Fatma Akdokur Türkiye’de İslamcılık hareketinin ana bir damarını teşkil eden ve kamusal görünürlükte öncü bir rol üstlenenler şüphesiz kadınlardır. Tarihsel evreler şeklinde izini sürmeye çalışacağımız kadınların, bu ana damar ve öncü rolü nasıl inşa ettiklerini de anlamaya çalışacağız. Türkiye’de “Müslümanların” bağımsız siyaset dünyasında varlık göstermeye başlamalarıyla beraber, kadın dünyasında da ciddi bir hareketlilik gözlemlemek mümkün olmuştur. Millî Nizam Partisi’nin süreç içerisinde Millî Görüş olarak gelenek kazanması, söz konusu partinin gerisinde duran ama onu “manevî bir mihver” gibi koruyan Mehmet Zahid Kotku’nun müritleri arasında, toplum içinde ve dünyaya dair sözü olan kadınların görünürlüğüne de zemin teşkil etmiştir. Hem tekke hem siyaset…
Yazar: AltÜst Dergi
Canan Ertufanlıoğlu Bu yıl gelmiş geçmiş en büyük “İstanbul’un Fethi” kutlaması yaşandı. Kaçıncı yıldönümüydü diye soracak olsam, kimsenin tam olarak sayıyı hatırlayacağını pek sanmıyorum. Çünki 500, 550, 600 gibi “yuvarlak” bir sayı değildi, fethin 563. yıldönümü kutlandı bu sene — Sayın Cumhurbaşkanı’nın, “dünyanın en büyük üç boyutlu sahnesi”nin, TSK jetlerinin, bilumum havai fişeklerin ve cümbür cemaat otobüslerle dört bir yandan getirilen sadık AK Partililerin katılımıyla. Bırakın yuvarlak olmayı, 563 bir asal sayı! Yani kendinden ve 1’den başka hiçbir sayıya bölünmeyen o gariban sayılardan biri. Olayın ne kadar zorlama olduğuna bu 563 rakamından başka kanıt gerekmiyor herhalde. Bu nedenle de…
Onur Devrim Üçbaş Kölelik nasıl kaldırıldı? Köleliğin kaldırılması denilince ilk aklımıza gelen imgeler beyaz peruklar takmış Amerikan Devrimi liderleri, Fransız Devrimi’nin önde gelen isimleri ve Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’dir. Oysa bu imgeler bir anlamda yanıltıcıdır. Köleliğin aydınlanmış beyaz bir grup insan tarafından kaldırıldığı bu temsillerde, siyahlar yalnızca haklarının kendilerine verilmesine müteşekkir olan edilgen objeler olarak gösterilir. Oysa köleliğin kaldırılmasının tarihi çok daha karmaşıktır. Köleliğin varoluşundan beri köle isyanları olsa da, özgürlükleri için mücadele eden kölelerin başarıya ulaştığı çok az hikâye vardır. Çünkü köleler isyan edip sahiplerini öldürseler de, köleliğin sosyal düzenin bir gerçeği olduğu topluma bir alternatif sunamıyorlardı. Köleliğin…
Hasan Mahamdallie Karayiplerde bulunan ve aynı zamanda Dominik Cumhuriyeti olarak da bilinen Santo Domingo Cumhuriyeti kıyılarına 5 Mayıs 1916’da iki Amerikan deniz piyadesi bölüğünün öncü birlikleri ayak bastı. Birlikler, Amerika’nın çıkarlarını koruma emri almıştı. On gün sonra ülkenin başkentini ele geçirdiler. Buradan sekiz yıl çıkmayacak ve bu sürede Santo Domingo’nun Amerikan siyasî ve ekonomik denetimi altına girmesini garantiye alacaklardı. O günden sonra Amerika, yeniden işgal ve istila tehdidini kullanarak ülkenin başına bela olacak, bu durum ülkenin istikrarsızlaşması, yoksullaşması ve onyıllarca sürecek vahşi bir otoriter yönetimle sonuçlanacaktı. Kasım 1916’ya gelindiğinde deniz piyadeleri nüfusu büyük ölçüde “pasifize” etmişti ve işgalin başındaki komutan…
Mehmet Ö. Alkan Dünyada kendi ülkesindeki bir şehrin fethini kutlayan başka bir devlet var mı, bilmiyorum. Üstelik bunu fethin üzerinden yaklaşık 500 yıl sonra icat etmiş olanına rastlamak herhalde imkânsızdır. Türkiye’deki gibi “kurtuluş günleri” olmakla birlikte, farklı isimlerle fetih kutlaması yapılabileceğini varsayarak uzun taramalar yapmama rağmen dünyada ikinci bir örnek bulamadım. Ancak tarihte buna benzer bir iki misal var. Mesela Mekke’nin fethi, İslam tarihinde çok önem verilen bir olay ve Fatimiler döneminde “Yarımadanın Fethi Günü” adıyla kutlanmış. Bir başka istisnaî örnek, Rusların 12 Haziran 1828’de fethettiği Anapa için benzer bir kutlama günü kabul etmeleri. Yıllar önce Refah Partisi ve onun…
Roni Margulies Sosyalizm işçi sınıfının kendi eseri olacaktır. Sosyalizmi ancak işçi sınıfının kendi kitlesel eylemi yaratabilir. Niye? Niye işçi sınıfı da, köylülük veya yoksullar veya halk veya ezilenler değil? Niye işçi sınıfının kendi eseri de, işçi sınıfının çıkarları doğrultusunda hareket eden bir sosyal demokrat partinin veya özverili gerillaların veya ilerici subayların eseri değil? İşçi sınıfını kapitalizm yaratır. Ve kollektif üretim yapan bir sınıf olarak yaratır. Ticaret sermayesinin üretim sermayesine dönüşme sürecinde milyonlarca köylü ve küçük zanaatkâr topraklarından ve küçük atölyelerinden koparılır, fabrikalara, büyük işyerlerine, madenlere doluşturulur – bazen açıkça zor kullanarak, bazen karınlarını doyurmak için ellerinde başka bir imkân bırakılmayarak.…
Ahmet Eken Kadınlar Eduardo Galeano Sel Yayıncılık, 2016 Takati yettiğince toprağın lanetlilerinin yanında durmaya çabalayan, duyduğu, gördüğü kötülükleri kayda geçiren Eduardo Galeano’yu geçen yıl kaybettik. Seslerini duyuramayanlar, duyulmayanlar bir arkadaşlarını yitirdi. Artık geride yazdıkları var. Yazarın Türkçe’ye çevrilen yeni kitabı, Kadınlar, bir derleme. Daha önce bir kısmını Türkçe’de de okuduğumuz bazı kitaplarında kadınlar hakkında anlattıkları bir araya getirilmiş. Düşünenler iyi düşünmüş, çarpıcı olayların altını çizmekte usta yazarı keyifle okuyoruz. Kadın ve sanat Aristo, “Kadın deforme olmuş bir erkektir. Onda en temel unsur, yani ruh, eksiktir” demiş ve bazı krallıklar bu sözünü pek bir sevmiş, “ruhsuz varlıkların” plastik sanatlarla uğraşmaları yasaklanmış. On…
Kadir Dağhan Dünya, Galileo Galilei bağnaz egemenlere karşı “Dünya dönüyor” dediği için dönmedi. Kaç milyar yıl öncesi oluşumundan şu ânımıza kadar hep döndüğü gibi dönüyordu. Hem gece ve gündüzlerin oluştuğu kendi etrafında hem de mevsimlerin oluştuğu güneş etrafındaki yörüngesinde. Yüzlerce yıl bilime yasak koyanların dünya düzdür ya da öküzün boynuzları üstünde sabit durmaktadır gibi akıl ve bilim dışı yaklaşımlar bu gerçeği değiştiremiyor. Ancak çıkarları ve hükümranlık hırsları uğruna insanları hurafeler ve yalanlarla meşgul eden zihniyet durum ortaya çıkana ya da gerekli yeni bir yalan bulana kadar her türlü korku ve baskıyla da besleyerek iddialarını sürdürmekte bir beis görmedi ve görmemekte…
Barış Ünlü Bu metin Marksizm Günleri 2016’da “Devletin Hegemonik Geleneği Olarak Kemalizm” başlıklı oturumda sunuldu. Ben bu konuşmamda, Kemalizm yerine Türklük Sözleşmesi kavramı üzerinden ilerlemek istiyorum. Türklük Sözleşmesi fikrinin ya da metaforunun son yüzyıllık Türkiye tarihini ve içinden geçtiğimiz günleri, bir kavram, bir olgu ya da bir ideoloji olarak Kemalizm’den daha iyi açıklayabileceğini; Kemalizm eleştirisiyle görmemizin çoğu zaman mümkün olmadığı bazı ilişkileri ve bağlantıları görmemizi mümkün kılabileceğini düşünüyorum. Ayrıca önüne Türklük eklemeksizin bile, sözleşme kavramının ideoloji kavramından çoğu zaman daha kullanışlı ve açıklayıcı olduğunu sanıyorum. İdeoloji kavramı, en ince ve rafine halleri bir yana, çoğu zaman aktör olarak odağına…
Ahmet Eken Aile Aşçısı Avanzade Mehmet Süleyman Latin harflerine aktaran: Hüsniye Koç Sunuş: İrvin Cemil Schick Ruhun Gıdası Kitaplar, 2015 Sözünü edeceğim kitap bir yemek kitabı, gerek yazarın gerekse yeni baskısını hazırlayanların katkılarıyla (sunuş, önsöz, açıklamalar ve notlar) zenginleşmiş önemli bir çalışma. Kitabın ikinci faydalı yanı ise, bir zamanlar (1916-17) üç ayrı risale olarak basılan Aile Aşçısı’nın (100 Türlü Sebze Pişirmek Usulü, 100 Türlü Çorba Pişirmek Usulü, 100 Türlü Yumurta Pişirmek Usulü) mutfak tembellerinin, “hergün aynı şeyleri yiyoruz” diyerek şikâyet edenlerin önlerine açtığı yeni ufuklar. Artık sürekli sade omlet (kaygana) yemekten şikâyet edenlere, “İçine bir avuç da kiraz kat da,…