Elçin Poyraz
Zeki Faik İzer’in 1933 tarihli İnkılâp Yolunda isimli tablosuyla ilgili, sergilendiği ilk yıllardan günümüze kadar haklı bir tartışma devam eder: Delacroix’nın Halka Yol Gösteren Özgürlük (1830) isimli resmiyle olan benzerliği, hatta neredeyse aynı oluşu!
Delacroix’nın bahsi geçen tablosu, Fransa’ya anayasal monarşiyi getiren Temmuz Devrimi’nin anısına, aynı sene yapılmıştır. Piramit şeklindeki kompozisyonun en önünde yer alan kadın figürü, üstüne düşen ışık sayesinde tüm resme hâkimdir. Çevresinde isyan eden halk, ayaklarının altında ise hem isyancılardan hem de kralın askerlerinden ölen kişiler bulunmaktadır.
Bu kadın figürü, yıkılmış bir barikatın üstünde yükselir; ayaklarının altındaki kaldırım taşları, dönemin dar Paris sokaklarında kurulan barikatlarda en çok kullanılan malzemelerdendir. Başında bulunan kırmızı Frigya başlığı, 1789 Fransız Devrimi’nden o günlere özgürleşmenin simgesi olmuştur ve elinde de özgürlük, eşitlik ve kardeşliği simgeleyen üç renkli bayrağı tutmaktadır.
Resimdeki her bir figür ayrı bir toplumsal sınıfı temsil eder. Örneğin, kadın figürünün sağındaki isyancılardan olan şapkalı kişi bir burjuvadır. Hemen arkasında elinde kılıç tutan işçi sınıfından bir devrimci, daha arkalarda ise öğrenciler bulunur. Sol altta yatak kıyafeti içindeki ceset, gece yarısı evleri basılıp öldürülen ve ibret olması için sokağa bırakılan muhaliflerin temsili, sağdaki cesetler ise kraliyet askerleridir.
Tüm bu anonim figürler gerçek toplumsal sınıflardan olmalarına rağmen, kadın figürü gerçek bir kişiyi temsil etmez. Kadın, antik heykelleri anımsatan pozu ve kıyafetiyle bir ideali; özgürlüğü simgelemektedir. Kendisi bir alegoridir; Delacroix, gerçek insanların gerçek savaşının ortasına bir ideal yerleştirmiştir. İki zıttın, gerçek ile idealin bu karışımı, izleyicilerin duygularını doğrudan harekete geçirmeyi hedefleyen romantik akımın kullandığı başlıca yöntemlerden biridir.
Kirli tırnaklar, çıplak ayaklar
Resim 1831’de ilk defa sergilendiğinde kamuoyu tarafından şaşkınlık ve tiksintiyle karşılanır. Resimde yer alan figürler pislerdir, kirli tırnakları, çıplak ayakları vardır ve kasık tüyleri görülecek kadar bayağıdırlar. Sahne ise şiddet doludur ve biz günümüz izleyicilerine bir sinema sahnesini andıracak kadar muazzam hareketliliğe sahiptir; figürler artık neredeyse resmin çerçevesinden dışarı taşar.
En fazla tepkiyi Özgürlük figürü alır. 1789 Fransız Devrimi’nden itibaren özgürlük alegorileri kalabalığın arasına karışmayan güzel ve görkemli kadınlar olarak, neredeyse heykelsi tanrıçalar şeklinde resmedilirdi. Oysa Delacroix’in alegorik figürü feminen olmaktan uzak, kaslı, yarı çıplaktır ve bayağı insanların arasına karışmıştır. O dönem bu alegorik figür için pis, şirret, düşük ve hatta fahişe yakıştırması bile yapılır.
Halka Yol Gösteren Özgürlük tablosu, tüm çirkinliğiyle gerçek bir halk isyanını göstermektedir; bu isyanın bir lideri yoktur, her kesimden insan bir idealin peşinde ayaklanmıştır ve devrimin gerçekleştiği bir an resmedilmiştir.
İki resim arasındaki yedi fark
İnkılâp Yolunda resminde de benzer piramit kompozisyonun ortasında bir kadın figürü bulunur. Fakat bu artık Özgürlük alegorisi değil, Cumhuriyet’i temsil eden bir figürdür. Delacroix’nın özgürlük alegorisinin aksine, Cumhuriyet’in kadınlara olmalarını tavsiye ettiği gibi modern ve edeplidir. Kendisi yıkılmış barikatların üstünde yükselmez, üzerinde 1923 yazan bir mermer kürsünün üstünde durmaktadır.
Delacroix’nın resminde olduğu gibi bir isyan sırasında barikatlar yıkılmamıştır, Zeki Faik İzer’in kompozisyonunda 1923 çoktan abideleşmiş, mermer gibi sert bir ideolojiye dönüşmüştür. Kendisi yol gösterme vasfını da yitirir, artık devrim yolunu gösteren somut bir lider, Mustafa Kemal vardır. Burada insanların peşinden gittiği bir idealin görselleştirilmesinden artık çok uzağız, bu resim resmî ideolojinin görsel bir dökümü olacaktır.
Zeki Faik’in resminde Delacroix’da olduğu gibi farklı sınıfları temsil eden figürler görülmez. Cumhuriyet figürünün solunda süngülü bir asker, sağında ise çevresinde modern kıyafetler içinde kadın erkekler olan ve ileriyi işaret eden Mustafa Kemal vardır. Burada, aristokrasiye karşı ayaklanan burjuvazi ve işçi sınıfı gerilimi, yerini tipik bir Kemalist söylem olan ilerici-gerici kavgasına bırakacaktır. Örneğin, sol alttaki muhalif yok olmuş, sağdaki ezilen kraliyet askerinin yerini de korkuyla titreyen bir takım sakallı figürler almıştır. Zeki Faik, bilerek veya bilmeyerek, Cumhuriyet’in sınıfları göz ardı eden ideolojisini tekrarlamaktadır; sınıf savaşı, afakî bir ilerici-gerici çekişmesine hapsedilir.
Halka Yol Gösteren Özgürlük, devrimden sonra Fransız hükümetince satın alınmasına rağmen sadece birkaç ay içinde resmin verdiği politik mesajdan ve sahip olduğu devrimci enerjiden korkulmaya başlanmış, kendi tahtının da sallantıda olduğunu fark eden kral tarafından sergilendiği saray duvarından indirtilerek ressama geri gönderilmişti. Resmin piyasaya tekrar çıkması ancak 1848 Devrimi ile mümkün olacaktı.
Buna karşılık, Zeki Faik’in resmi zararsızdır. İnkılâp Yolunda, zaten apaçık olan hâkim resmî ideolojiyi tekrarlamaktadır. Bunu da Delacroix’nın her şeyin kusursuz resmedildiği akademik sanata karşı çıkarak romantizme yönelmesi gibi değil, o günlerde Cumhuriyet ideolojisine en uygun kabul edilen tek tipleştirici ve katı rasyonalist bir estetik içinde yapacaktır.
Halil Dikmen, anılarında Mustafa Kemal’in Zeki Faik İzer’in resmini ilk görüşünden bahseder. İnkılâp Yolunda, Dikmen tarafından kendisine “Solda sizin gösterdiğiniz yolda ilerleyen gençlik, sağda ise ilerici hamleniz tarafından ezilen irtica” şeklinde özetlendikten sonra Mustafa Kemal, Fransız hükümetinin aksine “Güzel” demekle yetinerek tablonun önünden ayrılacaktır.[1]
[1] Seyfi Başkan, Bazı Atatürk Resimlerinden Örneklerle Cumhuriyet Döneminde Figür, Atatürk Araştırma Dergisi, cilt XXI, Kasım 2005.