Suriye, Ortadoğu’nun en büyük devletsiz halkı olan Kürtler için on yıllardır büyük bir hapishane. Toplumun yüzde 9’unu oluşturdukları tahmin edilen ve Suriye’deki en büyük etnik azınlık olan Kürtlerin, Baas rejimi altında bırakın temel insan haklarını, kimlik belgeleri dahi yoktu. Hafız Esed döneminde Batı Kürdistan’a Araplar yerleştirilerek bölgedeki Kürtler asimile edilmeye ve kontrol altında tutulmaya çalışıldı.
Kürdistan dört ayrı ülkenin işgali altında. İran, Türkiye ve Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de Kürtler yıllardır ulusal haklarının tanınması için örgütleniyor. Ülkede, irili ufaklı 15 kadar farklı Kürt siyasî hareketi bulunuyor. Bunun yanı sıra, 2004 yılında Kürtler Baas rejimine karşı oldukça etkili bir ayaklanma başlatmıştı.
Suriye’deki Kürt örgütlerinin en büyüğü olan, PKK’nin kardeş örgütü diyebileceğimiz PYD, Suriye Devrimi başladığında buna mesafeli durmayı tercih etti. PYD’li Kürtler, Ortadoğu’daki her büyük köklü değişim sürecinde çatışan güçlerin hangisi kazanırsa kazansın Kürtlerin dışarıda bırakıldığını düşünüyor. Bu yüzden PYD, Esed rejimine de onu yıkmak için mücadele eden devrimci harekete de mesafe alarak bir tür “üçüncü yol” politikasını hayata geçirdi. Kendisini Suriye Devrimi’nin bir parçası olarak gördü, ancak yöntemler konusunda daha sonra ÖSO’yu oluşturacak güçlerle fikir ayrılığı yaşadığını, sorunun barışçıl yollarla çözümünü istediğini ilan etti. PYD’nin bu tutumu, muhalefet tarafından sık sık “Esed rejimiyle işbirliği yapmak” olarak adlandırıldı.
Diğer Kürt grupları ise Arapların baskın olduğu, ancak çeşitli etnik, dinî ve mezhepsel toplumlardan katılımcıların olduğu en geniş muhalefet cephesi ile birlikte hareket etti.
Baas güçleri 2012 yılının yazında devrimi boğmak için güçlerini diğer bölgelere kaydırınca, Batı Kürdistan’daki birçok yerde PYD yönetime el koydu ve bu siyasal akımın Türkiye için de önerdiği demokratik özerkliği inşa etmeye başlayacaklarını duyurdu. Bu dönemde PYD’ye bağlı silahlı güçlerle Esed rejimi arasında yer yer çatışmalar yaşandı. Ancak Baas rejimi, iddia edilenin aksine PYD ile işbirliği yaptığı için değil; ancak hem muhalefeti boğmayı Batı Kürdistan’ı elinde tutmaktan daha önemli bir sorun olarak gördüğü hem de devrime “destek” verdiğini düşündüğü Türkiye ile arasında PYD’nin etkin olduğu bir bölgeyi koymakta fayda gördüğü için bölgeden sorunsuzca çekildi.
Bunun üzerine, Federal Kürdistan Bölgesi başkanı Mesut Barzani’nin de girişimiyle, muhalefetteki Kürtlerin koalisyonu olan Kürt Ulusal Konseyi ile PYD, Yüksek Kürt Konseyi çatısı altında birlikte çalışma kararı aldı.
Fakat bu konsey bir türlü işlemedi. İşlememesinde, Barzani yanlısı taraf PYD’yi “Esed’le işbirliği yapmakla” suçladı; PYD ise diğer Kürt grupların Türkiye ile işbirliği içerisinde olduğunu öne sürdü. Konsey’in yeniden birleşmesi ve Suriye Devrimi konusunda ortak tutum alması için birkaç girişim daha olsa da bunların da başarıyla sonuçlandığını söylemek mümkün değil.
Bu süreçte, önce Halep’te Kürtlerin yaşadığı Eşrefiye mahallesinde, daha sonra Efrin’de, son olarak da Serekaniye’de çeşitli muhalif gruplarla PYD arasında çatışmalar başladı. Çatışmalarda ilk başta El Kaide bağlantılı Selefi gruplar PYD’ye saldırdı. Daha sonra bunlara muhalefet içindeki bazı Kürt grupları da katıldı. Serekaniye’deki çatışmalarda ÖSO içinde yer alan bazı diğer birliklerin de yer aldığı kaydediliyor. PYD, Arapların etkisi altındaki muhalefetin Türkiye tarafından kontrol edildiğini ve Kürtlere dönük saldırıların bu sebeple gerçekleştiğini söylüyor. Muhalif gruplar ise PYD’nin Esed rejiminden yana tutum aldığını iddia ediyor. ÖSO’nun parçası olan Kürt örgütleriyle PYD, sürekli olarak birbirlerini gösterilere saldırma, insan kaçırma gibi suçlarla itham ediyor.
Serekaniye’deki çatışmalar aylardır sürüyor. ÖSO ilk gününden itibaren saldırıları kınadı ve bu çatışmadan yalnızca Baas rejiminin kârlı çıkacağını söyledi. PYD de bu görüşe katılan bir açıklama yaptı. Ancak çatışmalar hâlâ sürüyor.
Suriye Devrimi, ülkede yaşayan bütün halkların, etnik ve dinî azınlıkların özgürleşmesi açısından muazzam bir potansiyeli içinde barındırıyor. Farklı kimliklerden insanlar, ilk kez kolektif mücadele sürecinde birleşiyor. Bütün bu süreç, Araplarla Kürtleri de özgürlük mücadelesinde birleştirdi.
Baas rejiminin yıkılmasıyla kurulacak demokratik bir Suriye’yi, devrimin zaferini savunmak, aynı zamanda tüm halkların kendi kaderini tayin hakkını, Batı Kürdistan’daki en kitlesel siyasî gücün önerdiği demokratik özerkliği savunmaktan geçiyor. Çatışmalar ise, hangi güçler kışkırtırsa kışkırtsın, Esed’ın ezdiği halkların, ezilenlerin birbirlerine düşme ihtimaline ve birleşik mücadelenin dağılması, devrimin zayıflamasına işaret ediyor.