Ahmet Eken
Muhtemelen yerlilerin ettiği beddualardan olacak, 16. yüzyıldan itibaren İspanya, yakasını bir türlü ekonomik krizlerden kurtaramamış. “Yeni Dünya”nın dört bir yanından gelen altınlar, gümüşler, para eden başka mallar her ne kadar tarihindeki şanlı sayfaların sayısını çoğalttıysa da, akşamları yatağa açlıktan guruldayan bir mide ile girenlerin sayısında azalma olmamış. Sefaletin, açlığın, maddî ve manevî çöküntünün diz boyu olduğu böylesi bir ortamda, daha sonraları ‘pikaresk roman’ adını alacak olan yeni bir anlatı türü doğmuş.
Kitabın çevirmenleri bu romanlarla ilgili olarak şu bilgiyi veriyor: “Pikaresk roman adını, bu türün ana kahramanlarına verilen, İspanyolca bir kelime olan picaro‘dan alır. Bu kelime düzenbaz, haylaz, hilekâr veya serseri anlamına gelir. Toplumun alt kesiminden gelen pikaresk romanın ana kahramanları şövalye romanlarındaki ya da pastoral romanlardaki ana kahramanlar gibifaziletli davranışlar sergilemezler. Genellikle hayatlarını dilenerek ya da farklı efendilere hizmet ederek kazanırlar. Ama picaro, başkalarının malını çalan hırsız değildir, sadece aklını ve becerisini kullanarak ve çoğu zaman da başkalarının saflığından faydalanarak ekmeğini kazanan biridir.”
Güncel yaşam
Tormesli Lazarillo, türünün ilk örneği: 1554 yılında yazarı belirsiz olarak yayınlanmış. Lazarillo ile başlayan akım, Mateo Alemán’ın Alfarache’lı Guzman adlı romanıyla devam etmiş. Bu roman, Lazarillo‘dan “aşağı yukarı yarım yüzyıl sonra baskıya verildi. Ama aradan geçen zaman zarfında İspanya’nın durumu daha da kötüleşmiş, açlık ve sefalet de o derecede artmıştı. Dolayısıyla, hayatta kalma mücadelesi veren picaro‘lar daha kurnaz, daha acımasızdılar… Üçüncü pikaresk roman Eğlenceli Yolculuk 1603 yılında Agustin de Rojas tarafından yayınlandı. Bunu, yazarı kesin olarak bilinmeyen Düzenbaz Justina (1605) izledi… On yedinci yüzyılın ortalarına kadar devam eden pikaresk romanın sonraki yüzyıllarda da birkaç örneği görülmüşse de, bu edebi tür artık önemini ve güncelliğini yitirmiş olduğundan bunlar halkın ilgisini pek çekmedi.”
Önceki edebiyat türlerinden farklı olarak, dönemin İspanya toplumunun fertlerinden, güncel yaşamdan, kusurlu yanlarından söz eden Tormesli Lazarillo‘nun yazarı, engizisyon korkusundan olsa gerek, adını gizli tutmuş. Zaten bir süre sonra da engizisyon mahkemesi romanı kara listeye dahil ederek yazarı mahçup etmemiş. Ancak kitabın ülke dışında basılan binlerce nüshasının İspanya’ya girişine engel olamamış ve okuyucunun bu tavrı karşısında Kral II Felipe bazı rötuşlarla kitabın basımına izin vermiş. Kitabın bu sansürlü hali 19. yüzyıla kadar devam etmiş ve nihayet yüzyıllarca süren yasak 200 yıl önce kalkmış.
Erken bir ifşaat
Talihsiz çocuk Lazarillo, babasının ölümünden sonra zor duruma düşen annesi tarafından kör bir dilencinin yanına yardımcı olarak verilir. Köy köy, kasaba kasaba dolaşarak mesleğini icra eden adam kurnaz, açıkgöz biridir, herkese uygun dualar eder, para ister. Çok da cimridir. Lazarillo’nun “hayatta kalması için gereken yiyeceği bile esirgeyerek” onu açlıktan kıvrandırır. Çocuk kısa zamanda usta bir ekmek ve şarap hırsızı olur. Yaptıkları anlaşılınca dayak yiyen ve nefreti artan küçük, sonunda bir oyunla dilenciyi ciddi bir kazaya uğratır ve kaçar.
Gittiği kasabada dilenirken bir papazla karşılaşır ve papaz onu yanına alır. Ayin sırasında fakirlere dağıtılsın diye kiliseye bağışlanan ekmekleri evine götüren, hayır için topladığı paraları zimmetine geçiren papaz, Lazarillo’nun bir önceki patronundan da daha cimridir. Herkese “ölçülü yaşamayı, yemede içmede kanaatkârlığı” öğütlerken, kendisi için son derece cömerttir! Cenaze sonrası düzenlenen yemeklerde herkesten çok yer.
Lazarillo ekmeklerin saklandığı kilitli sandığı açmanın yolunu bulur, ama hırsızlığı yapanın bir yılan olduğunu tahmin eden papazın “Yılanı avladık” diyerek içinde yattığı samanlara sopayla vurması, yaralanan çocuğun ağzında sakladığı ikinci anahtarın ortaya çıkması bu işinin de sonu olur.
Yeni bir patron arayan Lazarillo, bu sefer bir asilzade ile karşılaşır. “İyi giyimli, omuzlarında pelerin, belinde kılıcıyla” güven uyandıran asilzade, gerçekte kahramanımızdan daha açtır. Lazarillo için yapacak tek şey, dilenmeye devam etmek, acıdığı bu adamı da doyurmaktır. Bu bölümde, asilzadenin öyküsü çerçevesinde soylular dünyasının da halini okuruz. Asilzade hizmet edeceği bir senyör aramakta, ama talihi yaver gitmemektedir. Birgün ev sahibi icra memuruyla kapıya gelir. Evden kaçan asilzade Lazarillo’yu onlarla baş başa bırakır.
Artık delikanlılık çağına gelmiş olan Lazarillo, bir rahibin yardımıyla sakalık yapmaya başlar. Artık az da olsa para kazanıyordur. Ve en sonunda devlet kapısında bir iş bulur: Tellallık. Satılan şarapları, açık artırmaları, kayıp eşyaları ve yargılanıp mahkûm olanların cezalarını duyuruyordur.
Meçhul yazar, “sade bir uslupla yazdığım bu yazılar okurların hoşuna giderse bu beni mutlu eder” diyor. Gördüğü ilgi bu beklentisini karşılamıştır. Ama daha önemlisi, romanın erken bir ifşaat olması. Zaten kilise de bunu görüp tedbirini almış.