Yazar: AltÜst Dergi

Devlet, derin devlet ve darbe Roni Margulies “Derin devlet” ifadesi Latin Amerika’da, Yunanistan’da, bir de bizde var. Bildiğim kadarıyla başka ülkelerin siyasî söyleminde böyle bir ifade yok. İhtiyaç duyulmamış. Niye? Bizim “derin devlet” dediğimiz yapının kendisi mi yok dünyanın geri kalanında? Olmayan bir şeye isim takmak gerekmediği için mi ihtiyaç duyulmamış? Hayır, öyle değil? Devletin gizli kolları, yasal yollarla yapılamayan işleri yapmak için yaratılmış kurumları, “iç güvenlik” tehditlerini çaktırmadan ortadan kaldırmayı görev edinmiş silahlı “büroları” her yerde var.

Read More

Bir elmanın iki yarısı Ömer Faruk Ka Doğum yılım 1986. Peşin hükümlüler için peşinen yazayım: ne bir cemaate ne de bir siyasî partiye mensubum. Bu yazıyı son iki yıldır yaşananlar; Gezi Parkı eylemlerindeki polis şiddeti, 17/25 Aralık yolsuzluk skandalı, medyaya yapılan baskılar ve sosyal medya yasakları nedeniyle tamamen “özgürlük” kaygısıyla yazıyorum. Ben ve benim gibi 80 darbesi sonrası doğanlar başka bir Türkiye’de büyüdü. Televizyonu tek kanallı izlemedik. Sokakta da oynadık, atari salonlarında da. Cüzdanda döviz taşımanın yasak, Nazım Hikmet kitabının sakıncalı olduğunu, yabancı sigaranın kaçak satıldığını duyduğumuzda güldük, garipsedik. Kitapların, sinema filmlerinin yakıldığı bir Türkiye’nin değil renkli reklamların, fotoğrafların, bir…

Read More

Syriza: Sotiris Kontogiannis ile söyleşi Röportaj: Arife Köse “Ulusal birlik hükümeti değil, işçi hükümeti” Yunanistan’ı radikal sol parti Syriza’nın yönetimi altında nasıl bir geleceğin beklediğini öngörmeye çalışmak hiç kolay değil. Ekonomik kriz ile çalkalanan Avrupa’da Syriza’nın kendisinden beklenenlerin ne kadarını yerine getirip getiremeyeceğini tahmin edebilmek de. Bu soruların yanıtını Syriza’nın becerikli ya da beceriksiz olması, Tsipras’ın karizmatikliği ya da gençliği değil, halen devam eden mücadele belirleyecek. Ancak kesin olarak bildiklerimiz de var: Syriza sadece Yunanistan’da değil tüm dünyaya solun bir alternatif olabileceği mesajını verdi, dünyanın dört bir yanında eşitsizliklere karşı mücadele edenlerin kazanabileceğine dair umudu güçlendirdi. Yunanistan Sosyalist İşçi Partisi…

Read More

Sayı 14: Ocak-Mart 20145 GÜNCEL Yeni Yıla Girerken – Roni Margulies AKP Aklandığını Sanıyor – Şenol Karakaş Avrupa’nın Radikal Partileri – Mark L Thomas Orada Bir Laiklik Var Uzakta – Arife Köse TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER Devrin Bölücü Teröristleri Mason Pusuda Yeşil Başkent, Beton Başkent Fenerbahçe mi Büyük, Silahlı Kuvvetler mi? KEMALİZM VE KADIN Atatürk’ün Kadınları – Roni Margulies SOYKIRIMIN YÜZÜNCÜ YILI Hrant Dink’in Ardından Düşünülenler – Çağatay Çoker “1915’ten Sonra Bitmiştir Bu İş” Zakarya Mildanoğlu ile Söyleşi Varlığımız Türk Varlığına Armağan Olsun – Tolga Tüzün ERMENİ SOYKIRIMINI NE ZAMAN NASIL ÖĞRENDİM? Ferhat Kentel Aydın Uğur Dilek Kurban Oral Çalışlar İrvin Cemil Schick Baskın Oran BİNA, MEKÂN ve İKTİDAR…

Read More

Politika mı Mimarlık Üretir? Mimarlıkla Politika mı Üretilir? Uğur Tanyeli Mimarlıkla politika ve ideolojiler arasında bir bağlantının varlığından ya da varolabileceğinden neredeyse kimsenin kuşkusu yok. Bunu mekân üretiminin bizatihi politik bir etkinlik olduğunu söyleyen Lefebvre’in  “La production de l’espace”ı kadar kapsamlı tartışan kuramsal metinler de var. Historiyografik analize biraz meraklı olanlarsa, en azından 19. yüzyıl ortalarından 20. yüzyılın ortasına kadarki asra damgasını vuran sağ ve sol radikalizmlerin eylemlerini bunu örnekleyecek bir ürün toplamı olarak ele alabilirler. Sovyet Devrimi ile Konstrüktivistler, İtalyan Faşizmi ile Füturistler, Nazizm’le Speer’in mimarlığı, her tür ulusalcılıkla ulusal tarihselci-romantik mimarlıklar kolayca örtüşürler. Aynı siyasal sözleri farklı mecralarda…

Read More

Varlığımız Türk Varlığına Armağan Olsun Tolga Tüzün Osmanlı boyunduruğunda yaşayan Ermenilerin hayatı şimdilerde moda olan Pax Ottomana güzellemelerinin kurduğu anlatıdan bir hayli farklıydı. Türk ve Kürt komşularının sürekli baskısı altında aşırı vergilendirme; yağma, kız kaçırma ve fidye; Müslümanlığa döndürmek gibi gündelik tehditler altında zorlu bir yaşam mücadelesi vermekteydiler. Osmanlı hukukunda ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmeleri sık sık protestolar ve isyanlara sebep oluyordu: mahkemelerde Müslümanlara karşı şahitlikleri kabul görmediği gibi, silah taşımaları, at binmeleri ve evlerinin cephelerinin Müslüman evlerine bakması yasaktı. Dinî pratikleri ise sınırlıydı, örneğin kiliselerde çan çalmaları yasaktı.

Read More

Utanma sırası şimdi başkalarında Aydın Uğur Bizim kuşak azınlıklar meselesinin geçmişi ve sayısal boyutları konusunda çok yakın bir zamana kadar bayağı bir aymazlık içinde olmuştur. Kişisel olarak benim ezberimi ilk bozan 1980’de elime geçen bir kitap oldu: Osman Nuri’nin İstanbul Şehri Rehberi (İstanbul Belediyesi Yayını, 1934). Orada, 1927 nüfus tahririnde “İstanbul’da 690.857 nüfus kaydolunmuştu. Bu yekûnun 447.851’i Türk-İslâm, 243,066’sı ecnebi ve akalliyetlere mensuptur. Akalliyetler arasında 65,335 ecnebi vardır” denmekteydi. Birinci Dünya Savaşı ile İstiklal Savaşı gerilerde kalmış, Cumhuriyet ilan edilmiş. Ve İstanbul’da yaşayan her 100 kişinin sadece 65’i Müslüman vatandaş, 25’i gayrimüslim vatandaş, 10’u da yabancı uyruklu. Bir başka deyişle, İstanbul sakinlerinin…

Read More

Ermeni soykırımını ne zaman nasıl öğrendim? Dilek  Kurban Ermenilerin başına ‘çok kötü şeyler’ geldiğini çocukluğumun şimdi hatırlayamadığım erken bir evresinde öğrenmiş olmalıyım. Adını çok daha sonra öğrendiğim bu kötü şeylerin varlığını hep bilirdim ben. Dedem anlatırdı zira, babasından duyduklarını. Ailemizin kökünün dayandığı Dersim’de nehirlerin nasıl kırmızı aktığını, Ermenilerin nasıl topraklarından koparıldıklarını… Bu hikâyeleri dikkatimi vermeden dinlerdim. Üzerinde pek de kafa yormazdım. Bilirdim. O kadar.

Read More