Yazar: AltÜst Dergi

Can Irmak Özinanır Dokunulmazlıkların kaldırılmasını düzenleyen anayasa değişikliği ile ilgili kanun AKP-CHP-MHP’nin bir koalisyon gibi davranması sonucu parlamentodan geçti. HDP’li vekilleri hedef alan bu düzenleme dünya tarihinde bir ilk değil. Devletler savaşı her zaman dış politikanın yanı sıra iç politikayı da düzenlemenin bir aracı olarak kullandılar ve savaşa karşı sesleri çeşitli yollarla bastırmaya çalıştılar. Devletlerin barış sesini kısmaya çalışması örneklerinin en önemlilerinden biri Almanya’da Birinci Dünya Savaşı’na karşı sesini yükselten, hem parlamento içinde hem de parlamento dışında aktif bir muhalefet sergileyen sosyalist milletvekili Karl Liebknecht’in tam yüz yıl önce dokunulmazlığının kaldırılarak tutuklanmasıydı. Liebknecht’in barış ve sosyalizm mücadelesi dünyayı değiştirmek…

Read More

Türkiye Solundan Portreler isimli kitap Dipnot Yayınları tarafından Nisan ayında yayımlandı. Kitapta, Türkiye solunun bilinen 17 isminin, kitabın editörleri Emir Ali Türkmen ve Ümit Özger’in deyimiyle, gerek biyografik anlatımlar gerekse siyasî fikirlerini gözler önüne sermek yoluyla terekesini irdelemeyi hedefliyor. Bizi kendileriyle bu söyleşiyi yapmaya yönelten ise kitabın önsözünün hemen başında yer alan, “Modern Türkiye’deki siyasal düşünce akımlarının ana kaynağının Genç Osmanlılar/İttihat Terakki/Jön Türk hareketleri olduğu bilinmektedir. Sol düşünce de tarihsel olarak kaynaklandığı yer bakımından burada bir istisna teşkil etmez. Bu durum sol söyleme içerilmiş olan milliyetçilik/devletçilik gibi kimi ideolojik sızmaların da nedenidir” cümlesi oldu. Biz de bu söyleşi yoluyla, soldaki…

Read More

Atilla Dirim Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 2009 yılında Yaşlılık Konseyi Derneği tarafından Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen kerameti kendinden menkul “Uluslararası Örnek Kıdemli Vatandaşlar Kongresi”nde yaptığı konuşmada, “İş işten geçmeden her ailede en az üç çocuk olmalı. Nüfusumuz ne kadar artarsa o kadar güçlü olacağız, bundan emin olun” diyordu. Erdoğan, 2012 yılında AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi’nde de en az üç çocuk ısrarını sürdürürken, kürtaj karşıtlığını da tüyler ürpertici bir benzetmeyle dile getiriyordu: “Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum. Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum ve bu ifademe karşı çıkan bazı çevrelere, medya mensuplarına da sesleniyorum; yatıyorsunuz,…

Read More

Sinan Laçiner Çok sık atıfta bulunulan bir meseldir, ama tekrarında mahsur yok. Romalı senatör Marcus Porcius Cato’nun Roma İmparatorluğu’nun sorunlarının konuşulduğu senatoda her söz alışında “Kartaca Yıkılmalıdır” dediği, sözünü hep buraya bağladığı rivayet edilir. Kartaca, o dönemde Roma’nın en büyük düşmanıdır ve senatör Cato da her seferinde tekrarladığı bu sözüyle Kartaca yıkılmadan Roma’nın hiçbir sorununun çözülemeyeceğini, o yüzden diğer meselelerin tali ve önemsiz olduğunu vurgulamak ister. Türkiye’de güncel siyasal mücadeleler açısından yıkılmadan huzura erilemeyecek Kartaca’nın, giderek saldırganlık ve otoriterlik dozunu arttıran ve bitimsiz gibi duran AKP/Erdoğan iktidarı olarak görüldüğü söylenebilir. Ancak Kartaca’yı yıkmayı “nasıl” ve “kiminle” sorularını ikincilleştirerek merkeze yerleştiren,…

Read More

Ahmet Ersoy 1. 2016 Son dönemde ön-ergen ve ergenler arasında popülerliği salgın halde yayılan bir uygulama var: musical.ly. Şu anda 60 milyondan fazla takipçisi olan bu uygulama güncel pop müzik parçalarından alınmış yalnızca 15 saniyelik kesitler üzerine ağız oynatarak (yani “lip-sync” veya 70’lerin Türkçesiyle “playback” yaparak) kendi video klibinizi çekmenizi sağlıyor. Donanımındaki çeşitli özellikler, mesela filtreler veya (çekim sırasında şarkıyı yavaş çalarak kaydı normal hızda almak gibi) mahirce kurgu efektleri ile musical.ly aslında kullanıcıya çok sıradışı yerlere esnetilebileceği geniş bir yaratıcı alan açıyor. Ancak Microsoft’un twitter’a kaydolduktan 24 saat sonra kötü yola giren ve trolleşen yapay zeka programı Tay…

Read More

Ömer Faruk Gergerlioğlu Meclis Başkanı İsmail Kahraman, 1982 Anayasası’nın herhangi bir yerinde Allah lafzının geçmediğini belirterek, “Ama anayasa inanca göre tasnif edildiğinde, bu 82 Anayasası da, 61 Anayasası da dindar anayasalardır. Neden? Resmî tatiller, Kurban bayramı, Ramazan bayramıdır.  Din dersleri mecburidir ve inanca dayalı bir yapısı vardır. Yani seküler değildir, dindar anayasadır. Laiklik tarifi de ona göre olmalıdır. Laiklik bir kere yeni anayasada olmamalıdır. Dünyada üç anayasada laiklik var: Fransa, İrlanda, bir de Türkiye. Tarifi de yok. İsteyen, istediği gibi bunu yorumluyor. Dindar anayasa meselesinden anayasamızın kaçınmaması lazım.” Tepkiler gelince sözlerini şöyle açıkladı: “Anayasanın dindar olması beyanımdaki kastım, hiçbir ayırım yapmaksızın din ve vicdan özgürlüğünün anayasamızın lafzı…

Read More

İrvin Cemil Schick Sevgili ülkemizde “isimlendirme fetişizmi” diyebileceğimiz bir hastalık var. Birçoğumuz sanıyor ki, bir şeyin adı değişince doğası da değişir. Örneğin birkaç yıl önce bir mecliste Amerikalı bir arkadaşa Türkiye’nin yakın siyasi geçmişini anlatmaya çalışıyorduk. Söz döne dolaşa 12 Eylül 1980 darbesine geldi. Tam olayı açıklamaya çalışıyorduk ki, misafirlerden kelli felli mühendislik eğitimli Türk bir bey “Ben ona darbe demiyorum” dedi. Küçük dilimi yutacaktım. Yani askerler idareyi ele almış, hükümeti devirmiş, anayasayı askıya almış, siyasî partileri ve bütün dernek ve örgütleri kapatmış, sıkıyönetim ilan etmiş, binlerce insanı ve bu arada bütün siyasî liderleri hapse atmış… ve bu darbe değil,…

Read More

Murat Belge İşçi sınıfının kafası ve pazularının orantıları üstüne bu yazıyı 1977’de yazmıştım. Bu arada, bu yıllarda, yalnız işçi sınıfının değil, “gerçekte-varolan-sosyalizm”in de pazuları (KGB’si, Kızıl Ordu’su, nükleer stokları v.b.) kafasını (eleştirel düşünce, entelektüel zenginlik, v.b.) küçük bırakacak bir şekilde büyümekteydi. Bu sistem 1989’da içe doğru patladı (“explode” değil, “implode” kavramına uygun olarak). 1977’de yazdığım bu yazıda değindiğim ama yeterince vurgulamadığım olgu, Marx’ın saptaması. “Marx her zaman, bilimin işçi sınıfının bir parçası haline gelmesini vurguladı” demişim. Bu konuda en belirgin metin Hegel’in Hukuk Felsefesi üstüne yazdığı yazıdır. Bunun sonunda “Proletaryanın aşkınlığı (Aufhebung) olmadıkça felsefe kendini gerçekleştiremez ve felsefe kendini gerçekleştirmedikçe…

Read More

Atilla Aytemur Başbakan Binali Yıldırım’ın imzasıyla geçenlerde Meclis’e verilen bir yasa tasarısı dikkat çekti. Kaldırılan “EMASYA Protokolü geri mi dönüyor?” sorularına yol açtı. Oluşan kuşkular ve sorular haklı. Çünkü iktidara gelişinden bir süre sonra, içeride ve dışarıda meşruiyetini sağladığını düşünen Erdoğan ve AKP, Gül’ü de cumhurbaşkanı seçtirince, vesayet rejiminin kendisine batan çıkıntılarını törpülemeye başlayıp siyasetin alanını genişletme yönünde önemli adımlar atmıştı. Özellikle Kürt sorununda Kemalist zihniyet ve geleneksel devlet uygulamalarının dışına çıkıp kimliği tanıyıp sorunu “çoğulcu ve demokratik bakışla” çözme iradesi göstereceğini hissettirip herkeste reform beklentisi oluşturmuştu. Askerleri hedef alan Ergenekon ve Balyoz gibi davaların açılması, Emasya Protokolü’nun 2010 Şubat…

Read More

Sinan Özbek Felsefenin son yıllarda önüne koyduğu yeni sorgulama alanlarından biri ekoloji etiği ve felsefesidir. Son otuz yılda bu alanda yapılan çalışmalar, soruna cevap verecek bir doygunluk noktası yaratmadı, aksine tartışma zenginleşerek sürdü. Tartışmanın başlangıçtaki sınırları, değişik felsefî akımların katılımıyla genişledi. Bu dallanıp budaklanan tartışma, sorunun sınırlarının da okurun gözünde kaybolmasını getirdi. Oysa kapitalist sanayi üretiminin iyiden iyiye yerleşmesiyle can alıcı bir boyut kazanan ekoloji sorunu, tartışmanın yapılabilecekleri de hayata geçirmeyi zorlamasını gerektiriyor. Ekoloji felsefesi, insanlığın toplu olarak yok olma tehlikesi karşısında, harekete geçmek gerektiğini söylüyor. Yok olma tehdidi, halkla, ulusla ya da bir sınıfla sınırlı olmadığından hiçbir felsefi akım…

Read More