelliği olduğunu sanmıyordum. Posta ve Telgraf Nazırı Oskan Efendi (Mardikyan) döneminde, Londra’da Bradbury Wilkinson and Co. matbaasında Taydus usulü ile bastırılmıştı. 14 Ocak 1914 tarihinde tedavüle çıkan ve Birinci Londra Serisi olarak anılan pulların üzerinde görülen nakışlar Mimar Muzaffer ve yazılar Hattat Mehmet Beyler tarafından yapılmış ve yazılmıştı.[2] Toplam 17 puldan oluşan bu serinin 10 paralık pulunda, Fenerbahçe semtindeki fener manzarası bulunuyor. Pulun sol üst köşesinde Latin harfleriyle yazılmış…
Kadir Dağhan Eylül ayında Van’da geçirdiğim üç günün sonunda başkente döndüğümde empati denen olgunluğun henüz bu coğrafyaya çok uzak olduğuna bir kez daha şahit oldum. İnsan yaşamında acı ve tatlı, unutmadığı, unutamadığı, unutmak istemediği zaman dilimleri vardır. Benim içinde bunların başında 1967-1971 yılları arasında Van Sağlık Koleji öğrencisi olduğum yıllar gelir. Beni yaşama hazırlayan dört yılımı geçirdiğim Van Sağlık Koleji’ne zamanda yolculuk yapar gibi anılarımızı yakalamak üzere aynı yıllarda okuyan yaklaşık otuz arkadaş, eşlerimizle birlikte 22 Eylül 2017 de Van’a gittik. Van yılları özlemini gidermek üzere Vanlı meslektaşlarımız ve ilk mezun olan abilerimizin organizasyonu üstlenmeleri üzerine bu kararı aldık. Ne…
Brezilya’da 2016’nın son aylarında erkeklerin toplu tecavüzüne uğrayan bir genç kadının ve Arjantin’de tecavüze uğrayan 12 yaşındaki bir kız çocuğunun haberi 2017’de verdiğimiz bütün mücadelelerin fitilini ateşleyen olaylar arasındaydı. Bu haberlerin duyulmasının ardından Arjantin’de ve Brezilya’da binlerce kadın, kendilerine yönelen bu şiddete karşı, #NiUnaMenos (#NotOneLess – #BirKişiDahaEksilmeyeceğiz) sloganı altında birleşerek devlet aygıtının yaşananlardaki kabahatini yetkililerin gözüne sokmak adına sokaklara döküldü. Polonya’da kadınlar kürtajı tamamen yasaklamaya kalkışan hükümetin yasa tasarısını protesto etmek için sokaklara çıktı. Polonya hükümeti yasayı geri çekmek zorunda kaldı. Polonyalı kadın hakları aktivisti Klementyna Suchanow, “Polonya’da kürtaj hakkı için ya da Güney Afrika’daki kadın intiharlarını protesto ettiğimizde bir…
Türkiye günümüzde dünyada en fazla mülteciyi barındıran ülke konumunda. Çoğunluğu “geçici koruma” kapsamında olan 3,2 milyon civarındaki Suriyeli mültecinin yanı sıra, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (BMMYK) kayıt yaptırmış ve çoğunluğu Afganistan, Irak, İran, Somali ve diğer ülkelerde gelen yaklaşık 350 bin “uluslararası koruma” altında mülteci var. Halen herhangi bir korumadan faydalanmayan ve kayıt dışı yaşayan mültecilerle birlikte Türkiye’deki mülteci nüfusu çoktan 3,5 milyonu geçmiş vaziyette. Buna karşılık Türkiye Cumhuriyeti Türkiye’ye sığınan mültecilere bazı temel hakları tanıyan temel bir kanunu, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nu (Kanun No. 6458, Kabul Tarihi: 4/4/2013) ilk kez 2013’te kabul etti ve 2014’te yürürlüğe koydu.…
* Gerçekçi olun, imkânsızı talep edin! Roni Margulies Garip olabilir, ama 68 deyince benim aklıma Sorbonne ve London School of Economics öğrencileriyle Renault ve Sud Aviation işçileri kadar, sinemada izlediğim 1950’lerin Amerikalı gençleri gelir. Dünyanın 1960’ların başıyla sonu arasında ne kadar değiştiğini American Graffiti veya Diner gibi filmler anlatır bana en iyi. Evet, 1968 dünyayı değiştirmedi; kapitalizm ve emperyalizm ve ırkçılık ve cinsiyetçilik, yani 68 hareketinin hedef aldığı her şey, yaşamını sürdürdü. Ama 68 hayatlarımızı değiştirdi! Bugün böyle yaşıyorsak, bunu tam olarak hiç bilemeyeceğimiz, belgeleyemeyeceğimiz, rakamlara vuramayacağımız ölçüde 1968’de sokaklara dökülenlere borçluyuz. Kıyafetler düzgün ve temiz, kravatlar dar Diner, 1959…