Talia Tuana Yücel
Kıtlık, kriz, tüketim, hastalık, yoksulluk, yok oluş… Tüm bu iklim olaylarını ilk duyduğumda henüz ilkokula başlamamıştım. Bahsi edilen değişimlerden tek anladığım mevsimlerin değişeceğiydi ve bu, Temmuz ayındaki doğum günümün kışa denk gelme olasılığına tekabül ediyordu! Tahmin edersiniz ki bu da denizsiz, dondurmasız ve tatilsiz bir kutlama demekti. Neyse ki sonra annem bana gerçeği izah etti.
Kısa bir süre sonra, susuz topraklarda, karlı yollarda yürüyen, kirli denizlerde yüzen bu çocukların birer yetişkin olmak için verdikleri çabanın gerçekliğini anlattı annem. Anladım ki büyük dertleri olan küçük çocuklar yetişiyor bu dünyada.
Bir de büyük dertleri sırtlayan küçük çocuklar var. Sıcacık evinde ailesiyle uyuyan, en iyi okullarda okuyan ve tüm imkânsızlıkların farkında olan “kıvılcım” çocuklar, çok dinlenilmeseler de varlar. Hatta her gün artıyor sayıları.
Bir insan 18 yıl içinde ne kadar değişir bilemeyiz tabii, fakat gelecek 11 yıl içinde “bu dünyaya bir çocuk getirmek” konusunda iyi düşünmenizi öneririm; çünkü ya sıfır karbon ya sıfır gelecek.
Daha açık konuşmak gerekirse, küresel ısınmanın 1,50 C ile sınırlandırılmadığı durumda – bunun en belirgin yolu sistem değişikliğinden ve iklim acil durumu ilan etmekten geçiyor – olabilecekler korkutucu derecede. Bir kardeşiniz ya da çocuğunuz olduğunu düşünün; evet, bu yazı çocuklar ve iklim krizi üzerine. Eğer artış 20 C’ye çıkarsa, o üç yaşına geldiğinde termik santrallerden, teknolojinin doğa karşıtı kullanımından kaynaklı tanımı zor bir hastalık geçiriyor olabilir. Yedi yaşına gelince suyu boşa akıttığı için okul müdürü sizinle bir görüşme yapmak isteyebilir. Dokuz yaşında suların yükselmesinden ötürü yeni bir ülkeye taşınmanız gerekebilir ve kıtlık kaynaklı ekonomik kriz hâlâ sizi vurmadıysa birkaç ay soluklanın. On bir yaşına geldiğindeyse yoksullaşmış 120 milyon kişiden biri, hastalıklardan kaynaklı hayatını kaybeden 250 bin kişiden biri ya da kıtlık (açlık, susuzluk) yüzünden ölmüş milyonlarca kişiden biri değilseniz, ona iyi bir gelecek için verilen çabaların gerçekliğini izah edin.
Zamanında yapılan tüm uyarıları anlatın, 16 yaşında bir kızın tüm dünyayı sarstığından, kıvılcım çocuklardan, gençlerden, yaşlılardan bahsedin. Sisteme, şirketlere, tüketim çılgınlığına karşı binlerce insanın nasıl haykırdığına, doğanın sömürüsüne karşı yapılan eylemlere değinin. İklim acil durumu çağrılarına verilen yanıtları, adını bile bilmediği nesli tükenmiş hayvanları gösterin. Fakat böyle aklayamaz insan kendini.
Zaman sandığımızdan çok daha az. Bence de tüm bu hikâye çok kurgusal duyuluyor. Bir yandan da düşünüyorum, 11 yıl önce dünya şu ankinden pek bir farklıydı. Yani bir şeyler olmuşsa bir şeyler yine olabilir. Olumlu ya da olumsuz. Tamamen kimin elini tuttuğumuza bağlı. Biz gençler, ne istediğimizi biliyoruz. İklim adaleti istiyoruz, şimdi! Yaşama hakkımıza para ile ulaşmak istemiyoruz. Sistemi eleştiriyoruz. İklim adaleti istiyoruz, şimdi! Asilik yapmak değil derdimiz. Para ile gelecek satın almak istemiyoruz. Para için geleceğimizi satmak istemiyoruz. İklim adaleti istiyoruz ve şimdi istiyoruz.
İklim krizi bireysel değil toplumsaldır.
Fakat biz her şeyi başımıza gelince idrak ediyoruz. Bazılarımız sorunun farkında ama yardım gerek, kalabalık gerek, değişim gerek. Şimdi. Tüm bu bağrışlar artık zaman kalmadı demek.