Serdar Korucu
Almanya’da Nazi yönetiminin Ocak 1933’te işbaşına gelmesi sonrasında Ankara-Berlin hattındaki krizlerden biri Türkçe yayımlanan Hitler ve Nasyonal Sosyalizm kitabı üzerine oldu. Kitap, Nazi propagandası yaptığı gerekçesiyle Peyami Safa tarafından eleştiriliyor, kendisine yanıt Adolf Hitler’den geliyordu. Büyükelçilik tarafından açıklanan Hitler’in cevabı Mustafa Kemal hayranlığı üzerineydi.
Cihat Hikmet imzalı “Hitler ve Nasyonal Sosyalizm” kitabı, Nazilerin Almanya’da yönetime gelmesinin hemen ardından 1933 yılı içinde yayımlandı. Kitap kısa zamanda tartışma yaratacaktı. En sert tepkilerden biriyse Peyami Safa’dandı. Safa 23 Eylül 1933’te Cumhuriyet gazetesindeki yazısının başlığında “Bu da nesi?” diye soruyordu:
“Elimde bir kitap. Türkçe adı Hitler ve Nasyonal Sosyalizm. Kapağında Nazilerin arması. Muharriri bir Türk. Sahifeleri açıyorum. Her resmin altında Alman diktatörünün bir methiyesi.”
Peyami Safa yazısında Hitler ve Nasyonal Sosyalizm’den alıntılar yapıyor, kitabın “Hitler Almanya’da çok sevilmektedir. Nereye gitse onu efsanevi bir kahraman diye tanıyan çocuklar tarafından sarılmaktadır” ifadeleriyle başladığını yazıyordu. Safa’ya göre Cihat Hikmet, bütün resimleri ve yazıları sistematik olarak Hitler’i “sevimli ve kudretli göstermek” için koymuştu. Metinlerde nasyonal sosyalizm propagandası yapılıyordu. O propagandalardan bazıları şunlardı:
“Aşağı yukarı her memlekette tesirini gösteren milli sosyalistlik memleketimize de girmiş ve kendisini ihsas etmek istemiştir.”
“Hitler de bu nadir insanlardan biridir. Gerek şahsi hayatında gerek bulunduğu vazifede çok samimi bir insandır”
“Bu kitaba mevzu olan fikirler, hadiseler hiç şüphe yok ki başlıca Hitlerin zeka mahsulü ve Hitlerin kudret eseridir”
“Almanya gibi siyasi rüştünü çoktan ispat eden bir milletin mukadderatını tek bir şahsın eline tevdi etmesi çok manidardır.”
“Öyle zannediyoruz ki Alman milletinin bu itimadı, muahedenin değişmesini bir emrivaki yapacak ve Almanya az bir zaman zarfında kaybettiği ihtişamını tekrar elde edecektir.”
Peyami Safa, bu övgü dolu Hitler yorumlarına tepkiliydi. Türk yazarın bir tek “Yaşasın Almanya, yaşasın Hitler, yaşasın nasyonal sosyalizm!” demeye cesaret edemediğini fakat kitabın her cümlesinin altında “gizli bir muskaya yazılı bu dua”nın sezildiğini yazıyordu.
Safa’nın iki sorusu
Safa, “Türkiyede cermanlık propagandası yapan bu muharrire ve camekanında Hitlerin kocaman bir resmini asan ve kitabın bittabii bulunan küçük Şafak kütüphanesine iki şey sormak isterim” diyerek iki sorusunu da gazetede yayınlıyordu:
“1- Göklere çıkardıkları Hitler, Almanyada Türk kavmi, milleti veya ırkı için bu kadar sitayişle dolu bir kitap neşredilmesine izin verir mi?
2- Hitler veya nasyonal sosyalizmi afaki ve bitaraf bir tarzda Türk okuyucularına tanıtmak dururken cerman ırkından ve Alman milletinden başka her ırkın ve her milletin açıkça düşmanı olan Hitleri kutsileştirmenin hikmeti nedir?
Zira, pek meydandadır ki cermanlığın ve Hitlerin tellallığını yapmak başka, mücerret nasyonal sosyalizmin izahını, hatta müdafaasını yapmak gene başkadır.”
Bu yazı hızla Berlin’e, Nazi yönetiminin gündemine gidecek, Peyami Safa’nın satırları Alman başvekiline yani Adolf Hitler’e kadar ulaşacaktı. Peyami Safa’nın Cihat Hikmet’e yönelttiği sorulara, Alman sefareti maslahatgüzarı aracılığıyla bizzat Hitler yanıt veriyordu.
Cumhuriyet’te 2 Aralık’ta yayınlanan cevabında Adolf Hitler, Almanya’da Türk milleti ve ırkı için övgüyle dolu bir kitabın yayınlanabileceğini söylüyordu ve bu doğruydu. Gerçekten de Nazi Almanyası’nda Mustafa Kemal hayranlığı bulunuyordu ve bu ilgi ölümüne yani 1938’e kadar da devam edecekti. Hatta Stefan Ihrig’in Naziler ve Atatürk kitabında da belirttiği gibi, Nazi basınında Almanya’nın Mustafa Kemal’in bıraktığı mirası Türkiye’deki yeni yönetimden daha iyi anladığına dair yazılar çıkacaktı.
İkinci soruya yanıttaysa Hitler’in Mustafa Kemal’e olan hayranlığına işaret ediliyordu:
“Almanya başvekili Türk milletinin menakıpla dolu olan kurtuluş mücadelesini senelerdenberi takip etmektedir. Müşarünileyh Gazi Mustafa Kemal Hazretlerinin deha ve azminin Nasiyonal sosialist fırkası muhalefet mevkiinde bulunduğu sıradaki mesai ve harekatına rehberlik ettiğini söylemişlerdir. Almanya başvekili temmuz ayında Milliyet gazetesinin sahip ve başmuharririle yaptığı bir mülakatta Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Hazretlerile Müşarünileyhin vücude getirdiği esere olan hayranlığını beyan etmişlerdir. Almanya başvekili ecnebi bir ırkın meziyet ve azmini takdir etmemekten pek uzak olduğunu da ilave eylemişlerdir.”
Yunus Nadi aynı günün gazetesinde Berlin yönetiminin tepkisini dindirmek için araya giriyordu. “Almanya ve Türkiye” başlıklı yazısında öncelikle Alman sefarethanesinin, “Cumhuriyette çıkan yazı üzerinde hassas bir takip fikrile yürüyerek aldığı neticelere istinaden iki ay sonra bize bu mektubu yazması”nı “Türk-Alman münasebetleri üzerindeki itinasının bir ifadesi” olarak niteliyordu.Alman sefareti maslahatgüzarını da “dost” olarak niteleyerek şöyle devam ediyordu:
“O cihetle dostumuzun mektubunu aynen dercetmekle beraber bu vesileden bilistifade vaziyeti biz de biraz izah ederek Türkiyede dahi iki memleket münasebetlerinin daha iyi olmasından ve iyi gitmesinden başka fikir ve maksat olamıyacağını anlatmak isteriz.”
Nadi’ye göre söz konusu tartışma iki Türk yani Peyami Safa ile Cihat Hikmet arasındaydı ve böyle de kalmalıydı.
“Herşeyden evvel Türkten Türke yapılan bu tenkidin başkalarının işine karışmaktan uzak olan mahiyetine işaret etmek isteriz. Büyük mahiyetli harici hadiseler önünde biraz ihtiyatlı hareket etmek her memleketin dahili ve milli terbiyesine taalluk eden bir iştir, buna da başkaları karışmaz.”
Nadi, benzeri bir şekilde Nazi Almanyası’nın “iç meselelerine” de Cumhuriyet’in değinmediğini söylüyordu. Bunun bir istisnası vardı, o da Nazi yönetiminin Yahudilere yönelik muamelesi. Ancak bununla ilgili de sadece bir kere yazı çıkmıştı:
“Bunun haricinde biz yeni Alman rejimini yalnız beynelmilel meselelere temas ettiği noktalarda belki birkaç defa mevzuu bahsetmişizdir, bir kere de Yahudilere reva görülen muameleye karşı fikrimizi izbar etmiş bulunduğumuz malumdur ve bu son meselede Almanyanın hemen bütün dünyanın ademi tasvibile karşılanmış olduğu meçhul değildir.”
“Biz türkler Alman ihtilalinin mana ve mahiyetini pek iyi anlarız”
Bu satırların ardından Yunus Nadi, Nazi rejimini de övmeye başlıyordu. Nazilerin “ilk büyük meziyetinin” büyük bir vatanperverlik olduğunu savunuyor, Türkiye’nin duygudaşlığını şu sözlerle ortaya koyuyordu:
“Binnefis Türkiye Sevr’e boyun iğmemek için böyle bir muahedeyi kendisine cebren tahmil ve infaz etmek istiyenlere karşı isyan ve ihtilal bayrağını kaldırmış bir memleket olmak hasebile biz Türkler Alman ihtilalinin mana ve mahiyetini pek iyi anlarız… Türk menfaatlerini ihlal etmediği müddetçe Alman ihtilalini ancak ve hayırhane bir nazarla takip edeceğimizi söylemeğe hacet bile yoktur.”
Nadi, Cumhuriyet’in 10. yıl kutlamalarında Alman askerlerinin Berlin’de Türk sefareti önündeki saygı duruşunun da önemine vurgu yapıyordu.
“Ayni yolda tekamüle azmetmiş bulunan Cumhuriyet Türkiyesinin bu ileri Avrupa memleketi ile teşriki mesaiye atfedegelmiş olduğu kıymet gizli kapaklı bir şey değildir. İki memleketin dostluklarını haleldar edecek ciddi sebepler olmadıkça – ki onların olmasına da makul sebepler ve hatta mülayim ihtimaller tasavvur olunamaz – iki milletin münasebetleri dürüst ve samimi bir cereyan takip edip gitmekten bittabi hali kalmıyacaktır.”
Bu “yazı krizi”, Nazi Almanyası’nın Türkiye medyasını nasıl yakından takip ettiğine ve ne denli güçlü etkisi olduğuna dair en açık ve en erken dönem örneklerden biri olacaktı. Cihat (Hikmet) Baban’ın kitabı ise 1934’teki Trakya Pogromu’na neden olan yayınlar arasında anılacaktı…