Ahmet Yıldırım Her yıl 24 Nisan öncesi, Türkiye’de devlet ve hükümet yetkilileri uluslararası kamuoyuna arşivlerinin tümünün açık olduğunu ve geçmişte Ermeni toplumuna karşı herhangi bir suça iştirak edilmediğini anlatır. Ve bunu, olup bitenin savaş koşullarının doğal bir ürünü olduğu, zorunluluk hallerinde istenmeyen trajediler yaşandığı gibi fikirlerle tamamlar. Doğal olarak, açık olan arşivlerin devletin resmî tezini güçlendiren belgeler olduğu düşünülür. Oysa durum tam tersi. Devlet tarafından sadece görülmesine izin verilen belgeler olsa da Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki resmî dökümanlar 1915 yılında neler olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor. Büyük bir tutuklama ve sürgün kampanyasıyla başlayan Ermeni soykırımında, tüm talimatlar dönemin Dahiliye Nezareti’ne bağlı “şifre…
Yazar: AltÜst Dergi
Bülent Bilmez Bizzat Hallediniz, Talat Paşa’nın Osmanlı vilayetlerine yazdığı telgraflar ve bölgelerden gelen cevaplar üzerine kurulu bir sergi. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan ve bir bölümü araştırmacılara açık olan binlerce telgraf incelenerek hazırlanan sergide, o dönemde çıkarılan yasa ve talimatnameler, tehcire tanıklık etmiş kişilerin anlatımları, dönemin gazeteleri ve Divan-ı Harb’de açılan davalar ve sonuçları ile tehcir kararını uygulayanların dava tutanaklarındaki ifadelerine yer veriliyor. Geride kalan mal-mülklerinin durumu, tehcir emirlerini verenlerin, uygulayanların, emirlere itaat etmeyenlerin başlarına gelenler, Ermeni yetimlerinin uğradıkları muameleler de resmî belgelerle sunuluyor. Ortaya çıktığı 1830’lu yıllardan itibaren telgraf, kısa bir süre için de olsa iletişimde modernliğin en önemli simgesi…
Ayşe Çavdar Başakşehir bir proje olarak 1994’te, Refah Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni devralmasıyla başladı. Ancak fikir olarak bir dizi öncülün ürünüydü. Başakşehir’i mümkün kılan, Dalan döneminde başlayan, kentteki üretimin organize sanayi bölgelerine taşınması fikriydi. İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışanların yaşayabilecekleri sosyal konut alanı olarak projelendirildi Başakşehir. Ne var ki, organize sanayi bölgelerine dayanan kentsel üretimin düzenlenmesi fikrinin uygulama aşamaları o dönem Refah Partisi’nde kendisini ifade eden muhafazakâr sermayenin yükselişiyle eşzamanlı olarak hayata geçirildi. Dolayısıyla zemini, merkezde Özal, İstanbul yerelinde Dalan döneminde oluşturulan bir üretim ve kent modeli bugünkü şeklini Refah Partisi’nin 1994 yerel seçimlerindeki başarısıyla almaya başladı. Bu yönüyle Başakşehir 1980’lerde liberalleştirilen piyasa mekanizmasının nasıl olup da artık yeni-İslamcılık diye adlandırabileceğimiz…
Ekonomist/yazar Mustafa Özel zengin dindarların içinde camisi de olan sitelerde oturarak diğer Müslümanlarla irtibatlarını kesmiş olacaklarını söylüyor. Özel, “Çocuklar yoksullarla büyümedikleri için onların dertleriyle dertlenmeyecekler. Yoksullardan uzak, onlardan korkan, boyuna güvenlik arayan paranoyaklara dönecek, ‘farklı Müslümanlar’ olacaklar” diyor. İstanbul Şehir Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi olan Mustafa Özel, Bilim Sanat Vakfı’nın başkanlığını, Türkiye Milli Kültür Vakfı’nın başkan yardımcılığını yürütüyor ve aynı zamanda MÜSİAD ve İHH yüksek istişare kurulu üyesi. Emeti Saruhan tarafından gerçekleştirilen bu söyleşi 16 Ekim 2011 tarihinde Yeni Şafak gazetesinde yayımlanmıştır. İktidarla birlikte dindar kesimin zenginleştiği söylenir. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? Türkiye’nin genelinde dindarlar…
Hale Sinirlioğlu Sürekli yıkımlar, inşaatlar, “restorasyon”, “yenileme” ve hatta “tamamlama” adı altında yapılan ihya projeleri, adım başı mantar gibi türeyen AVM’ler ve sokakların çevresine sürekli olarak örülen yeni site duvarlarının gölgeleri arasında yaşar olduk. Özellikle İstanbul’da büyük bir şantiyenin içinde yaşıyor ve değişen binalar, sokaklar ve yaşamlarla birlikte kentin, hafızamıza ait hiçbir şey bulamadığımız bu yeni ortamına uyum sağlamaya çalışıyoruz. Uyum sağlamayı reddedenler ve yaşam çevresini değiştirmek istemeyenler zaten toplum düzenini bozan ve ilerlemeyi engellemeye çalışan terörist ve işgalciler olarak çoktan dışlandılar bile. Bu hızlı değişim ve adaptasyon sorununu, 1980 sonrasında neoliberal kent politikalarının İstanbul başta olmak üzere kentsel alanları…
Pınar Engincan TOKİ’nin 2016 yılında “Yeni Yerleşimler, Yenilenen Şehirler” projesi kapsamında İstanbul Başakşehir, Çankırı, Konya, Manisa, Adana, Gaziantep, Şanlıurfa ve Hatay’da toplamda 60 binin üzerinde konut üreteceği ile ilgili haberler çeşitli yayın organlarında yer aldı. Ancak haberler artık şaşırtıcılığını yitirmişti. Yitirmişti, çünkü TOKİ’nin 2006 yılında düzenlediği Uluslararası Konut Kurultayı’ndaki hemen herkesin üzerine sinen şaşkınlıkla bu yeni üretimlerin kıyaslanması olanaksızdı. Neden mi? Çünkü 2006 Kurultayı ne öncekilere benziyordu ne de sonrakilere. Kurultay aslen iki bölümden oluşuyordu. TOKİ temsilcilerinin var olduğu ve TOKİ’yi, ürettiklerini ve hedeflerini anlattıkları birinci bölüm ile TOKİ temsilcilerinin katılmadığı ama kentleşmenin, konut politikası ve sorunlarının, TOKİ’nin ürettikleri ve…
Emel Cantürk Kapitalist toplumda konut, değişim değeri olan diğer her nesne gibi bir metadır ve Karl Marx tarafından tartışılmış olan metanın özelliklerini paylaşır. Ancak konut, kapitalist toplumda, politik nedenlerden ötürü, özel önemi olan bir metadır. Konutun fiyatındaki hareketler, kapitalist toplumda büyük öneme sahiptir. Yirminci yüzyılda devletin konut alanındaki rolü son derece önemli bir yükselme göstermiştir. Devlet, konut standartlarına müdahale etmenin yanı sıra, üretilen konutların dolaşım sürecini de denetlemekte; ayrıca arsa sahiplerini, konut kuruluşlarını ve finans örgütlerini etkileyen yasal düzenlemelerle konut üretimini düzenlemek ya da doğrudan konut üretimine katılmak gibi görevleri üstlenmektedir. Bu devlet müdahalesinin, kapitalist örgütlenmenin işçi sınıfı için yeterli…
AKP iktidarının en çok gündeme gelen, en çok tartışılan yönlerinden biri de kentleşme ve konut politikaları, ve inşaat sektörü ve özellikle TOKİ oldu. Bu konu Türkiye’de hem hükümetin kendi iktidarını ileri sürdüğü, dayattığı hem de buna karşı direnişin kendisini ifade ettiği bir alan oldu. Bir yandan TOKİ konutları, AVM’ler, Boğaz köprüleri yapılırken diğer yandan park forumları kuruldu, kentsel dönüşüme karşı yerel mücadeleler ortaya çıktı. Dolayısıyla kent, kentleşme, kentsel dönüşüm ve bunun etrafında örgütlenen politikalar artık günümüzde kapitalizme, iktidara dair tartışmanın önemli bir parçasını oluşturuyor. Arife Köse, bu konuyu İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. İhsan Bilgin ile…
Esra Akbalık Yüzyılımızda dünya nüfusunun yarısına ev sahipliği yapan, BM Habitat raporlarına göre de 2050 yılında bu oranın yüzde 65’e çıkması öngörülen kentler, artan nüfusun ürettiği deneyimsel birikim ile bu birikime yön veren ve onunla şekillenen fiziksel, ekonomik ve politik hareketlerin bitmemiş ürünleri olarak karşımıza çıkıyor. Üretim biçiminin değişmesiyle ve dolaşım hızı artan sermayenin yönlendirdiği dünya ekonomik sistemi ile önem kazanan yeni iş olanaklarıyla, sahip olduğu endüstri kenti kimliğinden sıyrılan kentler, sahip oldukları imajın ekonomik yararını fark ederek bu alanda kültürü bir sermaye olarak kullanıp yeniden yapılanmaya girmiştir. Kültürün, her türlü boş zaman faaliyetinin ve sanatın, izler kitleye sunulan birer…
Sayı 17: Ekim-Aralık 2015 Güncel: Savaşı Kim Niye Başlattı – Roni Margulies AKP Demokrasi İhlalleriyle Özdeş – Şenol Karakaş MHP: Kuzu Postunda Kurt – Meltem Oral Millî Marş ve Anadil – Sinan Özbek Hukuk Devleti – Turgut Tarhanlı ile Söyleşi Şark ve Garbın Kaynaştığı Yer – Bülent Somay Lübnan’da Çöp Siyasîdir – Selim Deringil Bilim ve Siyaset: DNA, James Watson ve Irkçılık – Adam Rutherford Nazilere kafa tutan biyokimyacı – David Cox Drapetomani – Rahmi Morgül Neandertaller ve ırkçılık – Atilla Dirim Cinsiyetçiliğe bilimsel bahane – Elçin Poyraz Genel: Topuklu ayakkabı, kadın ve XIV Louis – Ayşe Demirbilek Kapital ve Kriz…