Yazar: AltÜst Dergi

Çin’de istikrarsızlık ve kriz Jane Hardy Uluslararası Para Fonu’na göre ABD küresel ekonominin zirvesindeki yerini kaybediyor ve yerine Çin geçiyor. Çin’in son yirmi yıldaki çarpıcı büyüme oranları da, bir dizi malın küresel üretiminin büyük kısmını gerçekleştiriliyor olduğu da yadsınamaz. Bu hızlı büyüme, kentleşme hızından ve çok kısa süre içinde büyüyen fütürist görünümlü şehirlerden de açıkça görülüyor. Ancak, Çin’in ekonomik başarılarına dair açıklamalar, bu ekonomide ortaya çıkan sorun ve istikrarsızlıkları ve uygulanan düşük ücret modelinin nasıl sık sık işçilerin mücadelesi ile karşı karşıya kaldığını hesaba katmıyor. Çin’in hızlı büyümesindeki en önemli unsur yatırım seviyesinin benzersiz yüksekliği. Çin’de millî hasılanın yatırıma ayrılan…

Read More

“DEVLET VERDİĞİ ZARARI TAZMİN ETMELİ” TOROS ALCAN İLE SÖYLEŞİ Hrant Dink, eşi Rakel’in ve kendisinin yetiştiği Tuzla Çocuk Kampı’nı ‘Atlantis Uygarlığı’ olarak tanımlamıştı. Çünkü kamp çocukların el emeği göz nurunun ürünüydü. Çok zaman Hrant Dink’le birlikte anılan Tuzla Ermeni Yetimhanesi, daha popüler adıyla Kamp Armen, bugün bir başka vesileyle gündemde. 6 Mayıs sabahı iş makineleri kampın bulunduğu araziye girerek yetimhane binasını yıkmaya başladı. Yıkım başlar başlamaz onlarca insan yetimhaneye giderek yıkımı durdurdu. Çadırlar kuruldu, nöbet başladı. Binanın sahibi Fatih Ulusoy yetimhaneyi asıl sahibi olan Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’na bağışlayacağını söyledi, ancak AltÜst’ün yayına hazırlandığı günlerde tapu hâlâ iade edilmemişti.…

Read More

Laki Vingas ile söyleşi: “İşte bu kadar hukuksuz bir düzen!” Devletin el koymuş olduğu vakıf mallarının iadesi 2003 ve 2008’de yapılan yasal düzenlemelerle mümkün hale geldi. Yasaya 2011 bir ek yapılarak 1936 beyannamesinde kayıtlı olup “sahip” bölümü açık olan tüm taşınmazların tapu kayıtlarındaki haklarıyla birlikte cemaat vakıflarına iadesinin ve üçüncü şahıslara geçmiş olanlar için tazminat ödenmesinin yolu açıldı. Ancak Kamp Armen örneği gösteriyor ki bu düzenleme de sorunu çözmüyor. Çünkü 1974’te Yargıtay’ın verdiği kararın ardından, vakıfların satın aldığı malların satışı iptal edilerek sahibine geri verilmiş ve bu kişiler bu malları başka şahıslara satmış oluyor. Yasa Kamp Armen’i de içeren bu…

Read More

1915’ten Bugüne: KAMP ARMEN’İ VERMEYİZ Meltem Oral Bu satırlar yazılırken Kamp Armen’deki direniş 47. gününe uyanıyor. Hrant Dink’in de aralarında olduğu bin beş yüz yoksul Ermeni çocuğun evi olan yetimhaneyi kepçeler 47 gün önce yıkmaya geldiğinde Taner Akçam şöyle bir not düşmüştü sosyal medyaya “Bu kadar arsızlığın olduğu bir yerde 1915’te kim bilir neler olmuştur?” Kamp Armen’in serüveni soykırımdan bağımsız değil. Bu ‘arsızlığın’ bugün göz göre gündeme geliyor olabilmesinin ardında yüz yıllık bir felaketler silsilesiyle hesaplaşmamış olmamız yatıyor. Hesaplaşılmayan her felaket yeni bir felaketi, yüzleşilmeyen, tanınmayan her kırım, yeni kırımların ‘müjdecisi’ oluyor. Kampı yıkmaya gelen kepçe 1915’in ve 100 yıllık…

Read More

24 Nisan 2015’te İstanbul’da Ermeni Soykırımı Anmasında Yaptığım Konuşma Hegnar Zeitlian Watenpaugh Bugün burada insanlığın en karanlık olaylarından biri olan Ermeni Soykırımı’nın 100. yılını anmak için bulunuyoruz. Ancak bugün, aynı zamanda, dünyanın dört bir yanına dağılmış biz Ermeniler için, hayatta kalmamızı ve müthiş direncimizi de kutladığımız bir gün. Ben bugün burada bulunmamı, büyükannemin annesinin bundan yüz yıl önce bir dağa çıkmış olmasına borçluyum. Kendisi 1915’te Akdeniz’e açılan Musa Dağı’nda, Hıdır Bey Köyü’nde yaşıyormuş. Kocası Osmanlı devleti tarafından zorla askere alınmış ve bir daha geri dönmemiş. Kısa bir süre sonra da devlet köyün boşaltılmasını buyurmuş. Hıdır Bey’in ahalisi bu emre nasıl karşılık…

Read More

SESİ KALMAYAN ERMENİLER Ferhat Kentel Geçmiş, Türkiye toplumunun adeta bir prangası gibi rol oynuyor. Türkiye’nin resmî tarihi unutma ya da yeniden yazma operasyonlarıyla dolu. Ermeni meselesi, din meselesi, başta Kürt meselesi olmak üzere bütün etnik grupların varlık ve kültürleriyle ilgili meseleler yok sayıldı ya da bastırıldı. Ancak bugün çok uzun sessizliklerden sonra, nihayet çok geniş bir yelpazede neredeyse ufkumuza giren bütün meseleler hakkında toplum konuşuyor. Bu “konuşma” bazen gerilimlere sahne olsa da, çok büyük bedeller ödense de, sürdürülüyor. Türk ulus-devletinin inşasında kullanılan “temiz bir geçmiş” söyleminin geçerli olmadığını bugün çok daha fazla görüyor ve biliyoruz. Ancak meselenin sadece 1915, İstiklal…

Read More

ALMANYA’DA İNKÂR VE YÜZLEŞME Atilla Dirim Yirminci yüzyılın ilk yarısında dünyada birbiriyle etkileşim içinde bulunan iki büyük soykırım yaşandı. Birincisi, Osmanlı İmparatorluğu’nda İttihat ve Terakki hükümeti tarafından 1915-16 yıllarında gerçekleştirilen Ermeni soykırımıydı. Bu büyük soykırım, 1,5 milyon kadar Ermeni’nin katledilmesiyle, Ermenilere ait maddî ve manevî varlıkların yok edilmesiyle, Ermeni kimliğinin Ermenilerin binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan silinmesi ve unutturulmasıyla sonuçlandı. İkincisi, 1940’lı yıllarda Almanya’da yaşanan Yahudi soykırımıydı. Adolf Hitler liderliğindeki Nazi Partisi tarafından, Almanya’da ve işgal ettiği topraklarda yaklaşık altı milyon Yahudi sistemli bir şekilde öldürüldü. Sadece Yahudiler değil, Romanlar, Polonyalılar, eşcinseller, engelliler ve başka gruplar da soykırımın kurbanı oldu. Almanya’da…

Read More

Unutulan tarih: Roman Soykırımı M. Utku Şentürk İkinci Dünya Savaşı denince akıllara Nazilerin Yahudileri toplama kamplarına doldurarak katlettikleri gelir. Oysa katledilenler Yahudilerden ibaret değildir. Tarihçiler, İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve savaş yıllarında yaklaşık 29 milyon sivil insanın Naziler tarafından (toplama kamplarında, gettolarda, askerî kıyımlarda, siyasî cinayetlerde) katledildiğini hesaplamaktadır. Naziler hem Yahudilere, hem de Romanlar, Polonyalılar ve Slavlar gibi etnik gruplara, akıl hastalarına, sakatlara ve Katolikler veya Yehova Şahitleri gibi dinî cemaatlere, Sosyal Demokratlara, Sosyalistlere ve Komünistlere yönelik büyük bir soykırım yürütmüşlerdir. Fakat Yahudilerin dışında bu masum insanlara yapılan soykırım çoğu zaman söz konusu bile edilmemekte, adeta yok sayılmaktadır. Roman Soykırımı…

Read More

BİR SÜREÇ OLARAK ROBOSKÎ Behçet Çelik AKP Kürt illerinde büyük bir yenilgi aldı. Seçimlerin ardından bunun nedenleri tartışılırken farklı görüşlerden kişiler, çözüm sürecinde kayda değer bir adım atılmaması, Dolmabahçe mutabakatından geri adım, “Kürt sorunu yoktur” sözü gibi etmenlerin yanında Roboskî’den de söz etme gereği duydu. 28 Aralık 2011’de 34 Kürt yurttaşın hava saldırılarında katledilmesinin ardından iktidarın aldığı tutumun Kürtler tarafından bir onur meselesi olarak görüldüğü; katliamın ardından failleri bulmak bir yana, adaletin tesisini ve sorumluların cezalandırılmasını isteyenleri aşağılayacı bir üslubu benimseyen AKP yönetiminin (ve elbette tek seçici Erdoğan’ın) oy kaybının kaçınılmaz olduğu ifade edildi. Roboskî’nin taşıdığı çoklu anlam ve katliamın…

Read More

TERRIBLE TURK: Irkçı bir imaj ve biz Roni Margulies Batı’nın tüm ülkelerinde “Türk” sözü çok çeşitli bilinç ve anlam düzeylerinde, çok katmanlı ve çok zengin bir olumsuzluk sözüdür. Bunu sadece “Terrible Turk” (korkunç Türk) “Unspeakable Turk” (adı ağıza alınmaz Türk) veya “Kümmeltürke” (kimyon Türk) örneklerinde olduğu gibi açıkça ve bilinçli bir olumsuzluk sözü olarak kullanıldığı durumlar için söylemiyorum. Önünde “terrible” sıfatı bulunsa da bulunmasa da, “Türk” sözünü duyan bir Batılı, önce sıfatı da duyar. Önce böyle olur. Sonra, söz konusu beyin bir ırkçının beyni değilse, bilinç devreye girer, “korkunç” sıfatını ve kılıç imgesini çıkıp geldikleri yere, yani bilinçaltına, itiverir tekrar. “Nerelisiniz?”…

Read More