Ozan Ekin Gökşin
Bilimkurgu yazarı Stanislaw Lem, 1980’lerde yazdığı İnsanın Bir Dakikası isimli kitapta 21. yüzyılda yazılan hayalî üç kitabın eleştirisini yapar. Aslında olmayan bu kitaplardan birisi de Dünya: Bir Afet Bölgesi’dir. Bu kurmaca eleştiri yazısı, dünyanın oluşumu, canlıların evrimi ve bilimin dünyayı kavrayışı hakkında fikirlerini içerirken bir sav ortaya atar: “İnsanın ortaya çıkışı, yaşamın küresel çapta bir yıkıma uğramasına bağlıydı.”
Yaklaşık 13,5 milyar yıl önce gerçekleşen Büyük Patlama, 65 milyon yıl önce dinozorların dünyadan silinmesine yol açan meteor, yaklaşık 10 bin yıl önce sona eren Buzul Çağı gibi kıyametler, insanın varoluşunu sağlamıştı. Lem’in ifadesiyle, “Varlığımızı bu felaket[ler]e borçluyuz. Yeryüzünde belirmemiz, sayımızın milyarlara ulaşması, milyarlarca başka yaratığın yok olup gitmesi sayesindedir.” Kitabın özgün isminde “felaket” yerine Holokost’un tercih edilmesi, Lem’in yıkımın boyutu konusundaki vurgusunu daha da belirgin kılıyor.
Şimdi dünya yeniden bir yıkımın şafağında. Bundan önceki felaketlerden farklı olarak, bu kez insan eliyle gerçekleşen bir yıkım sözkonusu. Biliminsanlarının Antroposen (İnsan Çağı) olarak isimlendirdiği bu yeni dönem, diğer dönemlerden farklı olarak doğal koşulların insanlar tarafından da belirlendiği bir çağı ifade ediyor.
Camilla Royle’un “Marksizm ve Antroposen” başlıklı makalesi, Antroposen’in marksistler için ne anlama geldiğine dair bir tartışma yürütüyor. Antroposen, konuyla ilgilenen bilim insanlarının büyük oranda mutabık kaldığı bir tanımlama. İnsanın doğayı manipüle etme gücünden ziyade, bu çağın tam olarak ne zaman başladığı süregiden tartışmalardan birisi. Buzul Çağı’nın sona ermesi ve insan türünün ilk ateşi yakmasından, Amerika’nın keşfi ve eski kıta ile yeni kıta arasındaki tarım ürünleri takasının tahribatına, buhar türbinlerinin icadı ve atmosferdeki karbon miktarının artışından nükleer testlerin yarattığı radyoaktif serpintilere kadar çeşitli milatlar söz konusu. Milat ne olursa olsun, İnsan Çağı’nın insanın (ve birçok türün) yok oluşuyla son bulması ihtimaller dahilinde.
Makaleye göre, milat konusundaki tartışma, asıl mücadele edilmesi gereken odak noktasını belirlemek açısından da önemli. Zira, Antroposen insanlık tarihiyle eş değerse, bu çağ kaçınılmaz olarak insanın doğasıyla alakalı. Oysa, Sanayi Devrimi ya da nükleer testlerle başlanırsa, enerji için doğayı tahrip eden yöntemleri pervasızca kullanan, üretim araçlarını tekelinde tutan kapitalistleri işaret etmek, iklim değişikliğini yaratan etmenlerin radikal artışına denk bir tespit olacaktır.
Bu makalenin yer aldığı derleme, İklimi Değil Sistemi Değiştir, yakın zamanda Z Yayınları tarafından Türkçe olarak yayınlanacak. Kitap, fosil yakıtlardan tükenen canlı türlerine, tarımdan plastik tüketimine, marksist açıdan iklim adaletsizliğinin sebeplerini açıklamak niyetinde. Aynı zamanda Marx’ın ekososyalist görüşlerinden, geleceğin sürdürülebilir toplumu ve iklim değişikliğine karşı küresel çapta mücadele veren aktivistlerin deneyimlerini de paylaşıyor.
İklim değişikliğine karşı verilen mücadele, Kyoto ve Paris anlaşmalarıyle ileri atılıp bu yıkımın sorumlularının atamadığı adımlarla geri çekilerek, fakat her daim daha geniş bir kitleye hitap ederek büyüdü. Şimdi, önceki kuşakların yok ettiği bir dünyada yaşamak istemeyen gençlerin öncülüğünde, Yokoluş İsyanı ve Gelecek için Cumalar gibi kampanyalarla ortalığı kasıp kavuruyor. 21 Eylül’de gerçekleşen İklim Grevi’ne 150 ülkede, 4500 noktada dört milyonun üstünde eylemci katıldı. Mücadelenin sembol isimlerinden Greta Thunberg, bu eylemin “sistemi altüst etmek için” olduğunu söylüyor.
İklimi Değil Sistemi Değiştir kitabı, hem iklim mücadelesine katılan genç kuşakların argüman ihtiyacını karşılamak niyetinde, hem de iklim değişikliğinin vehametini henüz idrak edemeyenler için etraflı bir kaynak niteliğinde.
Stanislaw Lem’in bahsettiği kıyametlerde insan katkısı yoktu. Türler yok oluyor, yeni türler ortaya çıkıyordu. Bu kez de öyle olabilir, insanlığın sonu yeni bir hayatın başlangıcı olabilir. Yeni bir kıyameti engellemek de yine insanların elinde. Karbon salımını sıfırlayacak önlemlerle küresel ısınma durdurulabilir, tek kullanımlık plastiğin yasaklanmasıyla kirlilik sorunu çözülebilir, okyanuslar kurtulabilir. İnsan Çağı, yine insanın eliyle, iklim değişikliğini yaratan kapitalistleri alaşağı ederek sürdürülebilir toplumu inşa edebilir. Dinozorlar, kendilerini yok eden meteoru durduramazdı, bizse başarabiliriz.