Roni Margulies
Napoleon Bonaparte’ın askerlerinden Pierre François Bouchard adlı bir teğmen, 19 Temmuz 1799 günü, Mısır’da, Fransızların adını Fort Julien olarak değiştirdikleri yıkık dökük Raşid Kalesi’ni onarma çalışmaları sırasında bir duvarı yıkarken baştan aşağı yazılarla kaplı, koyu külrengi, kısmen zedelenmiş taş bir levhaya rastlar.
Bouchard’ın komutanı Albay D’Hautpoul bunun önemli bir şey olabileceğini kestirip kendi komutanı General Menou’yu haberdar eder. Levha mühendis Lancret’ye teslim edilir.
Lancret, levhada üç ayrı dilde yazı olduğunu anlar: Biri Yunancadır, bunu tanır; biri hiyerogliftir, bunu da anlar; biri de hiç tanımadığı bir alfabeyle yazılmıştır. Levha derhal bilim adamlarına iletilir.
Yunanca yazı kolayca okunur: Milattan önce 240 ile 180 yılları arasında Mısır’a hükmetmiş olan V. Ptolemi’nin meziyetlerini öven 27 Mart 196 tarihli bir yazıdır.
Aynı övgünün üç ayrı dilde yazılmış olduğu varsayılır. Bu üç dilden biri okunabildiğine ve yazının içeriği bilindiğine göre, diğer iki dilin de çözülebileceği düşünülür. Ve bir metre yüksekliğinde, üç çeyrek ton ağırlığındaki taş, “Rosetta taşı”, on binlerce başka arkeolojik eser, sanat eseri ve papirüs ile birlikte Paris’e doğru yola çıkarılır.
Hiyerogliflerin bu taş sayesinde çözüleceği heyecanı Avrupa’nın tüm başkentlerinde dilbilimci, tarihçi ve arkeologları sarar.
Mısır seferi
Bouchard, D’Hautpoul, Menou ve Lancret, Napolyon’un 1798-1801 Mısır seferine katılan 38.000 asker ve 167 bilim adamından dördüdür.
İngiliz emperyalizminin temel dertlerinden biri her zaman, imparatorluk tacının en büyük mücevheri olan Hindistan’a rakiplerinin ulaşmasını engellemek ve kendisi için Hindistan yolunu açık tutmak olmuştur. Napoleon’un Mısır seferi, hem ülkenin zenginliklerine el koymayı hem de Süveyş Kanalı’nı ele geçirerek İngiltere ile Hindistan arasındaki en kısa yolu kapatmayı amaçlamaktadır.
İngiliz ve Fransız emperyalizmleri arasındaki rekabetin sıradan bir örneğidir Mısır seferi. İlginç yanı, büyük bir bilim ve sanat heyeti içermesidir. Fransa’nın önde gelen jeolog ve ressamları, matematikçi ve fizikçileri, mimar ve mühendisleri dahil edilmiştir heyete. Asıl işleri orduya hizmet etmektir, ama aynı zamanda, o dönemde tarihin karanlıklarına çoktan gömülmüş olan, hakkında hiçbir şey bilinmeyen eski Mısır medeniyetini araştıracak ve belgeleyeceklerdir.
Heyetin bulguları 1809’da yayımlanmaya başlar. Toplam 23 cildin içeriği bugün eski ve yeni Mısır hakkında bildiklerimizin temelini oluşturur.
Askerî açıdan ise Mısır seferi başarısız kalır. Evet, Napoleon Mısır’ı işgal etmeyi başarır, ama İngiliz donanmasının gücüyle baş edemez. İngiliz ablukasını yaramaz, bir yandan yerli halkın ayaklanmaları, bir yandan salgın hastalıklar Fransız askerlerini telef eder. Napoleon’un geride bıraktığı askerî güç Mısır çöllerinde ölür gider.
Ve bu arada elde edilen ganimetleri Paris’e götüren gemiler İngiliz donanmasının eline düşer. Diğer hazinelerle birlikte, Rosetta taşı da Louvre Müzesi’ne değil, British Museum’a gider. Bugün hâlâ oradadır.
İngiltere-Fransa rekabeti
Taş üzerinde çalışmaya önce Londra’da Thomas Young başlar. Hiyerogliflerin bazı bölümlerini çözmeyi başarır. Emperyalistler arası rekabetin küçük bir örneği olarak, Fransa’da da Jean-François Champollion aynı işe soyunur.
Champollion’un Young’a karşı avantajı, Kıpti dilini biliyor olmasıdır. Bu dilin eski Mısır’da konuşulan dille akraba olabileceğini tahmin eder. Tahmininde haklıdır. Ve 1824’te Champollion hiyerogliflerin esrarını tümüyle çözer. Eski mısır medeniyetinin 2000 yıldır kapalı olan kapılarını ardına kadar açar.
Eskisinin kapıları açılırken, yeni Mısır’a ne olur?
Napoleon Kahire’de tafra satarken, 22 Ekim 1798 günü büyük bir ayaklanma patlak verir. Halk silahlanır, çatışmalarda Kahire komutanı General Dupuy ve Napoleon’un emir eri Sulkowski yakalanıp öldürülür. Ama Fransızlar fazla güçlüdür. İsyan bastırılır. Sağ kalan isyancılar Büyük Cami’ye sığınır. Napoleon’un emriyle cami bombalanır, yerle bir edilir, içindeki herkes katledilir.
Mısır o gün bugündür emperyalizmin pençesinden kurtulmamıştır.