Işıl Demirel Trakya’nın çeşitli yerleşim birimlerinde 1934 yılının Haziran ayında yaklaşık 15 gün boyunca Yahudilere karş gerçekleştirilen eş zamanlı saldırılar sonucu binlerce Yahudi Trakya’yı kalıcı olarak terk etmiş, binlercesi de geçici süreyle terk edip geri dönse de buralarda artık huzurla yaşamanın mümkün olmayacağını öğrenmişti. Tek öğrendikleri kuşkusuz bu değildi; güven duymamayı, temkinli olmayı, susmayı da öğrenmişlerdi. Öyle ki, özellikle yaşlıların çok iyi bileceği Judeo Espanyol dilinden eski bir deyimi bu olayla hafızalarına bir kez daha kazımışlardı: “Göz yakmayan soğan, acı vermeyen Türk olmaz”. 1930’lu Yıllarda Türkiye’de Yükselen Antisemitizm Hitler’in 30 Ocak 1933 tarihinde Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi ile iktidara gelmesiyle…
Yazar: AltÜst Dergi
Roni Margulies Dünyanın bir ucundan bir insan topluluğu kalkıp dünyanın bir başka ucuna gitse. Ve o başka uçta yaşayan yoksul, kendi halinde, toprakla cebelleşerek zeytin, hurma, mandalina ve limon dışında pek bir şey üretemeden zor bela geçinen insanlara “Biz 2.000 yıl önce burada yaşıyorduk, geri geldik, bu topraklar bizim, siz başka bir yere gidin” deseler. Bu zeytin, hurma, mandalina ve limon üreticileri, “Başka gidecek yerimiz yok, gidemeyiz” dese. Ve dışarıdan gelenler “Yok yahu, bal gibi gidersiniz!” deyip savaş açsa ve bu savaşta müthiş bir vahşet uygulasa, gitmek istemeyen köylülerin korkup gitmesi için özellikle korkunç yöntemlere başvursa, dünya ne derdi? Ve…
Sayı 19: Nisan-Haziran 2016 İçindekiler GÜNCEL Savaş ve barış – Roni Margulies Yerli, millî ve Kürt düşmanı- Şenol Karakaş İlkelerimi kaybettim, hükümsüzdür – İrvin Cemil Schick AKP’yi aşmak – Ufuk Uras AKP ve işçi sınıfı – Faruk Sevim Demokrasinin alaturkası: “Bırakamam bırakmayacağım” – Ahmet Demirel Laik devletin dinî kurumu: Diyanet İşleri Başkanlığı – Ümit Aktaş Markopaşa ve basın özgürlüğü – Roni Margulies ULUSLARARASI 1 Mart tezkeresi ve “Irak’ta düşülen hata”- Yıldız Önen Suriye’de çözüm? – Ozan Tekin Hepimiz IŞİD miyiz? – Ian Almond Medeniyetler çatışmasına karşı enternasyonal bir mücadele – Can Irmak Özinanır Kore Savaşı ve bir barış romanı -…
Roni Margulies Türkiye şu anda savaş hâlinde bir ülke. Kürt illerinde süren saldırı ve vahşet, Suriye topraklarının top ateşine tutulması, büyük şehirlerde patlayan bombalar… Yaz aylarından bu yana kaç kişinin öldüğünü hesaplamak bile mümkün değil. Ama Hürriyet’in haberine göre sadece Sur’da, bir tek şehrin tek bir ilçesinde, ekim başından bu yana 281 ölü verilmiş. (Tabii, Hürriyet böyle ifade etmiyor: Asker, polis ve korucular “şehit olmuş”, Kürtler ise “etkisiz hale getirilmiş”.) Savaş olan yerde başka her şey önemsizleşir, gündemden düşer. Siyasetin rengi değişir, insanların düşünceleri, bakışları başkalaşır. En başta, düşmana karşı bir kenetlenme, birlik olma duygusu güçlenir. Savaş açan hükümet, askerî…
İrvin Cemil Schick Önce şunu itiraf edeyim. Ülkemizde sayısı her gün artan “kandırıldım” yahut “bunlar zaten hep böyleydi” diyenlerden değilim. Türkiye’nin gittikçe otoriterleşmesinin, hukuk devletinin ortadan kaldırılmasının, hiçbirimizin istemediği bir savaşa sürüklenmemizin, her eleştirinin “hakaret”, her bağımsız düşüncenin “halkın kutsal addettiği değerlere saldırı” addedilegelmesinin, ağzını açanın gazlanmasının, Türkiye’nin “kendi şehirlerini top ateşine tutan pusulasını şaşırmış ülkeler” listesine eklenmesinin, buna karşı çıkan hocaların kovuşturmaya uğramasının ve her gün kültür düzeyleri sıfırın altında olan siyasetçiler tarafından “akademisyenlerrrr” diye hedef gösterilmesinin… Bütün bunların olacağı ilk günden belliydi diyenlere kesinlikle katılmıyorum. Elbette kendine “muhafazakâr” diyen bir iktidarın “ilerici” olmasını beklemiyordum, ama ilk yıllarda iyi…
Ufuk Uras “Yeni bir hayat lazım. Fakat sıçrayabilmek, ufuk değiştirmek için dahi bir yere basmak lazım.” Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur Solun 70’lerdeki tartışmalarını hayat bitirmişti: “Sovyetler’de geri dönüş olabilir mi?”, “Afganistan işgalinin kitapta yeri var mı?” diye biteviye tartışırken, bizi beklemeden hayat cevapları kendisi verdi. Kurumsal faşizm olduğunu iddia edip açık parti kurmaya çalışanlar sürekli kendilerini tekzip ettiler. Arkaik sol, hayata direnen Samuraylara benzedi. Şövalye romanı okudukça Donkişot’un kendini şövalye sanması gibi, Marx okudukça Marksist olunmuyor. Ne okuduğun değil, ne yaptığınla tarih şekilleniyor. Siyasetçinin çapıyla çemberinin oranına pi sayısı (3,14) denilebilir. O değişmeyeceğine göre ortada geometrik olmayan bir…
Faruk Sevim Son bir yılda işçi sınıfı çeşitli saldırıların hedefi oldu. Bu saldırılar, taşeronlaştırma, işsizlik, iş cinayetleri, ücretlerdeki düşüklük, sendikal örgütlenmenin engellenmesi, hak arayan işçilere polis müdahalesi, grev yasaklaması, sürgün, işten çıkarma, angarya çalıştırma, kıdem tazminatına göz dikme, 657 sayılı memur yasasını değiştirmeye çalışma ve son olarak da kiralık işçi yasası çıkarma şeklinde gerçekleşti. AKP’nin bütün bu baskılarının ve neoliberal politikalarının sonucunda Türkiye’de şirketler, kâr oranları açısından Avrupa ülkeleri arasında açık ara lider durumunda, asgari ücrette ise Türkiye Avrupa’da en alt sıralarda yer alıyor. Taşeron işçilik yayılıyor Taşeron sistemi işçi sınıfının içinde yayılmaya devam ediyor. Taşeron işçi sayısı 2015 yılı sonu…
Ahmet Demirel Cumhurbaşkanı Erdoğan yaklaşık iki yıl önce Bakü ziyareti öncesinde dönemin başbakanı sıfatıyla Atatürk Havalimanı’nda, bir basın toplantısı düzenleyerek Anayasa Mahkemesi’nin bir sosyal paylaşım sitesi olan twitter’a erişim yasağını hak ihlali olarak niteleyen ve açılmasını hükme bağlayan kararını “Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymak zorundayız ama saygı duymak zorunda değiliz, saygı da duymuyorum” şeklinde eleştirmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan 28 Şubat 2016’da da Fildişi Sahili ziyareti öncesinde yine Atatürk Havaalanı’nda, bu kez cumhurbaşkanı sıfatıyla bir basın açıklamasında bulunarak Anayasa Mahkemesi’nin Cumhuriyet gazetesinden Can Dündar ile Erdem Gül hakkında verdiği tahliye kararını kararı eleştirdi. Erdoğan şöyle dedi: “Anayasa Mahkemesi bu şekilde bir karar vermiş olabilir.…
Ümit Aktaş Batı’da, Batı’nın kendi geleneği içerisinde ortaya çıkan sekülerizm ya da laikliğe karşı İslam dünyasında laikliğin resmî bir yönetim biçimi olarak benimsendiği yegâne ülke olan Türkiye’de laiklik, birçok konuda da olduğu gibi, devletin kendi (batılılaşmacı) stratejisi doğrultusunda karar verdiği ve şekillendirdiği bir uygulama biçimidir. Ancak yeni devletin resmî ideolojisi olan Kemalizm, laik yönetimlerde olmayan bir biçimde, dinî işlere ait yönetimi de elinden bırakmayarak Türk tipi laikliğin, “biz bize benzeriz”in farklı bir örneğini vermiştir. “Kendimize benzemek” ile ilgili bu iddia, elbette ki boş ve kof bir iddiadır. Çünkü birçok konuda başka toplumları aptalca taklit eden bir ülkenin, bazı…
Roni Margulies Markopaşa – Bir Mizah ve Muhalefet Efsanesi Levent Cantek İletişim Yayınları, 2015 Yeni bir kitabı çıktığını duyduğum zaman heyecana kapıldığım çok yazar yok. Ama, şükürler olsun, hiç yok da değil. Az da olsa, birkaç kişi var. Bunlardan biri, Ahmet Yaşar Ocak. Bu isim, tümüyle anlamsız bir kişi olan Yaşar Nuri Öztürk’ün ismini andırıyor (en azından ben benzetiyor ve bazen karıştırıyorum); bunun dışında Ocak hakkında söyleyebileceğim tek bir eleştiri cümlesi yok. Yeniçağlar Anadolu’sunda İslam’ın Ayak İzleri – Osmanlı Dönemi kitabı ile Ortaçağlar Anadolu’sunda İslam’ın Ayak İzleri – Selçuklu Dönemi kitabını (ikisi de Kitap Yayınevi, 2011) özellikle öneririm. Babailer İsyanı…