Barış ve çözüm süreci bir süredir Gezi Parkı direnişinin gölgesinde kaldı. Kimse barıştan ve çözümden bahsetmez oldu. Ama süreç buna rağmen ilerledi.
Sürecin bu aşamasında PKK savaşçılarını sınır dışına çekeceğini söylemişti ve sistemli bir şekilde bunu gerçekleştiriyor. Şimdiye kadar ciddiye alınabilecek hiçbir olay olmadı, hiç kimse ölmedi. Gerillalar “geldikleri gibi gidiyorlar.” Çekilmenin bu şekilde devam edeceği belli. Şimdi artık top hükümette. Adım atması ve karşılık vermesi, süreci daha ileri doğru geliştirmesi gerekiyor.
Hükümet hangi adımı atmalı? Cevap açık: demokratikleşme, normalleşme! Hapishanelerde hâlâ çok sayıda KCK tutuklusu var. Ve bu tutukluların çoğu, haklarında istenen cezadan daha uzun süredir tutuklu durumda. Bir kısmı hasta. Şimdiye kadar en azından bu durumda olanlar serbest bırakılmalıydı ve ardından da aslında her biri birer rehine olan bu tutukluların hepsi serbest bırakılmalı.
Bütün bu süreçte Abdullah Öcalan’ın önemi iyice belirgin hâle geldi. Onun koşullarının değişmesi son derece önemli. Eğer Öcalan’ın bundan sonraki gelişmelerde de belirleyici bir rol üstlenmesi isteniyorsa, koşulları mutlaka değişmeli. Şimdi olduğu gibi sınırlı görüşme, iletişim ve çalışma olanaklarına sahip olan Öcalan’ın sürece daha fazla katkıda bulunması olası değil. Bu durum, sürecin ilerlemesinde büyük bir olumsuzluk.
Yılbaşından bu yana geçen altı aylık dönem Türkiye’nin son otuz yılından büyük bir farklılığa sahip. Savaş nedeniyle ölümler kesildi. Toplum oldukça özgür bir biçimde Kürt sorununu tartışmaya başladı. Bunlar çok önemli gelişmeler. Sürecin ilerlemesi halinde nelerin kazanılacağını gösteriyorlar.
Kürt sorununun Kürt halkının onaylayacağı bir biçimde çözülmesi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden beri taşıdığı bir dizi sorunun da ortadan kalkmasını önünü açacaktır. Türkiye’nin demokratikleşmesi, özgürlüklerin gelişmesi doğrultusundaki en önemli sıçrama olacaktır.
Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye’nin daha demokratik ve eşitlikçi bir anayasaya sahip olacağı açıktır. Etnik kimliği olmayan bir anayasanın kabul edilmesi halinde Türkiye’nin bütününde özgürlüklerin genişleyeceği açıktır.
Bu nedenle amasız, fakatsız bir biçimde Kürt sorununun çözüm sürecine omuz vermek, ileri gitmesi için mücadele etmek, çalışmak gerek.
Önümüzdeki dönem özgürlüklerin sınırlarının genişletilmesi sürecidir ve zorlu mücadelelere sahne olacaktır. Bu süreçte herkes üzerine düşeni yapmak ve çözüm sürecini ilerletmekle yükümlüdür. Kürtlerin özgürlüğü bütün Türkiye’nin özgürlüğüdür.