Ozan Tekin
Özgür Suriye Ordusu’nu ve Suriye’deki silahlı mücadeleyi tartışırken ilk söylememiz gereken şey, Arap Baharı’yla birlikte bu ülkede başlayan ayaklanma sürecinin muhalifler tarafından değil, bizzat Baas rejimi tarafından iç savaşa dönüştürülmek istendiği olmalı. Suriye’de Esed’e karşı özgürlük, eşitlik ve demokrasi isteyerek sokağa çıkan geniş kitleler barışçıl olduklarını ısrarlar vurguluyordu; ayaklanmanın ilk altı ayı gerçekten de tamamen sivil siyasî gösterilerle geçmişti. Bu dönemde Esed rejiminin yanıtı ise kitlesel kıyımlar oldu: 5.000’den fazla kişi, henüz muhalifler tek bir silaha dokunmamışken katledildi.
Bu süreçte, halka ateş açmayı reddettikleri için Suriye ordusu tarafından infaz edilen bin kadar askerin yanı sıra, ordunun bazı birlikleri ise Baas rejiminden koparak Suriye halkının yanında tutum almayı başardı. Birkaç bin kişiden oluşan bu güçler, Esed’e karşı düzenlenen gösterileri Suriye ordusunun saldırılarından korumayı planlıyordu. Devletin yoğun bir şiddet kullanarak saldırılarını sürdürmesiyle birlikte, bu silahlı yapı, bu amacını terk ederek Suriye’nin her yerinde Baas’ın silahlı kuvvetlerini yenmeyi amaçlayan bir savaş aygıtına dönüştü. Muhalefetin içinde yer alan sivil unsurlardan da silahlı mücadeleye katılanlarla birlikte, Özgür Suriye Ordusu’nun bugün 120 bin kadar militanının olduğu tahmin ediliyor.
İddia edilenlerin aksine, Özgür Suriye Ordusu’na Suriye dışından silah desteği oldukça kısıtlı. ABD, El Kaide bağlantılı yapıların eline geçeceği gerekçesiyle muhalefeti silahlandırmaktan kaçınıyor. Körfez ülkelerinin silah yardımı ise ÖSO’ya değil “aşırı İslamcı” gruplara gidiyor. ÖSO militanları ise silahlarını rejimin bazı subaylarına para ödeyerek, ordudan kopan birliklerin katılımıyla veya ele geçirdikleri askerî üslerdeki cephane ile sağlıyor.
ÖSO’nun en dikkat çekici –ve çoğu zaman sorunlara da yol açan– özelliği, silahlı güçlerin merkezî ve birleşik bir yapısının olmaması. Bu durum, belirli bir plan doğrultusunda hareket etmelerini güçleştirdiği gibi, bazı silahlı birliklerin kendi inisiyatifleriyle girdikleri yönelimin diğerleri tarafından kabul edilmemesi veya kınanması gibi fikir uyuşmazlıklarına yol açıyor. Örneğin, Eylül 2012’de, 29 ÖSO birliği, “etnisite, mezhep veya din temelinde intikam eylemlerine girişilmeyeceğine” ve “yargısız infaz veya işkence yapılmayacağına” dair bir bildiriye imza atmıştı.
Özgür Suriye Ordusu bir yandan da, muhalefetin siyasî kanadının oluşturduğu çatı örgütleriyle uyumlu çalışmaya dikkat ediyor ve politik meselelerde inisiyatifi bu tarafa devrettiğini, kendi görevinin sadece Suriye’yi rejimin silahlı güçlerinin baskısından temizlemek olduğunu ilan ediyor.
Baas rejiminin şiddeti sebebiyle sürecin yoğun bir silahlı çatışmaya indirgenmesi devrimin politik gelişkinliğini bir miktar geri planda bıraksa da, binlerce militanı rejim tarafından öldürülmesine rağmen başlangıcından bugüne 20 kat büyümüş bir askeri örgüt olarak ÖSO, Suriye halkının yoğun desteğine sahip.