Yazar: AltÜst Dergi

Hans Holbein, “Büyükelçiler” tablosunu 1533 yılında yapar. Tablo iki elçiyi resmeder: İngiltere’deki Fransa Büyükelçisi Jean de Dinteville ve arkadaşı, Venedik Cumhuriyeti’nde, İngiltere’de, Almanya’da, İspanya’da ve Roma’da Papalık nezdinde Fransa Büyükelçiliği yapmış olan Georges de Selve. Holbein Büyükelçiler’i tarihin gergin ve sorunlu bir döneminde, İngiltere ve Fransa Kralları, Roma İmparatoru ve Papa arasındaki rekabetin keskinleştiği yıllarda yapmıştır. Dönem, ayrıca, Fransa Kilisesi’nin Reformasyon meselesiyle ilgili olarak derin bölünmeler yaşadığı yıllara denk düşer. Tüm bu siyasî ve dinî gerginlik ortamının pek çok unsuru tabloda simgesel olarak yer alır. John Berger ise tablonun daha derin, daha sınıfsal simgesel anlamı hakkında şöyle yazar: “Resimdeki iki…

Read More

“Dedem Korkut Ne Derdi?” “Biz, Selçuklu, Osmanlı, Türkiye Cumhuriyeti çizgisini dile getirdiğimizde birileri rahatsız oluyor. Birileri Türkiye Cumhuriyeti devletini, tarihin belli bir şartında, o konjonktür içinde çıkmış rastgele bir devlet diye görmek istiyor. Biz ‘Osmanlı’ dediğimizde neredeyse rahatsız olan bir milletin evlatları varsa bir sıkıntı var demektir.” “Yaklaşık altı yıl başmüvaşir olarak çalıştığımda Başbakanlıkta, hep şöyle düşünürdüm, herhangi bir şekilde bir konu istişare edildiğinde, acaba Dedem Korkut olsa ne derdi?” Başbakan Davutoğlu dün yörük ve Türkmenlerin sivil toplum kuruluşları ve Türk dünyasından temsilcilerle bir araya geldi. Davutoğlu’na bir küp türbe toprağı, Kuran-ı Kerim, Türk bayrağı, yörük heybesi, kalpak, kefiye, hançer,…

Read More

Murat Belge Tayyip Erdoğan’ın zırhlar kuşanmış, tolgalar takınmış, bıyıklarını da burmuş on altı adamın arasından geçerek, alabildiğine ciddiyet yüklenmiş bir yüzle ve ağır adımlarla merdivenden inmesi, Chaplin’in ‘Diktatör’ filminin düzeyini yakalayan bir komedya sahnesiydi. Galiba en başarılı komedyalar, oyuncunun komedyanın farkında olmadığı durumlarda ortaya çıkıyor. Erdoğan, bu “on altı Türk devleti” masalının mucidi değil. Masal devletçi-milliyetçi ve muhtemelen Kemalist bir hayal gücünden çıkma. “Son Türk devleti” teranesiyle birlikte yürüyen bir şey. Ama gerçeklik bu komik efsanelere oyun oynar hep. Toplumda korku uyandırmak için “son Türk devleti” lakırdısı uyduruldu; üstüne “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” kuruldu; güzelim slogan ziyan oldu gitti! “Ziyan…

Read More

Mete Tunçay Bundan yirmi yıl önce Etienne Copeaux adlı bir Fransız, Paris VIII Üniversitesi’nde “Tarih Ders Kitaplarında (1931-1993) Türk Tarih Tezi’nden Türk-İslâm Sentezi’ne” başlıklı bir doktora tezi yazmıştı. Bu çok başarılı çalışmanın büyük bölümü Türkçeye çevrilip Tarih Vakfı tarafından yayımlandı (1998). Türk Dil Teorisi’nin eşliğinde, Türklerin Orta-Asya anayurdu, eski Mısır’a, Sumer’e, Hititlere, Yunan’a göçlerle başlayıp Türk-İslam güzellemeleriyle devam eden bu çizgiye günümüzde Yeni-Osmanlıcı özentiler eklendi. Ama ben burada onlara değinmeyip son yıllarda yapılan iki resmî düzeltmeden söz edeceğim: Biri Türk Silâhlı Kuvvetleri tarihinin 14. yüzyıldan 1.600 yıl geriye götürülmesi, öteki de İstanbul Üniversitesi’nin kuruluşunun 1453’e tarihlenmesi. Türk dillerinin bizim de…

Read More

Ferda Keskin Türkiye’de 1915’te yaşananları “soykırım” olarak tanımlayan söylem giderek normalleşmeye başladı. Ama söylemin normalleşmesi konuyla ilgili bir fikir birliğine varıldığı anlamına gelmiyor. Dolayısıyla, yaşanan şey bir tehcir miydi, mukatele miydi, yoksa soykırım mıydı konusundaki tartışma da elbette devam edecek. Üstelik 1915 Çanakkale Zaferi’ni anma etkinliğinin tam da 24 Nisan’a denk getirilmesi tartışmayı milliyetçilik merkezli bir ideolojik savaşın yepyeni bir cephesine taşımışken. Milliyetçi ideolojinin bu kadar belirleyici olduğu bir ortamda soğukkanlı argümanlarla sonuca varmak neredeyse imkânsız gibi görünebilir, ama önemli olan yaşananın kendisi olduğunda “kullanışlı” kavramların ne türden beklenmedik anlamlara gelebileceğini görmek de önemli. Bu fikirden hareketle bundan bir kaç…

Read More

Nihat Kentel Her türlü ekonomik sistem doğal olarak mikro düzeydeki işletme bünyelerinde temellenir. İkinci Dünya Savaşı’ndan snra artı değer ve sömürü kaynakları üretim yeri ölçeği ile sınırlı olmaktan çıktı. Neoliberal dönemde işçi sınıfının mücadele gücünün kırılması sömürünün de şantaj yoluyla katmerlenmesine yol açtı. Bu dönemde katmerleşen sömürü dünya üzerindeki dengesizliklerin daha da artmasına yol açarak karmaşıklaştı ve  ülke dışına taştı. Bundan 30-35 yıl kadar önce ortaya çıkan ve bugün adına neoliberal dediğimiz dönemin en belirleyici özelliği finansal sistemin ulaştığı olağanüstü boyut. Bu son dönemde gittikçe artan ölçüde spekülatif amaçlı, özel kişiler tarafından biriktirilmiş finansal varlık birikimi, üretim yapısı için gerekli…

Read More

Roni Margulies Her şeyin geleneksel olanı daha iyi, daha güzel, daha lezzetli midir? Öyle olsa gerek. Veya en azından, öyle olduğu düşüncesi çok yaygın. Bir uçak yolculuğumda Türk Hava Yolları’nın verdiği kahvaltıya dahil olan vişne reçelinin “Extra Geleneksel” olduğunu görünce merak ettim, plastik ambalajın üstünde yazanları okudum. Ve öğrendim ki, geleneksel vişne reçelinin 100 gramında 70 gram şeker olurmuş, içine de belirsiz miktarda asitlik düzenleyici (sitrik asit) eklenirmiş. Elimdeki küçük paketi biraz daha inceledim. Plastik ambalaj geleneksel değil, reçeli sunan “Turkish Do & Co” şirketi geleneksel değil, sitrik asit geleneksel değil. Reçelin kendisi belki de hepsinden daha az geleneksel: Gülsan…

Read More

Zeynep Direk Yakın partner (sevgili) şiddeti, bir birliktelik ilişkisi içinde olunan bir insan üzerinde tahakküm veya denetim kurmayı amaçlayan ezici bir davranış kalıbıdır. “Yakın partner şiddeti” evlilik hukuku dışındaki ilişkileri de kapsayan bir terimdir. Yani birlikte yaşama da, heteroseksüel olsun veya olmasın, buna dahildir. “Çıkma”, yani aynı evde yaşamadan cinsellik de içeren sevgililik veya cinselliğin çok daha sınırlı yaşandığı veya yaşanmadığı flört ilişkilerini de yakın partner şiddetinin yaşandığı ilişkilere dahil etmeliyiz. Cinsellik sona ermiş ama ilişki bir hayat arkadaşlığı biçiminde sürüyor da olabilir. Bu geniş çerçeveyi koyunca islam hukukunun dışında konuşuyor oluyoruz. Zira evlilik, birlikte yaşama, sevgililik gibi ilişkiler arasında…

Read More

Tolga Yıldız Psikoloji deyince akıllara genellikle bir psikiyatri kliniğinde beyaz önlükle dolaşan bir klinik psikolog gelir. Bu, fizik dendiğinde inşaat mühendisi, kimya dendiğindeyse eczacı düşünmek gibi bir şey. Halbuki psikoloji, her modern bilim gibi -oldukça popülerleşmiş- uygulama alanları olan bir temel bilim. Derdi ise (insan da dahil olmak üzere) hayvanların zihinsel süreçlerini ve davranışlarını incelemek ve anlamak. Leipzig Üniversitesi’nde fizyoloji profesörü olan Wundt’un 1879’da ilk psikoloji laboratuvarını kurmasıyla birlikte psikolojinin modern akademilerde kurumsallaşmasına kapı aralanmış. Yani tüm sosyal bilimler gibi psikoloji de bir 19.yy Avrupa ürünü. Yine tümü gibi onun da amacı insan toplumunun “doğal” yasalarını keşfetmek. Wundt, bu amaçla…

Read More

Bu seçim bir başka Şenol Karakaş AltÜst’ün bir sonraki sayısı çıktığında, 7 Haziran seçimleri yapılmış ve siyasal alanda çok radikal değişiklikler yaşanmış olacak. Bunun nedeni, hepimizin malumu: HDP seçimlere parti olarak giriyor ve barajın altında kalması durumunda başka bir Türkiye siyasetinden, barajı aşma durumunda ise bambaşka bir Türkiye’den söz ediyor olacağız.

Read More