Doğan Tarkan
Arap Devrimleri’ni küçümseyen, görmezlikten gelen siyasî bakış sıra Suriye’ye gelince daha “sol” bir retorik kullanmaya başladı, ama her zaman olduğu gibi bu aşırı solcu tutum aslında en sağ politik çizgiye denk düşüyor.
Suriye’de halk ayaklanmasına karşı Esad rejiminin savunanların argümanlarını şöyle özetleyebiliriz.
Birincisi, Suriye’de Esad rejimi antiemperyalisttir. Dolayısıyla ABD bütün bölgeyi yeniden şekillendirirken Suriye’de de bu antiemperyalist rejimi yıkmak istiyor. Ayrıca Suriye İran’ın dostudur ve aslında İran’a saldırmak isteyen ABD emperyalizmi önce Suriye’yi aradan çıkarmaya çalışmaktadır.
İkincisi, Esad rejimi laik ve dolayısıyla ilerici bir rejimdir. ABD Suriye’de iktidarı Esad ilericiliğinden alarak politik İslam’a, Müslüman Kardeşler’e vermek istemektedir.
Üçüncüsü, aslında bir halk ayaklanması yok. Ölenlerin çoğu Esad’ın ordusunun, polisinin, Muhaberat örgütünün ve Şabiha sivil milislerinin üyeleridir. Göstericiler halkı katletmekte ve bunu Esad rejiminin yaptığını söylemektedir. Ayrıca muhalefet, halkı kendisine kalkan gibi kullanmaktadır.
Öyle mi?
Ölenlerin hükümet görevlileri olduğu iddiasından başlarsak, buna kargalar bile güler. Mutlaka bir sene içinde askerlerden, polisten, Şabiha ve Muhaberat’tan ölenler olmuştur, ama bunların istisna oluşturduğu çok açık. Bu iddia sadece Suriye diktatörlüğünün propagandasını tekrarlamaktır.
Muhaliflerin sivil halkı kalkan olarak kullanmasına gelince, bu iddia daima İsrail tarafından Filistinlilere karşı kullanılır. İsrail bombardımanı Filistinli sivilleri öldürdüğünde söylenen aynı şeydir: “Sivil halkı kalkan olarak kullanıyorlar.” “Humus’ta Baba Amr silahlı çetelerin sivilleri kalkan olarak kullanmasının klasik bir örneğidir” diyor James Petras.
Laik cumhuriyetleri yıkıp yerlerine Müslüman Kardeşler hükümetleri geçirmek istendiği iddiası da tümüyle çürük bir iddia. Evet, Esad rejimi laik, ama aynı şeyi Libya için söyleyebilir miyiz? Kaddafi döneminin Libya’sının ismi ‘Libya İslam Cumhuriyeti’ idi!
Laik devletleri ortadan kaldırmak istediği iddia edilen ABD aynı zamanda Suriye’nin müttefiki olan İran’ı da ortadan kaldırmak istiyor. İran’ın da laik olduğu herhalde söylenemez. Ya Suriye ile birlikte tutum alan Lübnan Hizbullah örgütü? Laik mi?
Daha çok Latin Amerika üzerine yazan James Petras “Şam’a giden kanlı yol” adlı makalesinde ABD’nin Libya’da “laik” cumhuriyeti yıktığını, şimdi de Suriye’de aynı şeyi yapmakta olduğunu söylüyor. Petras bu laiklik vurgusunu sık sık tekrarlıyor. Belli ki politik İslam’a karşı “laik” diktatörleri desteklemeyi tercih ediyor. Herhalde Türkiye’de de Kemalizm’i, halka karşı uygulanan baskı ve zulmü destekler, Ağrı, Dersim katliamlarında rejimden yana tutum alır, tek parti diktatörlüğünü savunurdu.
Petras da bütün Esad savunucuları gibi halkın ayaklanmasını, taleplerini görmüyor. Ve gerçek olmayan temellerde halka karşı rejimi savunuyor.
Esad antiemperyalist mi?
Esad iktidarının antiemperyalist olduğu, gerçekle ilgisi olmayan bir masal.
Suriye Birinci Körfez savaşında ABD ve İngiltere’nin oluşturduğu koalisyona asker verdi. Irak’a saldırı sırasında sınırlarını kapatarak Iraklıların Suriye’ye çekilmesinin, kaçmasının önünü kesti.
Lübnan solu ve Filistinliler Lübnan iç savaşında kazanmak üzereyken Suriye müdahale etti, Lübnan faşistlerini, falanjları destekledi, falanjların Tel el Zaatar kampı katliamını gerçekleştirmelerine yardımcı oldu. Ürdün ordusu ile birlikte Suriye ordusu Filistinlilerin Ürdün’den çıkarılması için savaştı ve sonunda Filistin Kurtuluş Örgütü Ürdün’ü terk etmek zorunda kaldı.
Kısa süre önce Beşir Esad Mısır diktatörü Mübarek ile birlikte İsrail’le anlaşma pazarlıklarına başladı.
Bütün bunların antiemperyalist bir çizgi olarak kabul edilmesi zor!
James Petras Suriye’de son yapılan anayasa oylamasını da Esad rejiminin kitlesel gücü olarak gösteriyor. Petras’a göre milyonlarca Suriyeli emperyalist tehdide ve terörizme karşı rejimi savunmuş. Ama bu adam galiba Esad ne derse onu doğru olarak görüyor. Kafasını da kullanmıyor. Oylamaya katılım Esad’a göre yüzde 57. Referandum günlerinde ağır çatışmaların yaşandığı Humus’ta ise katılım çok yüksek. Belli ki Petras’a göre Suriye halkı tank mermilerinin arasında sandık başına gitmiş ve “Esad’ın reformlarına evet” demiş, teröristleri lanetlemiş. Bu doğru olabilir mi? İnsan kalına uygun mu bu iddia. Petras Kenan Evren’in anayasasının da yüzde 97 onay aldığını bilmiyor mu? Stalin’in bazı seçim bölgelerinde yüzde 100’ün üzerinde oy aldığını da mı hiç duymamış?
Petras’ın akıllara durgunluk veren bir başka iddiası ise Suriye’nin Rusya ve Çin’in dostu olduğu. Rusya ve Çin BM oylamalarında dış müdahaleye karşı tutum aldılar, evet, ama Petras unutuyor, Rusya ve Çin NATO’nun Libya’ya müdahalesine onay verdi.
Kaldı ki, bir emperyalist bloka karşı bir başka emperyalist bloku desteklemek antiemperyalizm midir?
Petras bir de Suriye halkının yaşam düzeyinin düştüğünü yazıyor. Doğrudur, çatışmalar, ambargo, belirsizlik insanların yaşam düzeyini sarsmıştır, ama Petras sanki ayaklanma öncesinde Suriye halkının günlük yaşamı çok yüksekmiş gibi yazıyor.
Suriye Türkiye’nin de yardımı ile tüm ekonomisini dünya pazarına açıyordu. Yoksulların yaşam koşulları hızla düşüyordu. Devletin temel ihtiyaç maddelerine verdiği destek ortadan kalkmıştı ve nüfusun yüzde 33’ü yoksulluk sınırının çok altındaydı.
Petras ve Türk ulusalcıları bir diktatörü halka karşı savunuyor, halk düşmanı bir tutum benimsiyor.
Doğru yaklaşım, Suriye’de diktatöre karşı halkın ayaklanmasından yana, ama aynı zamanda dış müdahaleye de karşı tutum almaktır.
Sol sekterler her zaman olduğu gibi en sağcı tutumu benimsiyor: Diktatör yandaşlığı, halk düşmanlığı. Tarih onları şimdiden yargıladı ve mahkûm etti.