Necmeddin Sahir Sılan, milletvekilliği sırasında (1939-1953) Kürt illerinde görev yapan vali ve jandarma komutanlarından, halkevi yöneticilerinden, maarif müdürlerinden yörenin coğrafî, sosyo-ekonomik ve beşerî durumuyla ilgili ayrıntılı raporlar istemiştir. Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Cumhuriyet bürokratlarının kaleme aldığı bu belgeleri bir zamandır yayınlıyor: Dersim Harekâtı ve Cumhuriyet Bürokrasisi, Dersimlilerden Mektuplar, Doğu Anadolu ve Cumhuriyet Bürokrasisi, Doğu Anadolu’da Toplumsal Mühendislik, ve “Doğu Sorunu” adını taşıyan beş kitap bölge hakkında muazzam bir bilgi hazinesi olmanın yanı sıra, Kemalist bürokrasinin Kürt sorununa nasıl baktığını da gözler önüne seriyor.
Aşağıda, tadımlık olarak, üçüncü kitaptan iki kısa bölüm aktarıyoruz.
IV. Genel Müfettişlik Bölge Valileri Toplantısı (1947) notlarından:
“Milli Eğitim Bakanlığını ilgilendiren konular:
(1) Türk dilinin bölge dahilinde yayılması:
(1945 valiler toplantısındaki karardan devren) Türkçe bilmeyenlere Türkçe öğretmek için kurslar açılması faydalı olur. Fakat bu tedbir, Türk dilinin Türkçe konuşmayan aileler içinde süratle yayılmasına kafi değildir. Türkçe bilmeyenlerin nisbetinin Bingöl ilinde %80, Elazığ’da %65, Tunceli dahilinde %45 olduğu tesbit edilmiştir. Öğretmenlerin bulundukları köylerde her yıl açtıkları kursların da bu maksadı istihsal bakımından yeter bir teşebbüs olmamasına rağmen halk dershanelerinin, halk odalarının yardımiyle açılmasına devam olunmaktan başka bugünkü mevzuat ve şartlar çerçevesi dahilinde bu sahada alınacak tedbir bulunmadığı neticesine varılmış ve 4274 sayılı kanun ve tatbikatının zamanla bu maksadı temine kafi gelebileceği mütalaa edilmiştir.”
Kurtalan’dan gönderilen, kimin yazdığı bilinmeyen bir belgeden:
“14 senelik memleket hizmetimde yurdun muhtelif bölgelerinde ifa edegeldiğim görevlerim arasında bilhassa; Tunceli’nde… Tatvan’da… Erciş’te… Şırnak’ta… Kurtalan’da… halk içinde en ücra yerlerde geçirdiğim zaman içinde hükümet ve parti namına bu bölgeler ve halkı için
edindiğim kanaat şudur:
l. Asırlar boyunca her bakımdan ihmal edilen bu bölgelerdeki fakir ve muhtaç halktn zamanla aralarında sivrilmiş olan bazı şahısların (ağa ve şeyh) himaye ve telkinleri altında kimliklerini kaybetmiş ve mukadderatlarını bunlara bağlamak suretile onlar hesabına çalışmakta devam eylemesinden fert ve aile olarak halk mali bakımdan çok sarsılmış; gerek tehdit ve zaruretler ve gerekse karın tokluğu ve yaşama kaygısı ile kurtuluşu ve refahı bunlara bağlı kalmakta bulmuştur.
2. Çalışma ve iş bulma imkânlarından hemen tamamen mahrum bulunan, elinde iaşesini temin edecek tarlası ve sabanı olmayan büyük bir halk kitlesi yine zaruret icabı ağa ve şeyhlere midesi hesabına uşaklık yapmakta, kafi gelmediği takdirde her şeyi göze alarak kaçakçılık yapmaya alışmaktadır.
3. Kaçakçılık bu bölge halkının en cazip sanatı haline gelmiş bulunmaktadır. Birkaç yüz lira serveti olan kimselerin iştirakile adeta şirketler kurulmakta ve halk karın tokluğuna veya cüzi bir menfaat icabı kaçakçı olarak sermayedarlar tarafından çalıştırılmaktadır.
4. Diğer bir kısım halk ise çok yakın olan hududu geçerek çoluk ve çocuğu ile iş bulmak ve karınm doyurmak için Suriye’ye atlamakta, kışı geçirdikten sonra tekrar yurda dönmektedir.
5. Çok fakir ve hilkaten çok beceriksiz veya tembel yaratılmış kimseler de karı ve kızlarını fuhuşa teşvik ile kazanç temin etmekte ve hayatlarını bu suretle kazanmaktadır.
6. Bilhassa Beytüşşebap, Şırnak, Eruh, Pervari ve Kurtalan ilçe ve köyleri bu durumdadır. Diğer yerlere nisbetle tabiatın ve Cumhuriyet’in nimetlerinden mahrum kalmış olan bu yerlere gönderilen memurlar ise bazı imkânsızlıklar sebebile çalışmamakta ve bir kısmı da çok genç, tecrübesiz ve bilgisizlikleri sebebile devlet nüfuz ve otoritesini temsil edememektedirler. Bilhassa, dil, adet ve ananeleri çok çeşitli olan bu bölge halkından olup da buralarda memuriyet ifa edenler, bu fakir halkın sırtından ceplerini doldurmaya çalışmaktadırlar.
7. Halk hükümet idaresinden memnun görünmemektedir. Suriye, Irak ve İran Kürtlerile sıkı irtibat mevcuttur. Fakat toplu bir hareket yapmak iktidarında değildirler. Gerek idarenin gevşekliği ve gerekse geçim zorluğu sebebile, kaçakçılık, soygun ve çapulculuktan başka ciddi bir hareket göze çarpmamaktadır.
8. Halk çok cahil ve her bakımdan çok geridir. Hükümet ve parti için hiçbir bilgiye sahip değildirler. Kendisine ne telkin edilirse, menfaatini nerede bulursa o tarafın adamı olurlar. Önümüzdeki 1950 seçimlerinde Halk Partisi’nin bu bölgelerde kazanma şansı şüphelidir.”