BİR SÜREÇ OLARAK ROBOSKÎ
Behçet Çelik
AKP Kürt illerinde büyük bir yenilgi aldı. Seçimlerin ardından bunun nedenleri tartışılırken farklı görüşlerden kişiler, çözüm sürecinde kayda değer bir adım atılmaması, Dolmabahçe mutabakatından geri adım, “Kürt sorunu yoktur” sözü gibi etmenlerin yanında Roboskî’den de söz etme gereği duydu. 28 Aralık 2011’de 34 Kürt yurttaşın hava saldırılarında katledilmesinin ardından iktidarın aldığı tutumun Kürtler tarafından bir onur meselesi olarak görüldüğü; katliamın ardından failleri bulmak bir yana, adaletin tesisini ve sorumluların cezalandırılmasını isteyenleri aşağılayacı bir üslubu benimseyen AKP yönetiminin (ve elbette tek seçici Erdoğan’ın) oy kaybının kaçınılmaz olduğu ifade edildi.
Roboskî’nin taşıdığı çoklu anlam ve katliamın art alanı Sibel Oral’ın Toprağın Öptüğü Çocuklar/ Adaleti Beklerken Roboskî kitabında açık seçik görülüyor. Roboskî’nin bir kaza olduğu hükümet tarafından hep söylendi, ama aradan geçen zamanda olup bitenlere baktığımızda, Kürt sorununun yıllar içerisinde geçirdiği aşamalarla Roboskî arasında bir bağ bulunmadığını söylemek zor. Roboskî’nin öncesine de bakmak gerek. Bu katliam sadece 28 Aralık 2011 gününe kayıtlı bir olay değil, bir sürecin parçası. Oral’ın kitabının önemi de öncelikle bu katliamın öncesi ve sonrası olduğunu hatırlatıp gözler önüne sermesinde.
2011’den yirmi yıl öncesine kadar gitmekte ve neler yaşandığına bakmakta fayda var. Oral’ın görüştüğü insanların çoğu anlatıyor: Katledilen 34 yurttaşımızın yaşadığı köy yeni bir yerleşim, 90’larda göçe zorlandıklarında buraya yerleşmişler. Daha önce yaşadıkları Zeviyan’dan şimdi yaşadıkları Gülyazı’ya göçe zorlanmalarının nedeni ise köylerinde hiç kimsenin koruculuk yapmak istememiş olması. Bu nedenle maruz kaldıkları tek yaptırım göçe zorlanmak olmamış üstelik; ağır baskı ve işkenceler de yaşanmış. Anlatılanlara göre bu baskılar nedeniyle korucu olanlar da PKK’lilerle askerler arasındaki çatışmalarda en önde bulunmaya zorlanmış. Bunun yanı sıra, askerlerin köylülerin yazları çıktıkları yaylalara yerleştirdiği mayınlarla ilgili bilgi vermemesi nedeniyle çok sayıda insan mayına basarak ölmüş, sakatlanmış. 90’larda yaşananların hemen hepsinin örnekleri mevcut Roboskîlilerin anlattıklarında.
Katliamdan bu yana üç buçuk yıl geçti, bu zaman zarfında sorumluların tespiti konusunda elde kocaman bir sıfır var. Açılan soruşturmalar takipsizlikle sonuçlandı, katliam unutulmaya bırakıldı. Toprağın Öptüğü Çocuklar’ın bir önemi de burada: Yirmi yıl öncesinin tanıklıkları, katliam gecesi ve sonrasında yaşananlar, kamuoyu nezdinde Roboskî’nin nispeten önemsendiği sıralarda devlet erkânının sarf ettiği sözler ve bunların medyada nasıl sunulduğu bir araya geldiğinde Roboskî’nin neyi temsil ettiği, ne anlama geldiği açıkça ortaya çıkıyor.
Katliamın ardından ana akım medyanın sessiz kalışı da ilk değildi. 90’lı yıllar boyunca sayısız örneği yaşandı bunun. Roboskî’nin karartılmaya çalışıldığı 36 saat boyunca medya organlarının sessiz kalışı da 90’larda olan bitenin küçük ölçekte bir temsili olarak değerlendirilebilir.
Oral’ın görüştüğü genç yaşlı, kadın erkek herkes aynı şeyi talep ediyor: Adalet. Katliamın sorumlularının yargılanması. Bu talep yerine getirilmediği gibi bunu talep edenlerle neredeyse dalga geçildi. Oral, katliamda ölen gençlerin yakınlarıyla yaklaşık üç yıl sonra görüşmüş. Bu üç yıl boyunca bu yönde atılan kayda değer tek bir adım olmaması onlarda büyük bir hayal kırıklığı ve isyan yaratmış. Böylesi olumsuz duygular bir yandan umutsuzluğa neden olurken, özellikle çocuklarda bir başka duyguya daha yol açmış. Bu konuda bir şeyler yapmak istediklerini söylüyorlar. İlk zamanlar okula gitmek istemeyen çocuklar, okula gittikleri takdirde ileride bu katliamın sorumlularının bulunması ve adaletin sağlanması için bir şeyler yapabilecekleri söylenerek ikna edilmiş. Öte yandan, bu çocukların bazısının öfkesi dinmemiş, köylülerden biri, “O küçücük çocuklar askerî bir araba geçtiğinde hepsini taşlıyorlar artık” diyor. “Taş atan çocuklar” bir ara gazetelerin vazgeçmediği bir konuydu ve neredeyse siyasî (ya da kriminal) bir kategori olarak söz ediliyordu onlardan. Toprağın Öptüğü Çocuklar’ı okuduğumuzda sadece bir köydeki çocukların değil, bütün bir bölgedeki çocukların ruh halini de anlıyoruz. 90’larda buna benzer bir ruh haliyle büyümüş olanlar şimdilerde yetişkin; Oral’ın kitabı, onları da hatırlatıyor. Şu sıralarda yirmili, otuzlu yaşlarında olan kuşağın yetişmekteyken neler yaşadığının da bir temsili çünkü Roboskî.
Toprağın Öptüğü Çocuklar, katliamın neden olduğu acıları unutturmamanın yanı sıra, siyasilerin ve güvenlik güçlerinin Kürtlere nasıl baktığını hatırlattığı için de önemli. Sadece bunlar değil. Barışın neden elzem olduğu, barış ile adalet arasında kopmaz bağ, çatışmasızlığın bölgede rahatlama yaratırken kalıcı barış için nasıl büyük bir beklentiye yol açtığı, bu beklentilerin sürüncemede kalması nedeniyle artan umutsuzluk ve öfke gibi konuları da gündemde tutan, Roboskî katliamını tarihsel süreç içerisinde değerlendiren bir kitap.
Sibel Oral
Toprağın Öptüğü Çocuklar/ Adaleti Beklerken Roboskî
Can Yayınları, 2015.