Yalçın Ergündoğan
Taner Akçam’ın yeni kitabı, The Young Turks‘ Crime Against Humanity: The Armenian Genocide and Ethnic Cleansing in Ottoman Empire (Genç Türklerin İnsanlık Şuçları: Ermeni Soykırımı ve Osmanlı İmparatorluğunda Etnik Temizlik), Princeton University Press tarafından Amerika’da yayınlandı.
Kitabı üzerine konuşması için ABD’deki pek çok üniversiteden davet alan Akçam’dan edindiğimiz bilgiye göre, pek çok konuda bir “ilk” olma özelliğine sahip olan kitapta 600’ün üzerinde Osmanlı belgesi tanıtılıyor ve 1915 etrafındaki bazı olaylar bu belgeler ışığında yeniden anlatılıyor.
Kitap, değiṣik ülke arṣivlerinde bulunan belgelerin de paralel bilgiler verdiğini ortaya çıkarıyor. Böylece, Osmanlı belgeleri ile Amerika ve Almanya baṣta olmak üzere yabancı ülke arṣivlerinde var olan bilgilerin birbirleriyle çeliṣtikleri iddiası da sonlanlandırılıyor.
Akçam, kitapta yayınlanan Osmanlı belgelerinin ışığında ‘soykırımın niçin yapıldığı’ konusunda daha somut bir izah denemesi yapıyor. Bu izah denemesinin en önemli unsuru, Ermeni soykırımında yüzde 5/10 kuralının oynadığı büyük rol.
Akçam’a göre, soykırım 1913 Balkan savaşı yenilgisi ile birlikte uygulanmaya konan nüfus politikalarının savaş sürecinde radikalleşmesinin bir ürünü. Yine araştırmacıya göre; bu politikalar önce Ege sahillerinde Yunanlılara karşı hayata geçirildi. Ve savaṣ sırasında giderek daha da radikalleşerek soykırım boyutunu aldı.
Nüfus politikalarının Ermeniler özelinde soykırım halini almasında iki önemli unsur rol oynadı. Birincisi, 1914 Şubat ayında Rusya ile imzalanan Ermeni reform anlaşmasının varlığı; ikincisi, savaşla birlikte yaşanan toprak kayıpları ve “yok olma” korkusu. Kitap, soykırım kararının ne zaman alındığı konusunda, bugüne kadar var olan iki ayrı izah denemesinin niçin eksik olduğunu gösteriyor.
Soykırım kararı ne zaman alındı?
Akçam’ın tespit ettiği iki uç noktadan ilkine göre, ‘İttihatçılar soykırım kararını savaştan çok önce vermişlerdi. Savaş sadece daha önce alınmış bir kararın uygulanması için uygun imkan yaratmıştı’. İkincisine göre ise, ‘İttihatçıların Ermenileri imha etmek gibi bir karar veya planları yoktu. Böylesi bir olgu, savaṣın oldukça ilerleyen aṣamalarında bir zorunluluk olarak kendisini dayatmıṣtı. Yani soykırım kararı ile savaşta alınan yenilgiler arasında doğrudan bir nedensellik ilişkisi mevcut.’
Akçam’ın Osmanlı arşivinden elde ettiği yeni belgeler ışığında kitapta yaptığı değerlendirmeye göre, tek bir karardan çok, aşamalı bir biçimde radikalleşen bir süreç yaşanmış. Buna göre de, savaşın başlaması ile birlikte, birbirini tetikleyen ve her biri bir başka radikal kararın alınmasına yol açan bir dizi karar söz konusu.
Akçam’ın yeni iddiası, daha 1914 Eylül-Kasım aylarında, savaşın seyrinin bilinmediği bir aşamada bile, Ermeni sorununu halletmek konusunda ciddi tedbirlerin alınmaya başlandığı şeklinde.
Kitabın önemli bir yanı da, Ermeni soykırımında bugüne kadar ihmal edilmiş ve üzerinde hiç durulmamış bazı yeni bilgi ve olguları gün ışığına çıkartıyor olması.
Bunların başında, İttihatçıların ciddi bir asimilasyon politikasına sahip oldukları geliyor. Akçam çalışmasında, yine Osmanlı belgelerine dayanarak, İttihatçıların asimilasyon politikasının üç önemli ayağın olduğunu gösteriyor:
- Yüzde 5/10 sınırını geçmeyecek tarzda, Ermenilerin din değiştirmelerine müsaade etmek.
- Ermeni kız ve erkek çocuklarını zorla Müslümanlaştırmak ve evlendirerek asimile etmek.
- Geçici bir süre için bile olsa, Suriye’de sınırlı bir iskân politikası uygulamak.
Akçam, kitabında bu sınırlı iskân politikasının niçin ve nasıl uygulandığı ve sonra yüzde 5/10 ilkesine uygun olarak nasıl ortadan kaldırıldığını yine Osmanlı belgelerine dayanarak anlatıyor.
Akçam’ın yorumuna göre, soykırımda asimilasyonun oynadığı ana rolün görülmemesinin esas nedeni, 1948 Soykırım Sözleşmesi’ne yüklenen anlam ve özellikle Yahudi Soykırımı’nın etkisi.
Akçam’ın bu yorumuna göre,
- 1948 sonrası, her sosyal olaya, soykırım tanımına uyuyor mu uymuyor mu diye yaklaşıldı. Uymadığı düşünülen kısımlar atıldı, uyduğu düşünülen kısımlar abartıldı. Böylece, kitlesel katliam bir sosyal süreç olarak ele alınamaz oldu.
- Yahudi soykırımı, üzerinde en çok çalışılan ve en fazla kabul gören ‘soykırım’ olması nedeniyle, ilginç bir anlayışın gelişmesine de kaynaklık etti. Buna göre, eğer herhangi bir soykırım Yahudi örneğine uymuyorsa, soykırım sayılmamaya başlandı. Bu nedenle de araştırmacılar, kendi ilgilendikleri kitlesel katliamın soykırım olduğunu ispat edebilmek için onu mümkün olduğu kadar Yahudi soykırımına benzetmeye çalıştılar.
Akçam, Ermeni soykırım çalışmalarının da bu hastalıklardan muzdarip olduğunu iddia ediyor.
Bu kitap, Akçam’ın 2008 yılında İletişim Yayınları’ndan çıkan Ermeni Meselesi Hallolunmuṣtur adlı çalışmasının önemli bir bölümünü de kapsayan şekilde yazar tarafından yeniden kaleme alınmış.