Murat Erkman
“Vatandaşlar Cumhuriyet’in 10. yılını kutluyoruz. Bugün ne kadar sevinsek hakkımız vardır. On sene evvel bu devir, cumhuriyetin muzafferiyetiyle başladı. On sene içinde Türk milletinin tahakkuk ettirdiği eserler bugün iftihar ile hatırlayabileceğimiz kadar büyüktür ve geniştir. İnkılapların kuvvetini vakit vakit eski zamanlara rücu ederek mukayese etmekte fayda vardır. Vatandaşlarım, on sene önceki cumhuriyetten Türk milleti bugün hiç olmazsa on kat daha kuvvetlidir. Vatandaşlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin komşuları ile ve herkesle münasebetleri çok dostanedir. Fakat sizin bildiğiniz gibi, tüm dünyanın bildiği gibi, bizim Türkiye Cumhuriyeti’nin haricî politikasında esas olan nokta Sovyetler ile olan dostluğumuzun temel teşkil etmesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Sovyetler ile dostluğu, en çetin zamanlarda başlamış, en çetin imtihanları geçirmiş, bugün için, iki milletin kalbine yerleşmiş esaslı bir politikadır. Bugün Cumhuriyet’in onuncu yılında bizim bayramımıza iştirak eden dostlarımızı, Voroşilov’u, Karahan’ı, Bubrov, Budyonni ve Krijanovski‘yi aramızda görmek bizim için büyük bir sevinç ve bahtiyarlıktır. Kendilerine bilhassa teşekkür ederim. Yaşasın cumhuriyet, yaşasın dostlarımız.”
Sovyetler Birliği’nden övgü ve dostlukla bahseden bu konuşma Cumhuriyet’in kuruluşunun 10. yılında Başbakan İsmet İnönü tarafından yapılmıştır. Böyle bir konuşmayı yapmak bu ülke için her zaman çok tepki çekmek ile eş anlamlıdır. Günümüzde bile böyle bir konuşma yapılsa, muhtemelen yapanın komünizm propagandası yapmak ve örgüt üyeliğinden yargılanması söz konusu olurdu. Tam da bu mantık yüzünden de bu konuşmanın başında yer aldığı “Türkiye’nin Kalbi Ankara” filminin çok maceralı bir öyküsü vardır.
Cumhuriyet’in kuruluşunun 10. Yıl kutlamaları çerçevesinde Sovyet yönetmen Sergei Yutkeviç ve Lev Arnstam tarafından çekilen “Türkiye’nin Kalbi Ankara” filmi dönem ile ilgili önemli ipuçları veren bir belgedir. Genel olarak konusu 10. yıl törenleri için Ankara’da toplanan halk ve gelen Sovyet heyetinin yolculuğu çerçevesinde genç cumhuriyetin tanıtımı ve Sovyetler Birliği ile dostluğu üzerine kuruludur. Onuncu yıl töreni ve heyetin geri dönüş yoluna çıkması ile sonlanır.
“Yaşlı bir partizan”
Film, İnönü’nün yukarıda okuduğunuz konuşmasıyla açılır. Arkasından yaşlı bir çoban ve bozkır görüntüleri karşımıza çıkar. 10. Yıl törenlerine katılmak için köyünden Ankara’ya doğru yola çıkan yaşlı bir partizan (filmin orijinalinde bu kelime kullanılmış) evinden ayrılıp eşeği ile yola çıkar. Göğsünde madalyası vardır. İşin ilginç tarafı, “köy” diye anılan yer çok belirgin kaya özellikleri ile ortaya çıkan Zir Vadisi, diğer adı ile İstanos’tur. Ankara’nın hemen yakınında olan bu yerleşim 1915 Ermeni Soykırımı ertesinde boşalmıştır. 1933 yılında oldukça metruk görünmektedir. Günümüzde ise sürekli yağmalanan Ermeni mezarlığından başka geriye bir şey kalmamıştır. Yönetmenin bu mekânı bilerek mi kullandığı ise elimizdeki verilerle bilemeyeceğimiz bir konudur. Ancak filmin bu kısmı soykırıma uğrayan bir halkın ardından kültürün de nasıl yok olup şekil değiştirdiğine dair çarpıcı bir örnektir.
Halk trenlere binip Adana, İzmir, Adana’dan Ankara’ya gelmektedir. Bu genç ve dinamik kitlelerle birlikte köylüler de kağnılarıyla Ankara’ya doğru yoldadır. Birinci Meclis ve 1930’da yapımı tamamlanan yeni Sayıştay binasının önü geçit alanı gibidir. Arif Hikmet Koyunoğlu’nun tasarımını yaptığı Birinci Ulusal Mimarlık üslubundaki Eski Sayıştay Binası birkaç yıl hizmetten sonra yıktırılmış, yerine Avusturya vatandaşı Ernst Egli’nin tasarladığı daha modern bir bina yapılmıştır. Bu binanın simgelediği modernlik filmde de ön plana çıkartılmaktadır.
Bu sırada genç Türkiye’nin izci oymakları da kutlama yapmakta ve flamalarda “İnönü Oymağı” yazısı sıkça görülmektedir. Meclis’in önünde kısmen görünen “Cumhuriyetçiyiz, Milliyetçiyiz, Devletçiyiz, Laikiz, İnkılapçıyız, Halkçıyız” tabelasının ardından dönemin simge yapılarından Taşhan görünür ve görüntü kaybolur. Taşhan 1936 yılında yıkılmış ve yerine Alman Martin Elsaesser tarafından tasarlanan Sümerbank binası yapılmıştır.
Görüntü tekrar canlandığında üzerinde bayrak dalgalanan orak-çekiç amblemli bir tak çıkar karşımıza. Üzerinde Rusça olarak şöyle yazmaktadır: “Eski dost Türkiye, SSCB temsilcilerini bayramında görmekten büyük bir memnuniyet duymaktadır. Türkiye her zaman eski arkadaşlarına sadıktır.” Bu takın gerçekte nerede olduğu ya da yapılmış olup olmadığı hakkında elimizde bir bilgi yok. Yazı, Kurtuluş Savaşı sırasında yapılan hayatî yardımın ve sonrasında sürdürülen ilişkilerin hatırlatılmakta olduğu hissini uyandırıyor. Sovyet Rusya ile 1921 yılında imzalanan anlaşma sonrasında bir yıl içerisinde çok ciddi boyutlarda cephane ve maddî yardım alınmıştır. Bu yardımın Ankara hükümetinin hedeflediği askerî sonuçlara ulaşmasında katkısı göz ardı edilemez.
Sonraki sahne Sovyet heyetinin İstanbul’a görkemli gelişini göstermektedir. Heyet, hükümetin yolladığı İzmir Vapuru ve iki refakatçi torpido ile Sivastopol’den alınmıştır. Ayrıca gemide Dışişleri Bakanlığı Özel Kalem Müdürü ve Askerî Ataşe de refakatçi olarak bulunmaktadır. Sovyet Heyeti’nin en önemli isimleri Harbiye Komiseri Voroşilov, Suvari Umum Müfettişi Budyonni ve Maarif Komiser Muavini Krijanovski idi. Özellikle Voroşilov ve Budyonni Kurtuluş Savaşı’ndan beri Türkiye ile yakın ilişkiler içerisindedir. Voroşilof’un figürünün Atatürk ile birlikte Taksim Cumhuriyet abidesinde yer aldığını unutmamak gerekir.
İzmir Vapuru ve iki torpido İstanbul Boğazı’na giriş yapar, halk coşku içinde heyeti karşılarken bir uçak filosu da heyeti selamlar. Karşılayan teknelerin üzerinde sendika flamaları ve Sovyetler Birliği bayrağı göze çarpar. Bir yandan da Onuncu Yıl Marşı çalmaktadır. Dönemin İstanbul Boğazı yapılaşmasını gösteren eşsiz bir belgesel gözlerimizin önündedir. Hayranlık ve şaşkınlıkla Rumeli Hisarı ve Ortaköy gibi semtleri izleriz. Gemi Karaköy’e yanaşır ve bando Enternasyonal’i çalmaya başlar. Arkasından da İstiklal Marşı’nı çalar. Bu, büyük ihtimalle iki marşın arka arkaya çalındığı tek filmdir!
Yenilenmeyi ve yeni Türkiye
Heyet İstanbul’a varışının hemen ardından trenle Ankara’ya hareket eder. Tren yola koyulurken Ankara’nın havadan çekilmiş görüntüleri devreye girer. Çekim, Ankara Kalesi ve eski yerleşim ile yeni yapılan binaları kıyaslamaktadır. Yeni yapılan Sayıştay, İş Bankası, İkinci Meclis binaları hemen dikkat çeker. Kale yanında Hisar Önü bölgesinde yanan ve yok edilen Ermeni mahallesi de olanca çıplaklığıyla görülmektedir. Kasapyan konağının yanına yapılan Pembe Köşk tüm görkemi ile yenilenmeyi ve yeni Türkiye’yi işaret etmektedir. Uçağın turu bozkırdan görüntülerle son bulur.
Hemen arkasından heyetin Ankara’ya varışı görüntülenir. Garın önünde Sovyet ve Türk bayrakları dalgalanırken İnönü Oymağı’na bağlı izciler karşılama töreni düzenler. Yine Enternasyonal eşliğinde halk ve izciler Sovyet heyetini karşılamaktadır. İnönü’nün heyeti karşılamasından sonra başlarda görünen takın bir benzeri görülür. Üzerinde orak-çekiç amblemi vardır ve Rusça olarak “Türkiye Cumhuriyeti’nin değerli dostu Sovyetler. Temsilcilerinizi yürekten selamlıyoruz” yazmaktadır.
Heyetin halk arasına karışıp halk dansları ve Seymen gösterilerini izlemesinden sonra yeni Ankara övülmeye başlanır. Ulus meydanı ve Atatürk heykeli olanca çağdaşlığıyla gözlerimizin önüne serilir. Kağnıların yerini otomobiller almış, hepsi şapka giyen halk sokakları doldurmuştur. Birinci ve İkinci Meclis, Sayıştay binaları ile başlayan görsel tur Genelkurmay, İş Bankası, Merkez Bankası, Hıfzı Sıhha, Ziraat Fakültesi, Halkevi, Etnoğrafya Müzesi, Sağlık Bakanlığı, Numune Hastanesi, Kızılay Binası, Konservatuar ve Kız Enstitüsü ile devam eder. Yeni çağdaş Ankara eskisinin fakirliği üzerine kurulmaktadır. Bilim adamları laboratuvarlarda, müzik öğrencileri konservatuvarda, kız öğrenciler enstitüde yetişmektedir. Bu sırada filmin başında Zir vadisinden yola çıkan yaşlı partizan da izci bir genç kız ile tüm bu gelişmeleri hayranlıkla izlemektedir.
Filmin son bölümü yıllardır televizyonlarda sıkça gördüğümüz Cumhuriyet’in 10. yıl törenleridir. Yabancı misyon yerini alır, İstiklal Marşı’nın ardından Atatürk yakasında Halk Fırkası amblemi olduğu halde 10. yıl söylevine başlar. Söyleve, gelişen Türkiye görüntüleri ve coşku ile kutlayan halk eşlik eder. Çubuk barajının inşaatı ve ürün kalitesi, ekonomik başarısı oldukça şaibeli Yün-İş fabrikası da ilerleme olarak gösterilir. (Bkz. “Ankara’da Bir Fabrika: Maalesef Hristiyan Elinde”, Atilla Dirim, AltÜst, Sayı: 24, Eylül-Kasım 2017). Mareşal Fevzi Çakmak gözetiminde piyadeler, süvariler, tanklar ve son olarak uçaklar geçiş yapar. Ordudan sonra ellerinde flamaları, başlarında fötr şapkaları ile CHF korteji ve Seymenler geçer. Nihayet heyetin gardan uğurlanması ile film sona erer.
“Komünizm propagandası”
Film 1934 yılında gösterildikten sonra, 1970 yılına kadar ortalarda görülmemiştir. TRT 1970 yılında filmi gösterince, komünizm propagandası yapılıyor diye büyük bir tepki almış ve yayından kaldırılmıştır. Ama bu tarihten sonra törenle ilgili bazı parçalar televizyonlarda kopuk kopuk yer almıştır. Millî bayramlarda televizyonda gördüğümüz eski kutlama görüntülerinin çoğu bu filmin parçalarıdır.
Bu farklı temalı görüntüler beni filmi araştırmaya yönlendirdi. Yıllar önce TRT’ye yaptığım başvurudan sonra el altından gizlice bir DVD verildi. Verilen medya bölük pörçük ve bütünlüğünü yitirmiş bir görüntü yığınıydı. Bunun üzerine Rus Büyükelçiliği’ne baş vurdum. Görevli bir kadın önce film ile ilgili bildiklerini anlattı. Ardından bana filmin orijinalini bulabileceğim bir adres verdi. Adres Moskova’daydı. O sırada oğlu Moskova’da çalışan bir tanıdığımız vasıtasıyla filmi getirtmeyi başardık. Filmin bazı versiyonları geçtiğimiz yıllarda önce Cumhurbaşkanlığı web sitesinde, sonra da çeşitli yerlerde “sansürsüz” olduğu iddia edilerek yayınlandı. Bu versiyonlarda İnönü’nün konuşması mevcut değildir.
Geçtiğimiz aylarda filmi paylaşıma açtığım You Tube sitesinden bir e-posta geldi. TRT’nin telif haklarının kendisinde olduğunu iddia ederek filmin kaldırılmasını talep ettiği belirtiliyordu. Ham halde olan dört ayrı bölüm kaldırıldı. Ancak belki de itirazlarım sonucunda altyazılı bir versiyon paylaşımda kaldı. Filmin orijinal kopyasına bile sahip olmayan bir kurumun bu konudaki girişimi de ülkemize has bir durumdur. Henüz sitede olan filmin linki: https://youtu.be/orILl_UPNgE
Keyifli seyirler.