Yaşanmış gibi Yaşanmamış bir Ömür Kemal Uzun Ayrıntı Basım Yayım ve Matbaacılık / Kendi yayını, İstanbul 2015 Ardanuç doğumlu idealist öğretmen, mezun olduğu yılın ağustosunda Ağrı’nın Patnos ilçesine atanır. Üç günlük bir yolculuğunun sonunda kasabaya ulaşır. Otelde kalır. Ertesi gün İlköğretim Müdürlüğü’ne uğradıktan sonra, aynı gün göreve başlayacağı ve sonraları eski adının Kubik olduğunu öğreneceği Gökoğlu köyüne ulaşır. Daha önce tanıdığı köylerden farklıdır burası ve bilmediği bir dilde konuşulmaktadır. Köylerine öğretmen atandığına dair bir memnuniyet belirtisi yoktur. Geceyi muhtarda geçirir, ertesi gün lojmana taşınır. Bütün eşyası muhtarın verdiği “bir yatak, gaz ocağı, tabak, kaşık ve bir tavadan” ibarettir. Elli hanelik…
Yazar: AltÜst Dergi
AltÜst dergisinin Ekim-Aralık 2015 tarihli 17. sayısı çıktı. Niye Yine Savaş? kapağı ile çıkan dergi Kitapçılarda, internette ve AltÜst dağıtıcılarında. Satış noktaları için tıklayınız. Herkesten önce okumak için Abone Olun dergi çıktığında herkesten önce adresinize gönderilsin. İçindekiler: Güncel: Savaşı Kim Niye Başlattı – Roni Margulies AKP Demokrasi İhlalleriyle Özdeş – Şenol Karakaş MHP: Kuzu Postunda Kurt – Meltem Oral Millî Marş ve Anadil – Sinan Özbek Hukuk Devleti – Turgut Tarhanlı ile Söyleşi Şark ve Garbın Kaynaştığı Yer – Bülent Somay Lübnan’da Çöp Siyasîdir – Selim Deringil Bilim ve Siyaset: DNA, James Watson ve Irkçılık – Adam Rutherford Nazilere kafa…
Ragıp Zarakolu Türkiye siyasal sisteminin sürekli kriz, kırılma ve yeni düzenlemelerle ilerlediği bir olgu. Bunlarda en fazla etkilenen iki kurum ise basın ve üniversite. Şu günlerde bir çeşit “akademikırım” yaşanıyor. Yeni üniversite kuşağı 1980 darbesinden bu yana ilk büyük akademisyen kırımı ile karşılaşıyor. Akademisyenlerin yaptığı bir barış çağrısı, Türkiye üniversitelerine yeniden “ayar” vermek için kullanılıyor. Barış Bildirgesi’ni imzaladığı için hapsedilen akademisyenler, ülke içinde ve dışında gösterilen dayanışmanın da etkisiyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Bu elbette olumlu bir gelişme. Ama akademik özgürlüğün aldığı ağır darbe ve Barış Bildirgesi’nden üniversitede ideolojik temizlik için yararlanıldığı unutulmamalı. Bunu unutmazken, devletin üniversitelerle ilişkisinin tarihini…
Sayı 16: Temmuz – Eylül 2015 GÜNCEL İstikrarsızlık ve fırsat dönemi – Şenol Karakaş Sıra Kürtlerde – Ahmet Altan Ez vê sondê li ser navê gelê kurd û tirk dixwîm – Ozan Tekin Muhafazakârlarımızın öğrenebilecekleri – İrvin Cemil Schick Süleyman Demirel: Kendine uyanı yaptı, hesabı taktı sıvıştı – Ümit Kıvanç Süleyman hep Başbakan – Fikret Kızılok Kenan Evren: Ölmek o kadar kolay değil – Adem Seleş Seçimlerden sonra Türkiye ekonomisi – Ümit İzmen İşçi sınıfı hareketleniyor – Faruk Sevim TÜRKİYE SİYASETİNDEN SAHNELER – 600 fidan – Klozet tartışmaları – Ok atarak terbiye – Plajda İstiklal Marşı okununca – Selfie çeken…
Faruk Sevim Türkiye işçi sınıfı son bir yıldır, önceki on iki yılda gösteremediği kadar mücadeleci bir çizgi sergiliyor. Hergün irili ufaklı pek çok işçi eyleminin haberini alıyoruz. Bu eylemlerin bir kısmı sendikalarda örgütlü işçiler tarafından gerçekleştirilirken, bir kısmı sendikasız işçiler tarafından gerçekleştiriliyor. Hatta bazı eylemler sendikalara rağmen yapılıyor. Ne oldu da işçi eylemleri son bir yılda bu kadar yükseldi? İşçi sınıfının mücadelesindeki yükselme pek çok gelişmeye işçilerin tepkisinin bileşkesi. Ama en etkili olanları şunlar: hükümetin taşeron sistemini yaygınlaştırması, kıdem tazminatını ortadan kaldırma girişimleri, iş cinayetleri, asgari ücrete, emekli maaşlarına ve kamu çalışanlarına enflasyonun çok altında zam yapılması, enflasyon nedeniyle artan…
Adem Seleş Gözlerim çapaklı uyandım. Gündüzleri oturduğumuz, geceleri bana yatak olan divandan. Annem tedirgindi. Anlam veremedim. Sokağa çıkma yasağı var, dedi. Sokak, yasak, durakladım bir an. Pencereye koştum, cadde üzerinde aralıklarla sıralanmış askerleri gördüm. Yaşadıklarımı çözemediğimi bakışlarımla anneme hissettirdim. “Yavrum bugün okul tatil” dedi. Darbe benim için okulun tatil olması demekti. İmam Hatip orta kısımda okuyordum. Darbenin hemen öncesinden birkaç hatıra canlanıyor hafızamda. Okuldan çıkmıştık, öğrencileri sürü halinde bir yere sevk ediyorlardı. Bir yere kadar gittim. Ayrılmak istedim mi, bilmiyorum, ama sorgulayacak durumda değildim. Abiler bir nizam dahilinde bir bilinmeze götürüyorlardı, İmam Hatip’in bütün mevcudunu. Bir ara abiler arasında benden birkaç yaş büyük…
Küçücük bir çocuktum Sebebini bilmeden Sokağa çıkamadık İhtilal oldu sandık Sonra biraz büyüdük Alfabeyi bitirdik Azı dişim çıkmıştı Sünnet bile olmuştum Kennedy öldürülmüş Migros açılmamıştı Beatles ortada yokken Ekonomi bomboktu Zeki Müren ortada Bülent Ersoy erkekti Vietnam savaşını Kendisiyle başlattı Süleyman hep Başbakan Başbakan hep Süleyman Sonra aya gidildi Evelallah dönüldü Suya yazı yazıldı İçimiz rahatladı Mao henüz ölmemiş Ortaokul bitmemis Yahya işe başlarken Bankalar hep bomboşmuş Kırat attan inerek Kemerini sıkmıştı Halk üstüne binince Başımıza çökmüştü Hak hukuk düzen vardı Çüş demesi çok zordu Ortaokul biterken Yine ihtilal oldu Süleyman hep Başbakan Başbakan hep Süleyman Bilgisayar bulunmuş Deniz Gezmiş…
Ümit Kıvanç Onun kötü bir insan olduğunu düşündüm. Kalpsiz denen cinsten. Neye üzülür, anlayamadık. Herhangi bir şeye üzülür mü, bilemedik. Siyaset ayrı. Sokaklarda, belimizde silahlarla karşı karşıya geldiğimiz, dövüştüğümüz faşistlerin hiçbiri hakkında, “Bu kötü bir insandır” diye düşünmemiştim. Böyle bir şey aklımdan geçmemişti. Onun için geçmişti. Bir politikacı, kapitalistlerin adamı olabilir, sağcı olabilir, onu bu özellikleriyle tanır, anarsınız. Politikacıların kişilikleri genellikle sorunumuz olmaz. Bunlar üzerine düşünmeyiz. Bu zat bizi bu loş odanın kapısını aralamak mecburiyetinde bıraktı. Tıpkı şimdi karşımızda gördüğümüz, kötülükte onunla yarışan ve muhtemelen kupayı onun elinden alacak olan birisi gibi. Üstelik, Süleyman Demirel, eğlenceli bir insandı da. Göstere…
Ümit İzmen Seçimler sonrasında siyasette olduğu kadar ekonomide de büyük bir belirsizlik var. Dünya ekonomisindeki birçok gelişme de belirsizliği artırıyor ve durumu daha da karmaşık hâle getiriyor. Buna bir de jeopolitik gelişmeleri ekleyince, çok sayıda gelecek senaryosu ile karşı karşıyayız. Bu çok sayıda mümkün gelecekte doğal olarak birçok şey farklı olacak. Ancak bu olası gelecekler içinde az çok birbirlerine benzeyecek alanlar da yok değil. Farklı gelecek senaryolarında üç ortak özellik dikkatimi çekiyor Bir: Geçmişe oranla daha düşük bir büyüme süreci Dünyadaki muhtemel siyasî, ekonomik ve jeopolitik gelişmeleri ve Türkiye’deki hükümet sorununu üst üste koyduğumuzda, ortaya gelişmelerin yönü olduğu kadar şiddetini…
İrvin Cemil Schick İngiltere başbakanı Neville Chamberlain, 30 Eylül 1938 tarihinde Münih’te buluştuğu Hitler’den bir saldırmazlık antlaşması koparmıştı. Almanya ile İngiltere arasında savaş çıkmayacağı vaadi karşılığında Çekoslovakya’yı işgal etmesine göz yumulan Hitler’in bu antlaşmaya uymak niyetinde olmadığı her halinden belliydi ama, Chamberlain Londra’ya döndüğünde uçaktan iner inmez elindeki kâğıdı havaya kaldırarak “…şerefli bir barış sağlandı. Zamanımız için bir barış olduğuna inanıyorum” dedi. O esnada muhalefette bulunan Muhafazakâr Parti lideri Winston Churchill’in ise olacaklar hakkında hiçbir vehmi yoktu ve parlamento’da yaptığı bir konuşmada şu çok ünlü sözleri sarfetti: “Savaş ve şerefsizlik arasında bir tercih yapmanız gerekiyordu. Şerefsizliği seçtiniz. Savaşla karşı karşıya…