Ozan Ekin Gökşin
Blazing Combat
Archie Goodwin (ve diğerleri)
Flaneur, 2017
Tekrarlanan İstanbul seçiminin gündemi ele geçirmesi, görüşülmekte olan askerlik yasasının gölgede kalmasına yol açtı. Yeni askerlik yasası, askerlik süresini kısaltıyor ve bedelli askerliği sürekli hâle getiriyor. İlave bir madde ile de, gerekli görülen alanlarda, cumhurbaşkanınca özel olarak görevlendirilen gönüllüler belirlenen şartlara uyduğu takdirde askerlik hizmetinden muaf tutulacak. Bu madde, ne maksatla eklenmiş olursa olsun, eşit vatandaşlığa uygun olmayan bir torpil fırsatı sağlayacak. Zira bedelli askerlik de, askerlik hizmeti yapmak istemeyen yoksullara devletin “ya paranı ya canını” demesinden farksız bir yöntem.
Askerliğin ruhuna uygun
Yeni askerlik yasası tartışmalarının gölgede kalması belki de bir şans. Çünkü askerlik yasasına muhalefet, erken terhis olacak erlerin orduyu zafiyete uğratacağı, askerliğin kısalması ile birlikte artık eskisi kadar güçlü bir ordumuz olmayacağı, Türk milletinin asker karakterinin erozyona uğratıldığı yönündeydi. Bu gibi safsataları az duymuş olduk. Sadece Halkların Demokratik Partisi vicdanî ret hakkını gündeme getirdi, zorunlu askerliğin kaldırılmasını önerdi.
Yeni askerlik yasası hakkında milletvekilleri konuştu, asker kökenli politikacılar konuştu, üst düzey muvazzaf askerler konuştu, terör uzmanları konuştu. Zorunlu askerlik yapmaya mecbur gençler, genç üniversiteli işsizler, eşinden, sevgilisinden, çocuğundan ayrılmak istemeyen yahut onların asker olmasına itiraz eden kadınlar konuşmadı. Bir yasa düşünün, milyonlarca genci ilgilendirsin fakat bu gençlerin hiçbiri bu konuda fikrini belirtemesin.
Askerlik gibi. Askerlik görevini yapan bir erin düşünmesi beklenmez. Onun yerine en doğrusu düşünülür, kararlar verilir, emirleri uygulaması beklenir. Bu yönüyle yeni askerlik yasası, askerliğin ruhuna uygun bir biçimde oluşturulmuştur.
Askerliğin bu karakterini anlatan bir kitap yayınlandı yakın zamanda: Blazing Combat. Bu kitap, Amerika’da yayınlanmış iki ayda bir çıkan derginin tüm sayılarını ihtiva eden bir çizgi roman. İç savaş yıllarından Kore’ye, İkinci Dünya Savaşı’ndan Vietnam’a, Amerikan askerlerinin olduğu her yerde, sıradan askerlerin gözünden, nadiren kahramanlık ama çoğunlukla savaşın yıkıcılığını anlatan başarılı bir çizgi roman.
Esere ruhunu veren, Vietnam Savaşı’na yükselen itirazların oluşturduğu atmosfer. Kitabın ekinde yer alan röportajlara göre de, dergi savaş karşıtı propaganda amacıyla tasarlanmamıştı fakat tüm gerçekliğiyle savaşın insanda yarattığı tahribatı anlatmasıyla savaş karşıtı bir dergiydi. Öykülerin neredeyse tamamında, Batman, Spiderman, Star Wars için de yazmış olan Archie Goodwin’in parmağı var. Çizerleri arasında Alex Toth, Joe Orlando, Gray Morrow, Angelo Torres gibi başarılı çizerler bulunmakta. Blazing Combat, Egemen Görçek tarafından Türkçeye çevrildi, Flaneur tarafından yayınlandı.
Vietnam Savaşı ve savaş karşıtı hareket
Blazing Combat, yayın hayatına başladığı 1965 yılında ABD’nin Vietnam’daki varlığı onuncu yılını doldurmakta ve gelen asker tabutlarıyla birlikte savaş karşıtı itirazlar yükselmekteydi. Amerikan ordusunun on binin üzerinde askeri ölmüş, yüz bin civarında askeri ise yaralanmıştı. İlk önce kampüslerde başlayan savaş karşıtı hareket, on binlerle ifade edilen eylemlerle sokakları dolduruyordu. Amerikan ordusu bir yandan Vietnam’da gerillaların saldırıları karşısında, bir yandan da askere gitmeyi reddeden yüz binlerce ABD vatandaşı yüzünden iki cephede de kayıp yaşamaktaydı.
Amerikan toplumu Vietnamlıları düşman olarak görmedi. Boksör Muhammed Ali, savaşa gitmeyeceğini “Louisville’de zenci diye anılan insanlar köpek muamelesi görüp en temel haklarından mahrum bırakılırken ben ne diye üniforma giyip memleketimden on bin mil uzakta, Vietnam’da kahverengi bir halka bomba ve kurşun yağdırmaya gidecekmişim? Hayır! Beyaz efendilerin esmer halklar üzerindeki tahakkümünü devam ettirmek maksadıyla girişilen bir savaşa katılıp başka bir yoksul halkın öldürülmesine ve yakılmasına yardım etmeyeceğim. Ben duruşumu koruyorum ve işte tekrar söylüyorum: Halkımın gerçek düşmanı tam da burada!” söyleriyle açıklamaktaydı.
Hiçbir gizli niyete sahip olmadan “sadece bir savaş kitabı” çıkarmak isteyen yayıncılar, dergide yayınladıkları bir Vietnam öyküsü ile savaş yanlısı dağıtımcıların dikkatini çektiler. “Manzara” isimli hikâye, ABD ve müttefiklerinin sivilleri katlettiğini anlatan, iki güç arasında kalmış, iki güçten birini tercih etmeyen, tek derdi pirinç yetiştirmek olan bir köylünün pirinç tarlası ile birlikte imha edilmesini konu alan bir öyküydü. Bu sayıyla birlikte derginin askerî üslerde satılması yasaklandı, savaş gazileri ve muvazzaf askerlerin üye olduğu Amerikan Lejyonu’nun itirazıyla bazı dağıtımcılar dergiyi dağıtımdan çekti. Böylelikle kapitalistler, savaş karşıtı potansiyel gördükleri bir dergiyi sihirli bir dokunuşla öldürmüş oldular. Türkiye’de olsa derginin yayıncısı halkı askerlikten soğutmaktan, yazarlar da Türklüğe hakaretten yargılanırdı. Bu da pek sihirli bir dokunuş olmazdı.
Vietnam’daki yıkım, kitapta anlatılan öykülerin çok ötesine geçmişti. Örneğin sivil halkın üstüne napalm bombası atan pilotun aldığı emir, emri uygularken yaşadığı ruh hâli üzerine bir öykü öngörülmemiş olsa da, “Manzara” öyküsü 16 Mart 1968’de My Lai’de gerçek oldu. ABD ordusu sivillerin yaşadığı köye girerek beş yüz Vietnam köylüsünü öldürdü. Katliam tüm dünyada büyük infial yarattı.
Ekte yer alan röportajlara göre yayıncı James Warren da, yazar Archie Goodwin de savaş karşıtıydı. Fakat savaş karşıtı bir çizgi roman çıkarmak istemiyorlardı. Savaş yanlısı bir çizgi roman da değildi niyetleri. “Savaşın içinde kısılmış kişilerin duygularına tercüman olan”, “harika hikâyeler, muhteşem çizimler peşinde” bir dergi çıkarmak istemişlerdi.
Savaşın gerçek yüzü
Dergiyi doğal olarak savaş karşıtı olarak konumlayan durum da, propaganda amacı taşımadan yapılan gerçekçi savaş tasvirleri ve savaşa sıradan askerlerin gözünden bakılmasıydı. Egemenler savaşın gerekliliğinden, haklı savaşlardan, savaş ahlakından ve erdemden bahseder. Vatan, millet, bayrak ve benzeri semboller etrafında toplumu kenetlerler. Fakat savaşırken durum pek bu kadar sevimli değildir. Askerler savaşmaktan kaçar, korkar, delirir, cinayet işler, sivilleri öldürür, savaş suçu işler, intikamla duygusuyla dolar. Savaşmanın beyhude olduğunu kavrayabilir ya da ne uğruna, kimin için öldüğünü fark edebilir.
Kitaptaki öyküler bu açıdan çok başarılı. Bir tepeyi savunmak için tüm birliğini kaybeden, hiç düşmanla karşılaşmadığını böbürlenerek anlatırken ilk gördüğü düşman tarafından öldürülen, ‘potansiyel saldırıları engellemek’ için köyleri boşaltan, sivilleri katleden, üniforma ile kazandığı otoriteyi sivillere zulme dönüştüren, öldürmenin tadına varınca daha da çok öldürmek isteyen askerler bu savaşın bir gerçeği. Kan döktüğü için pişman olan, aldığı kanunsuz emirleri sorgulayan ve itaat etmeyen askerler de bu savaşın gerçeği. Savaş, doğası gereği, korkunç potansiyellere sahip bir durum. Öyküler, içinde olmak istemediğimiz olayları başarıyla anlattığı için de doğal olarak savaş karşıtı.
Militarizmin dayattığı zorunlu askerlik, halkları birbirine düşman eden kof milliyetçilik, silahlara harcanan devasa bütçeler, askerî harekâtlar, savaşın sebep olduğu yıkım, savaşlarda ölmemek için yurdunu terk eden ve buna bağlı göç yollarına düşen mülteciler, savaşlara karşı çıkmanın ve barışı tesis etmenin gerekliliğini her gün bize dayatıyor. Eğer silahları külliyen gömmek istiyorsak, sahip olduğumuz sınırlar, devletler, devletlerin orduları, savaşa duyulan ihtiyacın arka planında yatanlar ve tüm bunların kapitalist sistemle ilişkisi daha bütünlüklü bir kavrayışla konunun ele alınması gerektiğini de gösteriyor.
Blazing Combat’ınyaratıcıları, tarihî bir anda, soğuk savaşın karanlık günlerinde, doğru bir yerde durmanın cezasını ekonomik bir yaptırımla ödediler. Fakat geride hem çizgi roman müptelalarını, hem savaş edebiyatı sevenleri, hem de iyi bir öykü okumak isteyenleri fazlasıyla tatmin edecek bir eser bıraktılar.