Sıra Kürtlerde
Ahmet Altan
Bizim ülkede benim görebildiğim toplumu değiştirecek üç büyük güç var.
Kemalistler, muhafazakârlar, Kürtler.
Hiçbir zaman doğru dürüst üretim yapabilen bir ülke olmadığımızdan, gruplaşmalar “sınıfsal” zeminde olmadı burada.
Üretim zincirinin aynı bölümünde bulunmanın yarattığı “sınıfsal” ortaklık hayatın önemli bir parçası haline gelemedi.
“Sol”, bir sınıf ya da bir parti olarak değilse bile, bir “düşünce” olarak değişim motorlarından biri haline gelebilirdi.
Ama “solu ve solculuğu” askercilikle, devletçilikle, dine duyulan öfkeyle özdeşleştirmek, “kahrolsun emperyalizm” demenin solcu olmaya yeteceğini düşünmek… Solun felsefesi, bilimi ve siyasetiyle “değişimin özünü” yakalamayı hedefleyen, değişimin nedenini, nasılını merak eden, değişimin her aşamasını gözden geçiren, insanların değişimle uyumlu yaşamasını sağlayacak politikaları oluşturan, “değişim odaklı” bir yaklaşım olduğunu unutmak… Solculuğun toplumsal bir güç hâline gelmesini önledi.
Toplum, “değişim bilincine” hiç sahip olamadı.
Burada toplumsal gruplar kültürel ve ırksal özelliklere göre şekillendi.
Kemalistler, Batı yaşamına özenen, Batı’nın “çağdaşlığından” hoşlanan, şehir yaşamının çekiciliğinden payını almak isteyen, bilinçli ya da bilinçsiz Türklüğü veTürkçülüğü yücelten bir anlayış oldu.
Batı’nın felsefesini ve demokrasisini hiçbir zaman farkedemediler.
Batı’ya hem hayran hem düşman, Türklüğüne tutkun, iyiniyetli ama zorba bir İttihatçı subay kimliğini aşamadılar.
İktidarları çok uzun sürdü.
Epeyce değişiklikler yaptılar, imparatorluktan cumhuriyete geçmek bile çok önemli bir kazanımdı.
Ama “Türkçülüğün” ve zorba bir modernizmin sınırlarını aşamadılar, kendilerine benzemeyen herkesten nefret ettiler.
Toplumun kendilerine benzemeyen kesimlerine açılamadılar.
Belki de Türkçülüğün neredeyse doğar doğmaz iktidara gelmesi, onları muhaliflerinden korkmaya ve o muhalifleri silahla korkutmaya zorladı.
İktidarlarını da silahla sürdürdüler.
Muhafazakârlar daha taşralı, daha geleneksel, Kemalist iktidardan payını alamamış, küskünlüğünü ve yenikliğini “dine sığınarak” iyi etmeye çalışan bir gruptu.
Kemalistlerin Batı’ya hem hayran hem düşman olması gibi onlar da Türkçü Kemalistlere hem düşman hem hayrandılar.
Kemalist yaşam tarzına uzak dursalar da Kemalist Türkçülük damarlarında dolaşıyordu.
Onlar kendi değerlerini ve düşmanlıklarını “esneterek” kendi dışlarındaki kesimlere açıldılar, demokrasi sözü verdiler ve iktidara geldiler.
ANAP’la başlayan iktidarları asıl AKP döneminde zirveye ulaştı.
“Esneyerek genişlemeleri”, kendilerine benzemeyenleri de kucaklamaları sayesinde uzun zaman iktidarda kaldılar.
Onlar da önemli işler yaptılar… En önemlisi askerî vesayeti bitirdiler.
Ama iktidar nimetlerinin tadını tek başlarına çıkarma arzusu, Kemalistlerdekine benzeyen “tek adam” hayranlığı, sonunda onların da kapılarını kendilerine benzemeyenlere kapatmasına neden oldu.
Cevabını da aldılar… İktidardan düştüler.
Çünkü bu ülkede, o üç büyük gruptan birinin iktidarı ele geçirebilmesi için ya “silahla” ya kendilerine benzemeyenlerle ittifak yapması gerekiyor.
Hiçbir grubun sayısı ve gücü tek başına iktidara gelmeye yetmiyor.
Artık “silahla” ittifak yapmak geçerli olmayacağı için de iktidarı almak ve Türkiye’yi değiştirmek için mutlaka “esnemek ve genişlemek” zorunluluğu ortaya çıkıyor.
İlk iki grup sırasını savmış gibi gözüküyor.
Şimdi iktidara ve Türkiye’yi değiştirip dönüştürmeye Kürtler aday bence.
Son seçimlerde Kürtler de kendi kimliklerini ve duruşlarını esnettiler, kapılarını kendilerine benzemeyenlere açarak genişlediler ve oylarını iki katına çıkardılar.
Bugün HDP hem bir Kürt partisi hem de Türkiye’nin partisi… Kendi özünü kaybetmeden kendisine benzemeyenlerle birleşme yolunda ilerliyor.
Bu tür esnemelerde ve genişlemelerde en büyük sorun, o gücü oluşturan “çelik çekirdeğin” değişime ayak uydurmasındaki zorluklardan çıkar.
HDP bu zorluğu yaşayacak herhalde.
Bunu aşabilirse, Türkiye’yi Kemalistlerle muhafazakârların getirdiği noktadan ileriye taşıyacak bir programa ve siyasete sahip çıkabilirse, Türkiye’nin geleceğinde Kürtler var bence.
Barışı, demokrasiyi, özgürlüğü, eşitliği sağlamaya onlar aday.
Bunu başarabilirler mi ,yoksa diğer iki grup gibi yolun bir yerinde yorulup dururlar mı?
Bunu bilmiyorum.
Ama sadece diğer iki grubun hatalarına baksalar bile kendilerine geniş bir yol açacak haritayı ele geçirmiş olurlar, bunu biliyorum.