Süleyman Kayğaz Yüzyılların geri çekilişinin ve bin yılın içsel çürümesinin Müslüman aklında yaratmış olduğu bir küçülme mevcuttur. Genel olarak bu durumu aklî üretimin yerini önceki üretimlerin şerh ve haşiyelerinin alması gerçekliği ile de görebiliriz. Bu küçüklük hâli ve psikolojisi sonucunda, herhangi bir ‘büyüklenme’ ya da en azında ‘büyük gözükme’ durumu fazlasıyla önemsenir ve umutla beklenir bir hâl almıştır. Yani bir silkiniş harekâtı, yükselme ve yücelme algısı ya da en azından hakkın (Müslüman’a) teslimi beklentisi mevcuttur. Çünkü önceki dönem ve dönemlerin (Asr-ı Saadet, Selatin-i Evvel) özellikle abartılı tevatürü ile Müslüman bilinçte bir haksızlık, bir hak etmediği pozisyonda olma, bir pozisyon yanlışlığı…
Yazar: Lewoxx
Kadir Dağhan GDO konusunda çok yazıldı, çok söylendi, zaman zaman tartışmalar ülkenin gündemlerini unutturacak kadar alevlendi, ama son nokta konulmadı, konulamadı ve görünen odur ki konulacağı da yok. GDO soru işaretleri ve bilinmezliklerle çok boyutlu bir konu. Her gündeme geldiğinde kafaların karışması, bilgi kirliliğinin tavan yapması da cabası. Bu yüzden GDO tüm boyutlarıyla, en önemlisi de halkın anlayacağı bir dille objektif olarak tartışılmalıdır. Kısaca tanımlayacak olursak, GDO (yani ‘genetiği değiştirilmiş organizmalar’) özel yöntemlerle bir organizmadan bir diğerine bir veya fazla gen transfer edilerek amaçlanan organizmanın genetik yapısının değiştirilmesi demek. Bunun gıdalarda uygulanmasına ‘genetiği değiştirilmiş gıdalar’ (GDG) diyoruz. Bunun için kullanılan…
Bülent Somay Recep Tayyip Erdoğan’ın kürtaj meselesini bugünlerde gündeme getirmesi boşuna değil. Kürtaj ve kadın hakları ile ilgili AB müktesebatının sağlam durduğu günlerde bu meseleyi değil gündeme, aklına bile getirmezdi mutlaka. Ama 2002-2008 arasında AB’nin katolik üyeleri (özellikle Malta, İrlanda ve Polonya) bu konuyu o kadar çok kurcaladlar ve o kadar çok istisnai durum yarattı ki, açılan kapıdan değil Erdoğan, koca bir yasakçı fil ordusu bile girebilir. Gene de tartışmayı Avrupalı gibi değil Amerikalı gibi yaptığımızı vurgulamakta yarar var. Tıpkı ABD’deki ünlü “Pro-Life/Pro-Choice” (Hayatçı/Seçimci) tartışmasında olduğu gibi, kürtajı yasaklama yanlıları sığ bir “Hayatçılık” ile ortaya çıktı, karşı taraf da refleks…
Darbe Günlükleri Tam Metin İmaj ve Hakikat Bir Kuvvet Komutanının Kaleminden Türk Ordusu Alper Görmüş Etkileşim Yayınları, 2012 Alper Görmüş’ün hazırladığı “Darbe günlüklerinin tam metni” çok etkileyici bir çalışma. Özden Örnek askerî okulun ilk yıllarından beri tuttuğu günlüklerle, Görmüş’ün yazdığı gibi gerçekten de Türkiye’de demokrasinin gelişimine çok önemli bir katkıda bulundu! İlk katkı, kitaba adını veren imaj-hakikat ilişkisinde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) hakikî yanını gözler önüne sermesi oldu. İmaj: Kahramanlık, dayanışma, şiddetli vatan sevgisi, fedakârlık, kendisini halkı için feda eden cesaret timsali askerler. Hakikat ise tam tersi. Kahramanlık değil korkaklık, askerler arası dayanışma değil birbirinin çukurunu kazma, vatan sevgisinin değil…
Yıldız Ramazanoğlu ‘Türkiye ateş çemberinden geçiyor’ cümlesi kaç kuşaktır peşimizi bırakmıyor. Bugüne kadar ne zaman eşit ve adil yaşamanın mücadelesi verilse, özel şartlarımızdan dolayı bunun mümkün olmadığına, henüz zamanın gelmediğine dair açıklamalar yapılmıştır. Hükümranların baskılarına, ayrımcılıklara, şiddete ve pervasız hak ihlallerine katlanmamız, dayatmaların hikmetinden sual etmememiz isteniyor her zaman. 1990’da kurulan Mazlum-der İslamcıların kurduğu ilk insan hakları derneğidir. “Mazluma dini ve kimliği sorulmaz” ilkesiyle sayısız insan hakkı ihlaline karşı mücadele verildi bugüne kadar. Çok geniş bir matbuatı, birikimi, arşivi ve web sitesi var ve başlı başına bir yazı değil kitap konusu. 1999’da Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği kuruldu (Özgür-der).…
Orhan Bulut Kızıl Süvariler – Toplu Öyküler II İzak Babel Rusça’dan çeviren: Ergin Altay Can Yayınları, 2012 Rus edebiyatının en önemli yazarlarından olan İzak Babel 1894 yılında Odessa’da bir Yahudi köyünde doğdu. Sovyet gizli servisi şefi Lavrenti Beria’nın bürosunda 26 Ocak 1940’ta yargılanarak ertesi günü Lubyanka cezaevinde öldürüldü. Babel’in en önemli eseri olan ve 34 kısa öyküden oluşan Kızıl Süvariler yazarın Sovyet Rusya ile Polonya arasındaki savaşta Sovyetlerin yanında çarpışan 1. Kazak Süvari ordusunda gazetecilik yaptığı yıllardaki gözlem ve anılarının hikâyeleştirilmesinden oluşuyor. Babel 1931’de Kızıl Süvariler kitabına ‘Argomak’ adlı bir hikâye daha ekledi.
Doğan Akhanlı Kan ve Gözyaşları Ülkesinde Jakob Künzler Hans Lukas Kieser’in önsözü ve Perim Ozan’ın çevirisiyle Belge Yayınevi, Nisan 2012 Urfa o günlerde Sivas, Erzurum ve Mamuret ül Aziz (Elazığ) vilayetlerinden gelip Mezopotamya bozkırlarına doğru akan insan selinin geçiş noktası olmuş, Jakop Künzler’in gözleri, “gittikçe daha kederli ve ümitsizce” yürüyen kadınlar ve 4-12 yaş arası çocuklardan ibaret sürgün kafilelerini görmüştü. Aralarında erkekler yoktu. Kimse erkeklerin akıbetlerine dair bir açıklama yapamıyordu. Durumu gerçekten açıklayabileceklerin ise bunu yapacak canları, kanları, dilleri, elleri, ayakları kalmamıştı.
M. Şeref Özsoy Orhan Veli, 29 Şubat 1941 tarihinde Sait Faik’e şu mektubu yazar Ankara’dan: “Aziz ve kıymetli dostum Sait Faik, Ankara’dan ayrıldığın günlerde senden haber bekliyordum. Daha sonra mahkeme kararını öğrenince haber yollamak bana düştü. Aynı günde Sabri Esat’ı gördüm ve sana yıldırım telgraf çektiğini öğrendim. Bunun üzerine bir mektup yazmak, hiç olmazsa tebrik etmek istedim. Bugüne kadar o da nasip olmadı. Mamafih bu arada, Çelme hikâyesini buldum ve okudum ve başına bu işi açanlara küfrettim. Harika hikâye azizim. Bana bir de ‘Sarnıç’ nam şaheserden gönderecektin. Tariz yapmıyorum. Tahattura vesile olur ümidiyle. Ama şahidimsin ki mezkur şaheser Ankara’da mevcut…
Mısır’da askerî yönetim, seçilmiş meclisi feshetti. Mısır’da Devrimci Sosyalistler üyesi Hüsam El Hamalawy, karşı devrimin yeni saldırısını değerlendiriyor. 1 Mısır’da Haziran 2012’de bir darbe olduğundan söz etmek, Mübarek’in devrilmesinden bu yana ülkenin sivil bir hükümet tarafından yönetildiğini düşünmek anlamına gelir, yani yanlış olur. Darbe, aşağı yukarı devrimcilerin Mübarek’i devirmeyi başardıkları ve onun yerine generallerin geçtiği 11 Şubat 2011’den beri iş başında. 2 “Geçiş süreci”nin başından beri askerî cunta her şeyi kontrol ediyor ve elindeki bütün anayasal, yasal, siyasî silahlarla süreci biçimlendiriyor; “yumuşak güçler” yetersiz kaldığında silah kullanmaktan çekinmiyor.
Turgay Fişekçi Nâzım Hikmet’in Türkiye’de geçen günlerinin önemli bir bölümü yargılamalarla geçmiştir. Bu yargılamaların bir bölümü siyasî mücadele, genellikle de gizli örgüt üyeliği ve eylemleri nedeniyledir. Diğer bölümü de yayımladığı kitapları nedeniyle açılan davalardır. Bütün bu davalara ilişkin ayrıntılı bir çalışma okumak isteyenler Avukat Atilla Coşkun’un Nâzım’ın Siyasal Yaşamı ve Davaları (Nâzım Hikmet Vakfı Yayınları) adlı inceleme kitabına başvurabilir. Nâzım Hikmet ilk kez yargıç karşısına 1928’de, Sovyetler Birliği’nden yanında arkadaşı İsmail Bilen ile yurda döndüğünde, sınırı geçer geçmez Rize’de yakalandığında çıkarıldı. Yöneltilen ilk suçlama “sınırı pasaportsuz olarak geçmek”ti. Sonradan bu suça “Anayasayı tağyir ve tebdil” suçları da eklenerek idam istemiyle…