Doğan Tarkan Tunus’ta başlayan devrimci dalga 28 günde diktatörün kaçmasına neden oldu. Eski Tunus diktatörü Bin Ali’nin iktidar partisi iktidardan tamamen temizlendi, Bin Ali’nin yargılanması sürüyor. Arap dünyasının en büyük, en gelişkin ülkesi Mısır’da ise Mübarek’in devrilmesi sadece 18 gün sürdü. Mübarek şimdi yargılanıyor, fakat Mısır’da Mübarek döneminin ordu yöneticileri henüz duruma bir ölçüde hakim. Her iki ülkede yığınsal gösteriler diktatörlerin yıkılmasını sağladı. Her iki ülkede hareketin kısa sürede başarıya ulaşması işçi sınıfının sokağa çıkması ile mümkün oldu. Özellikle Mısır’da milyonlar sokağa çıktı ve bir genel grev hareketi Mübarek rejiminin çökmesini sağladı.
Yazar: Lewoxx
Niko Uzunoğlu, 1951 Kadıköy doğumlu, İstanbul Teknik Üniversitesi’ni birincilikle bitiren, şimdi Atina’da yaşayan bir Rum. Ailesinin bir tarafı Kayseri, diğer tarafı Konya’ya uzanıyor. İstanbul Rumları Evrensel Federasyonu Başkanlığı’nı yürüten Uzunoğlu, İstanbul Rumları’nın tekrar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçerek İstanbul’a yerleşmesi için çabalıyor.Sefa Kaplan sordu,Uzunoğlu cevapladı. * Atina’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüştünüz. 120 bin Rum’un İstanbul’a dönüş meselesini konuştunuz mu kendisiyle? – Atina’da Başbakan Erdoğan ile kısa bir görüşmemiz oldu. Başbakan’a İstanbullu Rumların dönüşüne engel olan meseleleri aktardık. O da bunları Egemen Bağış’tan duyduğunu söyledi. Bana nereli olduğumu sordu. Konya Aksaraylı’yım dedim. Çünkü babam orada doğmuştu. Bu sene ilk defa inşallah…
Barış Uzun Türkiyeli Müslümanların resmî ideoloji ile devam eden bir hesaplaşması var. Kuruluşundan itibaren, Müslüman kitlelerin aklında ve kalbinde İslamî değerler yerine milliyetçi hurafelerle bezeli bir mitolojiyi cebren ikame ettirmeye çalışan Cumhuriyet’in çabasına karşı birikmiş haklı bir öfke söz konusu. Hem bu tarihsel sebep, hem de güncelde vesayet sistemi ile mücadele ve devam eden Ergenekon süreci vesilesiyle sıcak kalan rejim tartışmalar nedeniyle, son zamanlarda rejim, Kemalizm ve onun ana aygıtı olan ordu üzerine mütalaalar İslamî kesim içinde eskiye nazaran daha yoğun yapılıyor. Fakat ben bu yazıda daha başka ve mezkûr konuyla da ilintilendirilmesi gerektiğini düşündüğüm bir konuya eğileceğim.
6 Eylül 1955 günü saat 13.00’te, devlet radyosu, Selanik’te Atatürk’ün doğduğu eve bombalı saldırı düzenlendiği haberini verdi. Bu haber, aynı gün öğleden sonra İstanbul Ekspres gazetesinin yaptığı iki baskıyla yayıldı. Günün ilerleyen saatlerinde çeşitli öğrenci gruplarının ve Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin çağrısıyla Taksim Meydanı’nda bir gösteri düzenlendi. Gösterinin ardından bazı gruplar İstiklal Caddesi’nde gayrimüslimlere ait işyerlerini yıkıp yağmalamaya başladı. Beyoğlu, Kurtuluş, Şişli, Nişantaşı, Eminönü, Fatih, Eyüp, Bakırköy, Yeşilköy, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Moda, Kadıköy, Kuzguncuk, Çengelköy ve Adalar’da yağma ve şiddet olayları meydana geldi. Resmî kaynaklara göre, olaylar sonucunda 4214 ev, 1004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ve…
Selim Deringil “Modernite” kavramı genelde olumlu çağrışımlar oluşturur. Eskinin, köhnemiş yapıların yerine yeni, dinamik ve çağdaş yapıların ikame edileceği; Aydınlama çağının inancı olan bugünün dünden ve yarının da bugünden daha iyi olacağı temeline oturur. Toplumların tarihlerinde “çağdaşlaşmanın” ve “gericiliğin” simgeleşmiş isimleri vardır. Türkiye tarihinde bunun en belirgin örneği Mustafa Kemal ve Sultan Abdülhamid’dir. Mustafa Kemal bir din haline gelmiş olan Kemalizm’in ikonasıdır, Abdülhamid ise gericiliğin, istibdadın cismanî oluşumu ve ilerlemenin azılı düşmanı olarak algılanır. Biri “Büyük Atatürk” tür, öteki “Kızıl Sultan”.
Didem Havlioğlu Bu sabah yine o tanıdık geç kalmışlık hissiyle uyandı. Neyi yarım bıraktım, bugün ne yapmam gerek diye düşünürken, odaya usulca akan sabahın ilk ışıkları ve evdeki sessizlik henüz erken olduğuna işaret ediyordu. Hemen doğrulup pencereye yöneldi. Aşağıda usulca devinen Yeşilırmak ve onu şefkatle kucaklayan Hatuniye. Sıbyan mektebini görünce bugünkü ilk işini hatırladı. Hatice’yi okula kendisi götürecek ve Makâmî Hoca’ya bir süredir çocukta farkettiği musikiye yatkınlıktan bahsedecekti. Hatice, Gülfem kalfanın 7 yaşındaki kızıydı ve anlaşılan o ki, şiir ve musikînin hüküm sürdüğü bu evde büyürken kimse farketmeden bir müzisyen oluvermişti.
Meltem Oral Kapitalizmde kadının rolü, toplumsal yaşamdaki değişimlerle birlikte değişiyor. Ancak hâlâ kadınların “kadın” oldukları için ezildiği bir dünyada yaşıyoruz. Kapitalizm geliştikçe, iş, aile, eğitim gibi hayatın her alanında yeni sömürü mekanizmaları oluşturdu. Cinsiyetçi baskılar bundan iki yüzyıl öncesinde olduğundan hayli farklı bir biçim alıyor. Diğer yandan, kadın kurtuluş mücadelesi de birçok değişim yaşadı. Taleplerin bir kısmı kazanıma dönüştü, bir kısmı kadın örgütlenmelerinin talepleri olmaktan çıkıp daha genel mücadelelerin talepleri haline geldi.
Chris Harman Ağustos ayında Londra’nın Tottenham bölgesinde polisin siyah bir genci öldürmesinin ardından başlayan isyan önce Londra’nın başka mahallelerine, sonra Liverpool, Bristol, Birmingham gibi başka büyük kentlere yayıldı. İsyanın arka planında ekonomik kriz, işsizlik, umutsuzluk, ırkçılık ve öfke var. Tottenhham’da 26 yıl önce Thatcher yıllarının benzer koşullarında da benzer bir isyan patlak vermişti. Aşağıdaki yazı o isyan hakkında yazılmıştı. İngiltere’ye 1981 yılında hakim olan manzara; taşın ve molotof kokteylinin, polis çizmesinin ve coplu saldırıların, sokaklarda sopalanan insanların ve direniş çığlıklarının, geçen yıl Bristol St. Pauls’da ve geçen ay Londra Brixton’da patlayıp Finsbury Park, Wanstead, Ealing’de de yankılanan ve önümüzdeki dönemde…
Şenol Karakaş Avrupa’da 1848 devrimlerinin yenilgisi, Marx ve Engels’in , marksist teorinin temellerini nihaî olarak şekillendirmek için devrimci sektlerin bitmek bilmez iç çekişmelerinden kaçınmalarına da neden oldu. Bu gönüllü izolasyonu Marx, Engels’e yazdığı bir mektupta şöyle ifade ediyordu: “Tutum ve ilkelerimizi bu sayede bütünüyle birbirimize iletebiliyoruz.” Marx ve Engels 1850’lerden, Enternasyonal’in kurulduğu 1864’e kadar, işçi sınıfı sosyalizminin teorik temellerinin her düzeyde şekillenmesi için çalıştı. Meşhur, “Anlatılan senin hikâyendir” vurgusunu içeren önsözüyle Kapital bu çalışmaların en önemli meyvesi oldu. Bu çalışmalarda, tarihin nasıl yapıldığını göstermek için tarihin harekete geçirici güçlerini açığa çıkartmak istediler ve toplumsal sınıfların durağan varlıklar değil, tarihsel süreçler…
Oya Baydar İlk olarak T24 internet sitesinde yayımlanan bu yazının daha iyisini yazmanın zor olacağını düşündük. AltÜst’te de yayımlanmasına izin veren Oya Baydar’a teşekkürler. Muhataplarının okumayacağını, okusalar da argo tabirle iplemeyeceklerini bildiğim bir açık mektup yazacaktım. Son avukat görüşmelerinde Abdullah Öcalan’ın “Hükümete açık mektubumdur” diyerek gönderdiği mesajlar geldi aklıma. Belki Öcalan’ın açık mektubu bugünlerde ben fakirin satırlarından daha fazla ilgi çeker umuduyla, yazının başlığına ondan alıntı yaptım.