Yazar: AltÜst Dergi

Yıldız Önen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şubat 2016’da Güney Amerika gezisinden dönerken, uçakta gazetecilere, “Irak’ta düşülen hataya Suriye’de düşmek istemiyoruz. Ben 1 Mart tezkeresinin yanındaydım, karşı olanlar bunu açıkça söylemediler. Birileri de gizli kulisler attılar. O insanların kimler olduğunu araştırır bulursunuz. 1 Mart tezkeresi ilk anda kabul edilip Türkiye, Irak’ta olsaydı, Irak’ın durum böyle olmazdı. 1 Mart tezkeresi ilk anda geçseydi, Türkiye masada olacaktı… Ufku görmek çok önemli. Şimdi Suriye’de bu iş ancak bir yere kadar böyle gider. Bir yerden sonra böyle gitmez. Hassasiyetlerimizi Türkiye olarak korumak zorundayız” dedi. Bundan 13 sene önce 1 Mart 2003’te sadece Türkiye açısından değil, küresel savaş karşıtı…

Read More

Ozan Tekin Suriye’deki savaşın yıllardır bu ölçekte sürüyor olmasının emperyalizm açısından iki anlamı var. Birincisi, Arap Baharı’nın yarattığı değişim havasına ilgi duyan herkese karşı bir gözdağı, yani “Egemenlerinize karşı ayaklanırsanız, sonunda bunlar olur” fikrinin yaygınlaşması. İkincisi ise; daha büyük resimde, kapitalizmin insan toplumlarının örgütlenebileceği tek model olduğunun kanıtlandığı “nihaî zafer” döneminde, üstelik bizzat Batı emperyalizminin doğrudan müdahil olduğu bir bölgede bu denli bir vahşet, dünyanın çivisinin çıktığı hissiyatını veriyor. Bir tarafta ABD ve AB, diğer tarafta Rusya-Çin ve iki emperyalist blokun yerel müttefikleriyle birlikte verdikleri mücadele, Suriye’de durumun bu iki algı arasındaki salınımını sürdürmesini sağlıyor. Onlarca ülkenin bir biçimiyle müdahil…

Read More

Ian Almond “Tüm kadınlar öldüğünde, cihatçılar onların cesetlerini evlerin içinde yaktılar. Kadınların işini bitirdikten sonra çocukları kilitlemiş oldukları …’ya geri döndüler. Küçük çocukları getirdiler  –iki, bir buçuk, üç yaşındakileri–  birbirine tutunmuş olan çocukları dışarı çıkardılar. Grupları dışarı çıkardılar ve bıçaklayarak öldürdüler. Bıçaklarla çocukların karınlarını deştiler ve bağırsaklarını dışarı çıkardılar… Cihatçıların çocukları böyle öldürmelerinin nedeni cephane harcamamak olabilirdi ya da bu cihatçılar için bir oyundu.” Önemsiz bir yalanı itiraf ederek başlamalıyım: her ne kadar yukarıdaki sahne tamamen gerçek olsa ve görgü tanıklarının ifadelerine dayansa da, yazıdaki bir unsur tamamıyla uydurma. Bu vahşetin ne cihatçılarla bir ilgisi var, ne de Ortadoğu’da gerçekleşiyor.…

Read More

Can Irmak Özinanır Suriye’de Esad rejimine karşı ayaklanmayı takip eden karşıdevrim ve emperyalist müdahaleler dünyanın gündemini önemli ölçüde belirliyor. Neredeyse tüm emperyalist ve alt-emperyalist güçlerin “IŞİD’le savaş” adı altında Suriye’yi insansız hava uçaklarıyla bombalaması veya kendilerine yakın güçleri silahlandırması, zaten hâli hazırda Esad rejimi ve IŞİD tarafından katliamlar yapılan Suriye’de devasa bir insanî dram ve çözülmesi çok zor çelişkiler yaratıyor. Bu çelişkiler sorunun yalnızca bir veçhesi; Suriye’deki durum aynı zamanda büyükten küçüğe pek çok kapitalist devletin hem uluslararası hem ulusal politikalarını yeniden yapılandırmasını beraberinde getiriyor. Sosyalistlerin bu tablo karşısında şu veya bu egemen sınıf politikasını bir diğerine tercih etmek yerine…

Read More

Behçet Çelik Üç Altın Gün – Her Yerde Ölüm Vardı Erdem Kaşıkçıoğlu Belge Yayınları / Marenostrum Dizisi, 2015 Suriye’ye muharip asker gönderilmesi konusundaki tartışmalar zaman zaman alevleniyor. Bunu savunanlar hamasi bir dille ülke çıkarlarından, jeo-stratejik konum ve önemden söz ediyor, savaşı strateji oyununda güçlü bir hamle gibi sunuyorlar. Temmuz ayından bu yana “içerideki” çatışmalarda ölümün ve öldürmenin giderek olağanlaşmış, kamuoyunun büyükçe bir bölümü tarafından da kanıksanmış olması ve bu gelişmelerle eşzamanlı olarak yükselen, yükseltilen militarizm, “dışarıdaki” olası savaş yangınına da benzin taşıyor. Barış isteyenlerin üzerindeki baskının da bu anlamda ikili bir işlev gördüğü, aynı zamanda olası bir dış müdahaleye karşı…

Read More

FATMA AKDOKUR AKTAŞ İLE SÖYLEŞİ Bazı insanları “nerede bir hak ve adalet mücadelesi varsa o oradadır” diye tanımlarsınız. Fatma Akdokur Aktaş’ı tek cümleyle bu şekilde özetlemek mümkün. Başkent Kadın Platformu’nun kurucularından, Gezi eylemleri sırasında Mazlum Der’in yayınladığı ve çok tartışılan bildiri de dahil olmak üzere hak ve adalet talep eden birçok bildirinin imzacısı, mücadelenin bir parçası. Biz de kendisiyle 28 Şubat’tan kadın haklarına, yeniden başlayan savaştan daha iyi bir dünya için neler yapılması gerektiğine dair pek çok şeyi konuştuk. Arife Köse: 28 Şubat’tan başlayalım isterseniz. Siz nasıl yaşadınız 28 Şubat’ı? Fatma Akdokur Aktaş: 28 Şubat,  öğrenci ve kamu/özel…

Read More

Berna Tezcan – Özden Dönmez Toplumun kadınlar ve erkekler olarak bizden beklediği roller ve davranışlar var. Bu rollerin içselleştirilmesinde çocukken oynadığımız oyun ve oyuncakların payı azımsanmayacak kadar yüksek. Çocukluğun verdiği masumiyetle oyuncak sektörünün ürettiği oyuncaklarla oynarken, toplumun bizden istediği cinsiyet rol ve davranışları farkında olmadan yaşıyoruz, büyüdüğümüzde bunun derin bir eşitsizlik yaşatacağını bilmeden. Büyümenin önemli bir parçası olan oyun, çocukları eğlendiren, aynı zamanda taklit yeteneklerini geliştirerek onları geleceğin yaşantısına hazırlayan önemli bir araç. Oyunun malzemesi olan oyuncaklar da bu gelişimi hızlandırarak çocukların dünyayı keşfetmelerinde üstlendikleri rolleri pekiştirmelerini sağlayacak etkili bir araç. Oyun ve oyuncaklar kültüre, ekonomiye, tarihsel dönemlerin özelliklerine, cinsiyete,…

Read More

Atilla Dirim Arap alfabesinin terk edilip yerine Latin alfabesinin kabul edilmesi için yapılan ve “Harf Devrimi” olarak adlandırılan çalışmalar esnasında, yeni alfabeyle imla kuralları meselesi de yoğun bir şekilde tartışılmaktaydı. Çalışmaları yürüten ekibin içinde bulunan Ahmet Cevat, Türkçe’de sözcüklerin sonunun sert sessizle bittiğini, bu yüzden de kitab, cevab gibi Arapça sözcüklerin yeni yazıyla sert yazılmasının doğru olacağını söyler, sonunda bu kural kabul edilir. Ancak Yakup Kadri bu yeni uygulamadan hiç memnun değildir. Bu gibi durumlarda şikâyet mercii olan Mustafa Kemal’in yanına koşar. “Paşam”, der, “benim adımı Yakup yapmaya çalışıyorlar. Benim ismim bir defa beynelmileldir, her yerde ‘B’ ile yazılır. Tevrat’ta…

Read More

Sinan Özbek İnsan toplulukları belirli bir düzen oluşturmak için kurallar koyuyor. Bunlardan bazıları, ahlaksal kurallar olarak işliyor. Ahlaksal kuralların bazıları da ahlaksal ilkelere dönüşüyor. Ahlaksal ilkeler bir kez icat edildikten sonra kapsamının, sınırlarının genişletilmesi için bir çaba başlıyor. Bu da giderek birtakım ahlak ilkelerinin evrensel ve mutlak olduğu iddiasını getiriyor. Bu kez, evrensel olduğu iddia edilen ahlak ilkelerinin, bu evrenselliğinin nerede temellendiği sorusu ortaya çıkıyor. Bu soru ikna edici bir tarzda cevaplanamıyor ama bu ilkelerin nereden kaynaklandığı sorusuna çeşitli dayanaklar bulma çabası, şüphesiz felsefece bir etkinlik. Bu, yapılabilir. Evrensel ve mutlak olduğu iddia edilen ahlak ilkeleri için antropolojik temel arayışlarına…

Read More

Cemal Yardımcı Soyut kavramların belki tamamı içinde çelişkiler barındırır. Sonu gelmez bir sorgulamaya tabi tutulmalarının, tekrar tekrar tanımlanmalarının, yine de tariflere sığmamalarının nedeni budur. Kimi zaman çelişkileri görünür kılmak için kavramların tarif ettiği alanların sınırlarındaki bulanıklığını sergilemek yeterlidir. Kimi zaman “neye göre, kime göre?” sorusuyla hemen kendini açığa vuran, iflah olmaz göreliliktir çelişkilerin arkasında yatan. Kimi zaman ise kelimelerin tarihinin, farklı alanlarda farklı kullanımlarının tortusu şekillendirir çelişkileri. Soyutlamalardaki çelişkileri, hatta zıtlıkları örten ve bir arada tutan ise geniş anlamıyla ideolojidir. “Bundan doğal ne olabilir ki?” “Ee, tabii, çok normal!” “Doğal”, “normal”: Bu masum görünümlü kavramlar da yukarıdaki değerlendirmenin dışında değil.…

Read More