Nâzım Hikmet
Nâzım Hikmet 1951’de Rusya’ya gittikten yaklaşık dokuz ay sonra, Mart 1952’de A.M. Gorki Devlet Edebiyat Enstitüsü’nde bir toplantı/söyleşiye katılmıştır. Sözcükler dergisinin Ocak-Şubat 2019 tarihli 77. sayısında yayınlanan toplantı notlarından, Türkiye’de kadınların durumu hakkında bir soruya Nâzım’ın verdiği cevabı aşağıda yayınlıyoruz.
Sıralardan bir ses: Kadınların Türkiye’nin toplumsal-siyasal hayatında yeri nedir, çarşaf giyiyorlar mı, barış mücadelesinde kendilerini nasıl gösteriyorlar?
Nâzım Hikmet: Hukukumuza göre kadın, bütün ilişkilerde erkekle eşit haklara sahip. Kanuna göre kadın cumhurbaşkanı seçilebilir, yargıç olabilir. Bizde çok fazla kadın avukat var vs. Ancak pratikte durum tamamen farklı. Bizde köylü ve işçi kadınlar, alabildiğine fakirler. Köylü ve işçi kadınlar oy kullanabilmelerine, daha doğrusu, kullanmaya zorlanmalarına rağmen korkunç bir vaziyetteler. Kadınların yüzde 90’ından fazlası okuma yazma bilmiyor. Sadece çarşafla dolaşmıyorlar, daha da kötü. Çarşaftan daha kapalı bir örtü giyiyorlar. Günde 13-18 saat çalışıyorlar. İçlerinden çoğunluğu hayatlarında bir kez ayakkabı alıyor, o da evlendikleri zaman. Kadınlarımız iki boyunduruk altında: Toplumsal ve ailesel (onu döven kocasının boyunduruğu altında). Genel olarak tipik bir yarı sömürge doğu ülkesi. Kadın işçilerin durumu da daha iyi değil. Kadın işçiler, köylü kadınlardan daha bilinçli, ancak onlar da ailesel ve toplumsal iki boyunduruk altinda.
Burjuva kadınların durumuna gelince, gayet iyi yaşıyorlar, çarşafla dolaşmıyorlar, çok güzel Avrupaî giyiniyorlar, milletvekili, bakan oluyorlar, eğitim alıyorlar, hatta Amerika’daki gibi giyiniyorlar. New York’ta böylesine şık kadın bulunmaz.
Bizde köylerde hiçbir şekilde toprak reformu yapılmadı, köylerde ağaların topraklarını işgalle sonuçlanan köylü isyanları başladı. Bu harekette başrolü ezilmiş, cahil köylü kadını oynuyor. Çoğu kez bunun önder rol olduğunu söyleyebiliriz. Kadın kitleleri, toprak için harekete geçiyor.
İşçi hareketinde işçi kadınlar devasa rol oynuyor. Kanunlarımıza göre grev yasak. Buna rağmen tütün ve ipek sanayisinde, Türkiye’de kadınların çoğunluğunun çalıştığı daha gelişmiş kollar sıkça greve gidiyorlar ve tutuklanıyorlar.
Aydınlar arasında da öncü kadınlar var. Barış hareketinin lideri bir kadın. Şu an tutuklu ve hapishanede yatıyor [Behice Boran’dan söz ediyor.] Büyük zorluklarla karşılaşarak festivale giden Türk gençlik heyetine bir kadın başkanlık yaptı [Berlin’de 1951’de gerçekleşen Dünya Öğrenci ve Gençlik Festivali’nden ve Sevim Tarı’dan (Belli) söz ediyor.]
Yasal yayınlar ve marksist dergiler çıkarma imkânı
olduğunda genel yayın yönetmenleri kadınlardı. Böylece, gördüğünüz üzere,
kadınlar bizde öncü rol oynuyor.