Annem ve ailesi 89 yılında Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç ettiklerinde hiçbir akrabaları olmadığı için devletin yönlendirmesiyle Amasya’da yaşamaya başlamışlar. Tamamiyle yabancı bir ülke, yabancı bir şehir. O günleri “Bizi hiç istemediler” diye anlatır. Günümüzde Suriyeli mültecilerin yaşadıklarına çok benzer deneyimler yaşamış. İki küçük kardeşi olduğu için çalışmak zorunda kalmış. “Anneannenle ben mahallede çalışan tek kadınlardık. Bu nedenle bize kötü gözle bakarlardı,” demişti bir keresinde. Çoğu insan ise iş vermeyi reddetmişler. Bulgaristan’dan geldikleri için “gâvur” yaftalamasıyla karşılaşmışlar. “Macır ağzıyla konuşurduk Türkçe’yi, alay ederlerdi. Konuşmaya çekinmiştim ilk zamanlar,” demişti. Ne kadar tanıdık geliyor, değil mi? On sekiz yaşında göç etmesine rağmen ise Bulgarca’yı neredeyse unutmak üzereydi ve çocuklarına tek bir kelime bile öğretmemişti. Bir gün nedenini sorduğumda cevabı, “Bana zaten gâvur diyorlardı, bir de sana Bulgarca öğretsem neler yaparlardı kim bilir?” olmuştu.
Babamın dedesi ise Selanik göçmeni olmasına rağmen dedem ne tek kelime Yunanca, ne babasının hatıralarını bilir. Büyük bir suskunluk. Bellek kaybı. Göçmenleri geçmişlerini tamamiyle unutturmadan kabul etmiyorsunuz çünkü. Bu insanlar evini barkını, dikili ağacını, varını yoğunu ve bazen de ailelerini geride bırakıp göç ettiler. Başka çıkış yolu görmediler çünkü. Hepimiz göçmeniz ya da olabiliriz. Yabancı düşmanlığına çok güçlü bir sesle dur dememiz gerekiyor. Göçmenlere dillerini, geleneklerini, hatıralarını, dinlerini ve onları onlar yapan her ne varsa unutturmadan/unutmak zorunda hissettirmeden “hoş geldiniz” demeliyiz. Asimilasyon, suçtur.
elvira @eleftherija
Benim dedem Türkiye’den Suriye’ye göç etmiş. Biz de Suriye’de doğduk. Savaştan sonra Suriye’den Türkiye’ye göç ettik. Şu an göçmen miyiz yoksa ülkemize mi döndük, bilemedim!!!!!!!
lorin @lorka92281
Anneciğimin babası 1930 senelerinde Selanik’ten Ordu’ya mübadil olarak göçmüştü. İsteyerek değil, ama mecburen. Anneciğim de 1963’te Almanya’ya. Ben de 2011’de Belçika’ya. Fakat üçümüzün arasındaki fark, ben isteyerek ve imtiyazlı göçtüm. Hepimiz göçmeniz ve hepimizin hikâyesi değişik!
SerapAltinisik @SeeRap
Bulgaristan’da ailesini,yakınlarını kaybettikten sonra bir başına göçüp gelmiş büyükdedem babaannemlerin köyüne,Macırlar(muhacir) denirdi babamlara;annemi 4 yıl vermemisler babama, Bulgar soyu diye. Göçmenlik zordur ve hepimiz biraz göçmeniz.
Fatma Orgel @firuzeorgel
Fransa’da bir göçmen olarak buradaki diğer Türklerin yediği her haltın hesabı benden de sorulacak olsa, genelleme ve linç ile yaşamak zorunda kalsam, burada emek verip kurduğum düzeni bırakıp savaş bile olmayan ülkeme gönderilmekle tehdit edilsem kafayı yerdim.
Mert Can Yılmaz @mrtcan_yilmaz
“Sürgün hakkında düşünmek tuhaf bir biçimde davetkâr hatta kışkırtıcı bir şeydir ama sürgünü yaşamak korkunçtur. Sürgün, bir insan ile doğup büyüdüğü yer arasında, benlik ile benliğin gerçek yuvası arasında zorla açılmış onulmaz gediktir” (Edward Said / Kış Ruhu)
Yusuf E. @minervasowll
Bir dedem Çerkezistan digeri Bulgaristan göçmeni, anneannem Bosna, babaannem Bulgaristan göçmeni. Ankara’da doğdum, İstanbul’a, 12 Eylül darbesinden sonra da Avrupa’ya göçtüm, halen İngiltere’de yaşıyorum, eşimin ailesi Pakistan ve Hindistan’dan göçmen olarak gelmişler buraya.
Başka bir arkadaşın annesi Beyaz Rus, babası Kızıl Ordu’da askerken Alman ordusuna esir düşerler. Savaş bitiminde İtalya’da aynı kampa koyulur, birbirlerine aşık olur, evlenirler. Bindikleri gemi İstanbul’da durakladığında manzara hoşlarına gider, ne güzel şehir derler… Türkiye’ye kabul edilir, vatandaş olur, isimlerini değiştirir, Türkçe öğrenirler. Tanıştığımda 80’li yaşlardaydı erkek, bu hayatın hikâyesini yazıyordu, bazı kısımlarını benimle paylaştı. Çocukları da benim gibi farklı ülkelerde mülteci oldular… Hayat bu. Hepimiz göçmeniz!
Journal of Global Faultlines @GlobalFaultline