Kitap, ‘uluslararası komplo’ olarak tanımlanan bir operasyonla Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye teslim ediliş günü olan 15 Şubat 1999’un 12. yıldönümünde kitapçı raflarında yerini aldı. Beş bin sayfaya yakın Abdullah Öcalan savunması, 20 bin sayfalık Öcalan’la görüşme notları ve AİHM’e aktarılan 1500 sayfalık belgelere dayandırılan bir çalışma.
Hükümetin ve devlet yetkililerinin Abdullah Öcalan’la görüştüğünün kamuoyunda açıkça paylaşıldığı bir ortamda, 12 Eylül 2010 Anayasa değişiklik paketinin yüzde 58 ‘evet’ oyuyla onaylanması ile, görüşmelerin müzakereye evrilmekte olduğu kanaatinin ülkede güçlendiği bir atmosfer yaşandı.
Kürt sorununa bakışın, devlet katında nasıl değişken ve zikzaklar çizen bir seyir izlediği, devlet içindeki farklı tutum alışlar, çatışmalar kitabın sayfaları çevrildikçe bir panorama gibi gözler önüne seriliyor.
Sadece devletin yaklaşımındaki zikzaklar ve değişkenlik değil elbette, kitabın sayfalarına yansıyan. Kürt özgürlük hareketinin izlediği seyir ve bir halk hareketine dönüşme sürecindeki tutum ve fikriyatın uğradığı değişim de an be an izlenebiliyor. PKK’den KCK’ya dönüşüm, kongre ve ‘ateş kes’, Ergenekon, Ergenekon’un tasfiye süreçleri ve yaşanan değişim…
Kitabın yazarı da, yaşanan süreçteki olgusal değişimi zaten şöyle özetliyor:
“Abdullah Öcalan İmralı’da geçirdiği on yıllık zaman kesiti analiz edildiğinde şu parametreler orta çıkmaktadır. Öcalan Türkiye’ye getirildikten sonra yeni bir paradigma oluşturmuştur. Bu paradigmayı da Demokratik Cumhuriyet, Demokratik Uygarlık ve Demokratik Konfederalizm olarak kuramsallaştırmıştır. Ancak paradigma değişikliği epistemolojik bir kopuşu ifade etmemiştir. Yeni paradigma ile ulus-devlet misyonu terk edilmiş, üniter birlik içinde çözüm anlayışı geliştirilmiş, meşru savunma halleri dışında şiddet bir hak arama yöntemi olmaktan çıkarılmış, geçmişi efsaneleştiren simge ve öznenin (PKK) ismi değiştirilmiş, buna bağlı olarak geçmişin örgütsel yapılanması eleştirilerek taban demokrasisine dayalı yeni konfederal yapılanma getirilmiştir. Ayrıca Kürt ‘etnisitesi’ yeniden kurgulanarak reform ve rönesans ögelerini de içerecek şekilde demokratikleştirilmek, milliyetçi öğelerden arındırılmak istenmiştir…”
Cengiz Çandar da yazdığı önsözde kitabı şöyle tanımlıyor: “Çok “en”li bir kitap bu. Türkiye`nin en önemli sorununun, en önemli ve en etkili kişisine ilişkin en bilinmeyen konuları ve gelişmeleri en çarpıcı biçimde yansıtıyor. Hakkı vererek okunduğu takdirde, bugüne dek Abdullah Öcalan ve Kürt sorunu konusunda en büyük yankıyı uyandırmaya, en geniş çapta, en hararetli tartışmaları tetiklemeye aday.. Kitabı okurken, insan, ister istemez Kürt sorununun nasıl çözülebileceğine, niçin çözülemediğine dair ipuçlarını da elinin altında hissediyor.”