Meclis’te 2007-2011’de 1960’lardan beri ilk kez sosyalist kimliğiyle bulunan bir milletvekili vardı. Neler yapabildiğini kendi kaleminden okuyalım. Türkiye İşçi Partisi’nden 36 yıl sonra, 2007 genel seçimlerinde solda ortak aday platformu ve Bin Umut Adayları çalışması ile Meclise girmeyi başaran kolektif faaliyetin bir bilançosunun çıkarılmasının zamanıdır. Meclis’e 2011 genel seçimleriyle girecek olan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku adaylarına da bu müktesebatı aktarmak önem taşıyor.
Yazar: Lewoxx
Madde ve Mana: Rasyonalitenin Kökeni Saffet Murat Tura Metis Yayınları, 2011 “Kısa yaşamlarımızın bir anlamı var mı?” Hepimizin zaman zaman sorduğu bu naif metafizik soru, evrenin ve insanın neliğine ilişkin araştırmanın öncülü olsa gerek. Son kitabı Madde ve Mana’da bu sorunun aynı naiflikle cevaplanamayacağını belirten Saffet Murat Tura, kitaptaki fikirlerin, kendi varoluş sorularına yanıt ararken oluştuğunu, fikirleri bir olgunluk düzeyine geldiğinde ise, çalışmalarının Marksizmle ilgisini biraz da şaşırarak fark ettiğini vurguluyor. Tura, “metafizik” sözcüğünü, tek tek bilimlerin sonuçlarından yola çıkarak kurulabilecek bütünsel bir evren anlayışının karşılığı olarak kullanıyor.
Jane Hardy Geçen yıl, ekonomik krizin derinliklerinde, küresel egemen sınıfın temsilcileri – bankacılar, siyasî liderler, çokuluslu şirketlerin CEO’ları – Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu için bir araya geldiklerinde panik havası hüküm sürüyordu. Bu yıl, en azından kamuya yansıttıkları kadarıyla, neşeli olmak için nedenler buldular. Küresel ekonomi yeni bir durgunluğun içine çakılmadı, hatta bazı kesimları büyüyor gibi gözüküyor. Düzenlemelerden hasar görmeden kurtulan bankacılar rahat bir nefes aldı. Yüksek primler geri döndü ve kârlar artıyor.
Cengiz Alğan Sosyalist literatürün en ‘meşhur’ belgesi sayılan Komünist Manifesto’yu, Şubat 1848’de, Avrupa’yı sallayacak devrimlerin arifesinde, henüz 30’una basmamış iki genç adam kaleme aldı. Çok tanıdık iki isim: Marks ve Engels. Sosyalizm fikrini ütopya sahasından bilim sahasına ‘sıçratan’ bu metin, yazıldığı dönemde sosyalist düşünce tarihinde bir kilometre taşı olmakla kalmadı; 163 yıl sonra bugün de tüm dünya sosyalist hareketinin ilham kaynağı olmaya devam ediyor.
19 Temmuz 1870: Bonaparte hanedanlığı sürekliliğini sağlamak için Prusya’ya savaş ilan ediyor. 19-23 Temmuz: Marx, Uluslararası İşçi Derneği adına Fransa-Prusya savaşı üzerine çağrıyı kaleme aldı. Çağrı, savaşı bir komplo olarak niteliyor ve şunu ekliyordu: “Louis Bonaparte’ın Prusya’ya karşı savaşının sonucu ne olursa olsun, ikinci imparatorluğun ölüm çanı, Paris’te daha şimdiden çalınmış bulunuyor.” 14 Ağustos 1870: Blanqui liderliğinde başarısız darbe girişimi.
Fransa’da İç Savaş Karl Marx Yazın Yayıncılık, Mart 2011 Günümüzde Marksizm, çoğu zaman masa başında yaratılmış bir teori gibi sunuluyor ve algılanıyor. Bunda kimi zaman çarpık, Stalinist anlayışların payı var. Kimi zaman da, Marx’a biçilen paye ile kendisine pay çıkarma derdinde olan akademisyenlerin. Hangi nedenle olursa olsun, “sakallı bilge Marx tarafından masa başında yazılmış” bir Marksizm olduğunu söyleyenler yanılıyor.
Devlet ve Devrim Vladimir İlyiç Lenin Agora Kitaplığı, 2009 “Devlet var oldukça özgürlük olmayacaktır. Özgürlük olduğunda, devlet olmayacaktır.” V. I. Lenin Rusya’daki bazı sosyalist partiler 1917’nin devrim koşullarında, devlet iktidarı ele geçirildiğinde devrimin durdurulması ve mevcut devlet aygıtı kullanılarak sosyalist toplumun yaratılması gerektiğini ve Marks’ın da görüşlerinin de bu fikri desteklediğini iddia ediyordu. Lenin tam da bu sırada, bu fikirlere karşı gerçek marksist geleneği ‘korumak’ ve devrimin başarılı bir sosyalist devrime dönüşmesi yolunda Rusya işçi sınıfına yardımcı olmak için Devlet ve Devrim kitabını yazdı. Lenin’in temel iddiası devletin işlevi ve doğasına ilişkindi. Lenin’e göre devlet, tüm tarih boyunca varolmuş bir…
“Paris işçileri, egemen sınıfların başarısızlıkları ve ihanetleri arasında anladılar ki, onlar için, halka ait işlerin idaresini kendi ellerine alarak durumu kurtarma saati gelmiştir… Anladılar ki, hükümet gücünü ele geçirerek kendilerini kendi kaderlerinin efendisi kılmak için, bu onların kaçınılmaz görevleri ve mutlak haklarıdır.” 18 Mart 1871 tarihli, Paris Ulusal Muhafız Merkez Komitesi bildirisi, bu önemli açıklamayı içeriyordu. Paris halkı 140 sene önce burjuvazinin başarısızlığının, ihanetinin ve ikiyüzlülüğünün sonucunda, ayağa kalktı. İmparatorluğun yayılmacı politikalarının sonucunda Prusya’yla başlattığı savaş, onursuzca sonuçlandı. Tam 130 bin Fransız askeri teslim oldu, bizzat imparator teslim alındı. Prusya, Fransa’ya ağır şartlar dayattı, barış için tüm Fransa’nın silahsızlandırılmasını ve…
Didem Z. Havlioğlu Bağlı bulunduğum üniversitenin bir projesi kapsamında, bir süredir liselerde divan edebiyatı dersleri veriyorum. Kafaları test çözmekten buharlaşmış bir grup pırıl pırıl gence, aşkın çeşitlemeleri ve görünenin altında yatan öteki gerçekleri anlatmanın çılgınlık olduğu düşünülebilir. Şipşakçı çözümleri öğrenip uygulamakta yarışa çıkarılan bu çocuklara bir an durmayı ve düşünmeyi, doğru cevap diye bir kavramın olmayabileceğini hatırlatmak şehrin en işlek caddesinde piknik yapmaya benzetilebilir.
Ümit İzmen Kapitalizmin tarihi büyük krizlerle şekilleniyor. Kriz, kapitalizmin doğasında var. Çünkü işin içinde kâr hırsı var. Birileri bir yerden çok kâr ediyorsa, herkes aynı yere yatırım yapıyor. Başka yerlere para yatırıp daha az kâra razı olmak aptallık olarak kabul ediliyor. Herkes aynı yere yatırım yapmak isteyince, bu durum yüksek getiriyi de garanti etmiş oluyor. Bu süreçte giderek şişen balon günün birinde kaçınılmaz olarak patlıyor.