Işıl Demirel
İsmiyle Yaşamak
Derleyen Rita Ender
İletişim, 2016
Meçhul Yahudiler Ansiklopedisi
Derleyen Rıfat N. Bali
Libra, 2016
Geride bıraktığımız yıl birbirinden vahim olaylarla hafızamıza kazındı. Nefret suçları, kutuplaşma, antisemitizm… Ne arasak yaşandı bu yıl. Birbirini anlamak ve tanımak dururken toplumun farklı kesimleri her geçen gün birbirinden daha aşılmaz duvarlarla ayrıldı. Oysa yaşadıklarımızı aşmanın, nefreti, kutuplaşmayı, ayrışmayı kırmanın en açık yolu birbirini tanımak ve anlamaktı. Ama neyse ki 2016 yılı bitmeden iki güzel kitap süpriz yaptı bizlere. Rıfat Bali ve Rita Ender yeni yayınladıkları kitaplarıyla en doğru zamanda tam da yapılması gerekeni yaparak bizlere tanıma ve anlama fırsatı sundu. Gündelik yaşamdan, sıradan insanların, sıradan hikâyelerini aktaran bu kitaplar okuyucularına iyi bir ders verecek nitelikte. Ne konuda mı? Önyargılardan, basmakalıp davranış hallerinden sıyrılmak için kılavuz niteliğindeki bu kitaplarla bildiklerimizi tekrar gözden geçireceğimiz kesin.
“Yabancı mısınız?”
Rita Ender, İsmiyle Yaşamak adını verdiği kitabında bu ülkede Rum, Yahudi, Ermeni, Süryani isimleri taşıyarak yaşamanın kimi zaman hüzünlü, kimi zaman trajik, kimi zamansa can sıkıcı hallerini aktarıyor bizlere. Ve aslında gayrimüslim olmayı anlatırken bir yandan da çoğunluk olana, “Müslüman-Türk” olana ayna tutuyor. Zannetmeyin ki bu hikâyelerin asıl öznesi Rum, Yahudi, Ermeni ve Süryaniler. Aslında onların isimleri ile geniş toplumda var olma deneyimlerinin asıl öznesi Ahmet, Mehmet, Ayşe, Zeynep gibi yaygın, “normal” olana uygun isimlerle yaşayanlar. İsimleriyle ilgili onlara sorulan sorularda, “farklı”, “değişik”, “olağandışı” ve hatta “garip” olduklarını hissettirenler.
Doğumunuzla birlikte anne-babanızın, kimi zaman dinsel, kimi zaman kültürel gelenekten esinlenerek ya da belki sadece beğenerek size uygun gördüğü, sadece size hitap edilmesi için seçtiği ve dünyaya gözlerinizi açtığınız ilk andan itibaren belki de en çok duyduğunuz sesin, yani isminizin neden öyle olduğunu anlatmaya çalıştığınızı düşünün şimdi. Adınız neden Ahmet, Mehmet, Ayşe ya da Fatma? Pek çoğumuz için kolay bunun cevabını vermek, çünkü ardından gelecek herhangi başka bir soru yok. Oysa bir Rum, Ermeni, Yahudi ya da Süryani için durum pek böyle değil. Onların cevaplaması gereken bir sorular silsilesi var gündelik hayatta ve kamusal hayatta. İsimlerini söyledikten sonra kimi zaman anlaşılmazlık ya da şaşkınlık ifadesi ile yöneltilen “İsminiz neden böyle?”, “Adınızı kodlar mısınız?”, “Ne değişik bir isim! Anlamı ne?”, “Gerçek isminiz mi bu?”, “Yabancı mısınız?”, “Etnik kimliğiniz ne?”, “Nerelisiniz?”, “Türkçe biliyor musunuz?” ya da “Aaa ne güzel Türkçe konuşuyorsunuz!” gibi türlü soruya cevap vermek zorunda kalıyorlar.
Ne zor değil mi bu sorularla gündelik hayatta karşı karşıya kalmak? Örneğin mesleğinizi icra ederken bu soruların size yöneltildiğini düşünün. Araştırmacı kimliğinin yanı sıra aynı zamanda avukatlık da yapan Rita Ender’in, çoğu zaman mahkeme salonlarında vazifesini icra etmek için öncelikle bu sorulara cevap vermek zorunda kaldığını ve bununla nasıl yaşandığını okuyacaksınız bu kitapta.
Bu ülkede Ari, Aron, Arus, Avi, Despina, Doret, Elena, Eliza, Emanuel, Foti, Geo, Gila, İoanna, Luiz, Mihail, Milko, Nazaret, Ninve, Ohannik, Teodora, Yani, Yetvart, Yorgo, Yudit, Zakarya gibi isimlerle nasıl yaşandığını ve ismini kodlamaya alışmayı, insanî ilişkileri göreceksiniz gerçek insanların deneyimlerinde. Ama sanırım daha önemlisi, sorunun altında yatan asıl meseleyi öğreneceksiniz. Yahudi, Rum, Ermeni, Süryani nedir, biraz da bunu yakından tanıyarak anlayacak, toplum geleneklerine, isimlendirme adetlerine, beklentilere ve hatta aidiyetlere dair fikir sahibi olacaksınız. Ve artık bir kere tanıdık mı bu isimleri ve sahiplerini artık yabancı gelmeyecek bir daha kulağımıza.
Kitapta Goethe’den alıntılandığı gibi “insanın özel ismi, sırtına geçirivereceği, eteğinden çekiştirilebilecek bir ceket değil, ona tastamam oturan bir kıyafettir”. Velhasıl Rita Ender’in bu kitabı, umalım ki isimleri çekiştirenlerden olmamamıza olanak sağlasın.
Trajik ve dramatik değil
Bizlere toplumu, topluluğu yakından anlatan bir başka kitap ise Rıfat Bali’den geldi. Meçhul Yahudiler Ansiklopedisi adını verdiği derlemede Bali, bizlere Yahudi toplumunun çeşitli kesimlerinden tanınmayan, bilinmeyen, sıradan insanların sıradan hayat hikâyelerini sunuyor. Kitap “Türkiye’de Yahudi Olmak” deneyimini aktarırken aynı zamanda Türkiye’nin yakın tarihine de mercek tutmamıza olanak sağlıyor. Rita Ender’in kitabı gibi Bali’nin bu derlemesi de bizlere bir yandan da “Yahudi nedir?” sorusunun cevabını anlatan, tanıtan bir kılavuz niteliğinde. Hakkında basmakalıp ve hatta çoğu zaman antisemit önyargılar üretilmiş Yahudilerin aslında ne olmadıklarını bu kitapla görmek mümkün.
Bu kısa hayat öykülerinin kahramanlarının kimi çoktan bu dünyadan göçüp gitmiş, kimi de hâlâ hayatta. Çocukları, eşleri, bir akraba ya da bir tanıdıkları tarafından hayat öyküleri kaleme alınan bu kahramanların tek ortak yanı, onları bu kitabın çatısı altında birleştiren tek şey, Yahudi olmaları. Kendi sıradan hayatlarında belki de yalnızca aileleri, eşi, dostu ve tanıdıkları tarafından kim oldukları bilinen bu insanların,aslında kimsenin bilemeyeceği ve hatta belki de kimsenin merak dahi etmeyeceği hayat öykülerinde neler yok oysa ki.
Yalnızca Varlık Vergisi’ni, İhtiyatlı Askerliği, II. Dünya Savaşı’nı, Trakya Olayları’nı, 6-7 Eylül Olayları’nı ve İsrail’i okumayacaksınız bu hikâyelerde. Kadınları, erkekleri, geçmişi, komşuluk ilişkileri, dilleri, kültürleri, küfür ve tekerlemeleri, korku ve çekinceleri, öfke ve kırgınlıkları, özlem ve hasretleri, yemekleri, ticaret ilişkilerini, yasakları, engelleri ve yaşamak zorunda kaldıkları hayatı tüm gerçekliğiyle okuyacaksınız. Aman yanlış bir izlenim oluşmasın. Trajik ve dramatik bir kitap değil sizi bekleyen. Bilmediklerinizle yüzleştirecek bir kitap sadece.
İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirler dışında da, hatta Tokat, Samsun gibi düşündüğünüzde aklınıza ilk başta gelmeyecek pek çok yerde bir zamanlar Yahudi nüfusun yaşadığını, buralarda ibadethaneleri bulunduğunu öğreneceksiniz bu kitapla. Yalnızca kötü hikâyelere, göçlere, kalp kırıklıklarına, devlet zulmüne tanık olmayacaksınız. Ve aslında bunlara şaşırmayacaksınız. Dedim ya, bildiklerimizi baştan gözden geçireceğiz bu kitapla.
İki bando subayı
Örneğin gayrimüslimlerin Atatürk sevgisinin şaibeli olduğunu düşünenler için Anıtkabir’in aslanlı yolunu ve ülkenin pek çok yerindeki sayısız Atatürk büst ve anıtının bir Yahudi tarafından yapılmış olduğunu duymak şaşırtıcı olacaktır herhalde. Hemen antisemitizme kapılıp parası içindir diye düşünülmesin tabii. Aynı kişinin evinde Atatürk’ün resimleri ve bizzat kendi elleri ile kalıba döktüğü yüzü ve ellerinin gölgesinde hayatını geçirdiğini de eklemek belki zihin açıcı olacaktır.
Ya da gayrimüslimlerin devlet vazifesinde çalışmadıklarını, çalıştırılmadıklarını bilenler için 1940’larda iki Yahudi’nin albay kadrosuna kadar yükseldiğini duymak şaşırtıcı olacaktır belki de. Hemen heyecanlanmayın, bando subayı ikisi de! Ya da İsrail’in tüm Yahudilerin yaşamak istediği tek anavatan olduğu yanılgısına kapılanlar için, orada yaşamanın Yahudilere en önemli getirisinin aslında orada azınlık yerine çoğunluktan biri olabilmek olduğunu duymak faydalı olacaktır.
Kitabın süprizlerini daha fazla bozmadan anlatmaya çalışayım asıl meramını. Kitapta yer alan sıradan insanların hayat öyküleri ile ülkede olup bitenlerine, resmî tarihin anlatmadıklarına, yaşananların gerçek hayatlara etkisine tanıklık edecek, Yahudi olmanın Türkiye’de nelere bedel olduğunu anlama fırsatı edineceksiniz.
Velhasıl bu iki güzel kitapla 2017’in birbirimizi tanıdığımız, anladığımız ve öğrendiğimiz ve kimsenin kendini “beyaz bilyelerin bulunduğu çuval içindeki tek kara bilye gibi hissetmediği” ve hissetmeyeceği umutlu zamanların başlangıcı olması dileğiyle. Keyifli okumalar.