Eli Haligua
Mısır’da kölelikten kurtuluş ve Mısır’dan çıkış ile birlikte göçmenlik, Yahudiler için kimliklerinin bir parçası hâline gelir ve göç etme zorunluluğu peşlerini hiç bırakmaz. Yahudilerin üzerindeki baskılar ve göç etme zorunluluğu, engizisyonlar, Rusya’daki pogromlarla devam eder. Birçok ülkede baskı ve antisemitizmle baş etmeye çalışan Yahudilerin tarihinde göç belirleyicidir. Gittikleri topraklardaki asimilasyon ve baskıya karşı, geleneklerini sıkı sıkıya korumaya niyetli olan Yahudiler her daim yollardadır. Yahudilerin yaşadığı en büyük katliam olan Holokost sonrasında ise Yahudiler “Bir Daha Asla!” der.
“Bir Daha Asla!” sloganının anlamı şimdi tekrar Amerika’da vücut buluyor. Genç Yahudiler, yarattıkları hareket dalgasıyla bu söylemin sadece bir slogan olmamasında kararlı. ABD’deki Göçmenlik Merkezleri’nde göçmenlerin toplama kampları koşullarında tutulması ve ailelerin birbirinden koparılması sonucunda yaşanan insan hakları ihlallerine karşı Yahudiler sivil itaatsizlik eylemleri başlattı. “Bir Daha Asla!” sloganının sadece Yahudiler için değil herkes için geçerli olduğunu söyleyen eylemci gruplar ABD’de bulunan ‘toplama kamplarının’ ya da resmî tanımlamasıyla ‘Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza’ (ICE) biriminin kapanmasını istiyor. Mottosu ‘Ulusal güvenliği korumak, toplumsal huzuru devam ettirmek’ olan göçmenlik merkezlerinde Trump dönemi boyunca aralarında çocukların da bulunduğu 24 kişi insanlık dışı koşullarda yaşamanı yitirmiş durumda.
Yaşanan olaylar üzerine 100 Latin Yahudisi, “Biz tarihteki bu âna tanıklık ediyoruz ve sessiz kalmayacağız” sözleriyle başlayan açık mektupta şu ifadelere yer verdi:
“Latin Yahudiler olarak göçmenlerin ve mültecilerin çocukları ve torunları olmaktan gurur duyuyoruz. Birçoğumuz ailesini Holokost’ta kaybetti ve antisemit saldırılardan çok çekti. Birçoğumuzun kâğıtsız aile üyeleri var, ailelerimiz parçalandı ve sınırlarla ayrıştırıldı. Birçoğumuz mülteciyiz, göçmeniz ve kağıtsızız.
Biz riayet eden Yahudileriz, ve biz seküleriz, ve her yerde biz aradayız. Biz birçok cinsiyetteniz ve cinsel yönelimdeniz ve etnisitedeniz – ve çeşitli vatandaşlık ve göçmenlik statüsündeniz. Kendimizi Meksika’dan Filistin’e dünya üzerindeki özgürlük ve adalet mücadelelerinin bir yansıması olarak görüyoruz. Ve halkımıza, ailelerimize, çocuklarımıza ve sevdiklerimize yapılan mezalimin bitmesi için gösterdiğimiz azimle birleşiyoruz.”
Göçmenlere yapılan insanlık dışı uygulamalara karşı olan ve göçmenlerle dayanışmak için mücadele eden birçok grup ICE’in kapatılması için yaygın eylemler düzenliyor. Bu kampanyalardan en çok ses getirenlerinden biri de birçok farklı düşünceden binlerce Yahudi’nin bir araya gelerek düzenlediği “Bir Daha Asla!” hareketi. Holokost dönemine göndermede bulunan “Bir Daha Asla” hareketi göçmenlerle dayanışmada çıkardıkları sesin büyüklüğü ile elde ettikleri başarının dışında son dönemlerin en büyük Yahudi sivil hareketi olmayı başarmış olmasıyla da dikkat çekiyor.
Sivil itaatsizlik eylemleri gerçekleştiren Yahudi gruplar, “Bir Daha Asla, Kampları Kapatmak Demektir”, “Bir Daha Asla, Bir Daha Asla! Demektir” ve “Bir Daha Asla, Şimdi” diyerek sloganın içini doldurmanın şimdi, bugün göçmenlerle dayanışmak olduğunu ifade ediyorlar.
New Jersey’de 36 Yahudi’nin Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Merkezi önünde gerçekleştirdiği sivil itaatsizlik eylemi sırasında gözaltında alınmasının ardından tüm ülkeye yayılan hareket San Francisco’da Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin ofisinin de bulunduğu hükümet binasını kapatıyor, “Siz kampları kapatana dek biz sizin binalarınızı kapatacağız” diyorlar. Binlerce Yahudiyi seferber eden hareket dünya çapında hareketliliğine devam ederek göçmenlerle dayanışmaya devam ediyor.
Hareket ICE’nin kapanmasını talep ederken ICE ile ekonomik işbirliği yapan büyük şirketleri teşhir ediyor ve ICE’ye yapılan teknolojik desteğin kesilmesini talep ediyor. IBM’in Nazi iktidarında nasıl Nazilerle işbirliği yaptığını hatırlatırlarken, bugün de büyük şirketlerin göçmenler üzerinde oluşan baskıdan nasıl kâr ettiklerini ifşa ediyorlar. #NoTech4ICE hashtag’i ile twitter üzerinden de kampanya yapan örgütler en son Amazon toplantısını basarak başka bir sivil itaatsizlik eylemine daha imza atarken Amazon’u da ICE ile işbirliğinden ötürü teşhir etmiş oldu ve derhal işbirliğinin sonlandırılmasını talep etti.
İnançlı ve inançsız birçok politik görüşten Yahudi’yi bir araya getiren hareket tüm tarihsel bilincin üzerinde yükseliyor. Bazen insan hakları üzerinden giden hareket bazen de Tora’ya (Tevrat’ın ilk beş bölümü) göndermeler yapıyor ve “Yabancıyı hatırla, çünkü sen de Mısır diyarında yabancıydın” sözleriyle kitlelere sesleniyor. Yahudilerin göçmenlerle dayanışma hareketinin bir parçası olarak 1.400’ün üzerinde din insanı iltica hakkı arayanlar için yazılmış bildiriye imza attı. İmza atılan bildiride “Yahudiler olarak mültecilerin yüreğini algılayabiliyoruz ve hükümetimizin davranışları tarihimizdeki en karanlık dönemlerin bir yankısı gibi” ifadelerine yer verildi.
ABD’de göçmen karşıtı politikalara karşı sesini çıkaran Yahudi oluşumlarından bir başkası da “Bend the Arc”. Bend the Arc, saldırı altındaki topluluklarla dayanışma çağrısında bulunurken, göçmenlerin, Müslümanların, farklı kimliklerden insanların yaşadıklarına sessiz kalmayacaklarını ifade ediyor: “Bend the Arc, ülkenin her yanından on binlerce ilerici Yahudi’den oluşan bir harekettir. Yıllardır daha adil bir toplum yaratmak için çalışıyoruz. Şimdi de Trump’ın tehdit ettiği herkesle dayanışma içinde eyleme geçiyoruz.”
Mültecilik, göçmenlik kavramları Yahudiler için gerçekten de hiçbir zaman unutulmaması gereken kavramlar. Naziler’den kaçarken Struma’dan Salvador olayına kadar birçok olayda mülteciliğin acı deneyimlerini yaşayan Yahudilerin ‘mültecilik’ durumunu Hannah Arendt şu ifadelerle dillendiriyor:
“Evimizi kaybettik, yani günlük yaşamın aşinalığını. İşimizi kaybettik, yani bu dünyada bir işe yaradığımıza dair inancı. Dilimizi kaybettik, yani tepkilerin doğallığını, jestlerin basitliğini, duyguların serbestçe dışavurumunu. Akrabalarımızı Polonya gettolarında bıraktık ve en iyi arkadaşlarımız toplama kamplarında öldürüldü ve bu özel yaşamlarımızın parçalanması anlamına geliyor.”
“Bir Daha Asla!” sloganının sadece slogan olarak kalmaması için Yahudilerin göçmenlerle dayanışmak amacıyla başlattığı harekete destek vermek çok önemli. Türkiye’de de Suriyelilere karşı artan nefrete karşı Yahudiler Suriyeli göçmenlerle dayanışma göstermeli. Tarihleri boyunca birçok pogroma maruz kalan Yahudiler, bulundukları her yerde göçmenlere karşı yükselen nefretle mücadele etmeli. Geçenlerde Adana’da Suriyelilerin yaşadığı yerlerde bir pogrom daha gerçekleşti. Dükkânları, arabaları parçalandı, ateşe verildi. Bu pogromun gerekçesi bir Suriyelinin gerçekleştirdiği cinsel istismardı. Olayların ardından ortaya çıktı ki, cinsel istismarcı Türkiye vatandaşıydı… Yüz yıllardır Yahudilere yönelik kan iftiraları ve ardından gerçekleşen pogromların tekerrürü olan bir vaka. Suriyelilerin topyekûn saldırıya, daha doğrusu pogroma maruz kaldığı ilk olay değil bu. Bursa’da, İstanbul’da ve Türkiye’nin birçok ilinde Suriyeliler sürekli saldırılara maruz kalıyor.
Peki, bu kadar göçmenlik hafızası ve travması olan biz Türkiyeli Yahudiler, Türkiye’de göçmen düşmanlığıyla mücadelede ne kadar yer alıyoruz?