Ahmet Eken
Kızıl Moskova
Mihail Bulgakov
Can Yayınları, 2016
Amacı yanlızca siyasal iktidarı değiştirmek olmayan, yaşamı her bir yanıyla yeniden inşa etmek, yeni bir dünya kurmak olan devrimlerin ilk zamanlarında yazılanları okumak hoş bir uğraş. Özellikle büyük laflardan ari, sıradan konular ve olaylar üzerine kaleme alınmış, günlük yaşamdan söz eden, küçük dünyalarında yaşayan insanları anlatan metinler, bir de mizahla yoğrulmuşsa keyif verdiği gibi öğretiyor ve düşündürüyor da.
Mihail Bulgakov’un (1891-1940) öykü ve köşe yazılarının bir bölümünün yer aldığı Kızıl Moskova adlı kitapta bunları görüyoruz.
Yazılar ilk kez 1921-1926 yılları arasında süreli yayınlarda yayınlanmış hicivli eleştiriler. Ancak yazar bunu sürdürememiş, tavrını beğenmeyen “büyükler” tarafından yasaklanıp sessizliğe mahkûm edilmiş. Usta ile Margarita, Genç Bir Köy Hekimi, Köpek Kalbi gibi eserleri okuyucunun karşısına Stalin’in ölümünden sonra çıkabilmiş. Kısaca, uğruna mesleği tıp doktorluğunu terk edip başladığı yazarlığın hayrını yaşarken görmemiş.
Yazılar, çoğunluk bir gazete haberinden yola çıkılarak kaleme alınmış. Yerel bir sorundan yola çıkan Bulgakov, anlatılan olaydaki tuhaflığı öne çıkararak, yaygın bir sorunu işaret ediyor. Örneğin, “Alkolizmin Yararı Üzerine” başlıklı yazısında, yerel komitenin yeniden seçimi toplantısına sarhoş gelen komite üyesini savunan yönetim başkanının öyküsünü okuyoruz. Başkan, alkolizmin sosyal bir hastalık olduğunu söyleyerek tepkileri sona erdirir. Konuşması o kadar etkili olur ki, heyecanlanan bir grup toplantı kapanmadan meyhanenin yolunu tutar! Yerel komiteye de ünlü bir alkolik seçilir.
Burada değinilen, Rusların ezelî ve ebedî sorunu içki düşkünlüğünün insanları ne hâle soktuğu, nelere yol açtığı, yazılarda sıkça işlenen bir konu.
Yazarın hicvettiği bir diğer konu, memurların işgüzarlığı. Naaş sağlık ocağına getirilmediği için sağlık memurundan defin kağıdı alamayan ölü yakınlarının başına gelenler, bekâr olduğu için erzak alamayanlar, tren personeline imparatorluk ailesinin üyelerinin nasıl ağırlanacağı kohusunda hazırlanmış olan yönetmeliği hatırlatanlar, çalışma süresi uygun olmadığı için röntgen çektirmeye personelini göndermeyenler…
Bulgakov, “küçük dağları ben yarattım” diyen işgüzar yöneticileri, bürokrasiyi, rüşveti, baştan savmacılığı, yoksulluğu ve yokluğu, içki düşkünlüğünü, küçük yolsuzları, dolandırıcılıkları, adam kayırmacılığı, sorumluların gerçekleri gizlemesini, konut sıkıntısını, dedikoduyu, Yeni Ekonomik Politika’nın (NEP) ortaya çıkardığı görgüsüz yeni zenginleri, kadınlara kötü mumameleyi… küçük dünyalarda yaşananlardan söz ederek karşımıza koyuyor.
Dinleyenlerin buruk bir tebessümle izlediği hikâyeler bunlar. Ayrıca, onca zaman sonra, belgesel bir anlamı da var.