Bir Çarmıhın Dibindeki Figürler için Üç Çalışma,
1944, Sunta üzerine yağlıboya, Tate Koleksiyonu, Londra
Francis Bacon’ın Bir Çarmıhın Dibindeki Figürler için Üç Çalışma üçlemesinde resmedilmiş suretler köşeye kıstırılmış, korkudan çılgına dönmüş yabani köpekler gibi sadece inleyip haykırmıyor yüzümüze karşı. Bir şeyler de söylüyor ve huzursuz ediyorlar.
Resimlerin gücü fantastik, şeytanî suretlerin tasvirinde yatmıyor elbette; Bacon’un bu işi, ne kadar çarpıtılıp bozulmuş, perişan edilmiş olsa da açıkça insan vücudu ve insan hareketleriyle oynayarak başarmasında yatıyor. İnsanlığın medeniyet ve aydınlanmanın ardında gizli kalan bir yönünün temsilidir bu suretler. Tarihsel varlıklar olarak toplumsal varoluşumuzun altında yatan ve varoluşumuzu etkilemeyi sürdüren o hayvanî doğanın ve kökenin temsilidir. Dokularımıza sinmiş ve hep öyle kalacak olanın temsili.
Kendimizi akılcı, düşünen, dünyaya dair bilimsel bilgi sahibi olarak görürüz; ama anlayamadıkları bir dünyada yaşayan, bu dünyaya tepkilerini ancak hırlayıp tehditler savurarak, dişlerini ve pençelerini sergileyerek gösterebilen ataların soyundan geliyoruz.
Bacon’ın boyalarıyla savunduğu görüş, medeniyetin ve onu oluşturan ana özelliklerin (farklı dinlerin, medenî olma fikrinin, bilim çabasının ve üretilen bilgilerin, Aydınlanma’nın adalet, özgürlük ve evrensellik kavramlarının) bir ciladan ibaret olduğu değil. Medeniyetlerin insanlığın vahşi doğasını örten bir pelerinden ibaret olduğu yolunda (mesela Thomas Hobbes’un felsefesinin ya da William Golding’in Nobel ödüllü edebî propagandasının örneklediği tarzda) naif bir medeniyet reddiyesi de değil. Hem biyolojik evrimleşmiş canlılar, hem de bir o kadar gerçek ve derin “bir ikinci doğaya” –toplumsal varoluşa– sahip varlıklar olarak doğamızın gerçekliğini tanımakta ısrar etmektir, Bacon’ın yaptığı. Bizi tarihi olan, varoluşu toplumsal şartlarla kuşatılmış varlıklar olarak tasvir etmektir. Bu biyolojik doğamız, bu toplumsal şartlar aracılığıyla ifadesini bulur.
İnsanlığın en büyük felaketlerinden biri
Bacon, ya da onun kuşağından biri, böyle fikirlere sarılmaktan nasıl geri durabilirdi ki? İnsanlığın en büyük felaketlerinden birinin içinde yaşamıştı: Sadece İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa ve Asya’nın tahrip edilmesi değil burada söz konusu olan, aynı zamanda evrensel insanlık fikrinin siyasetten silinmesi de. Bu eseri 1944’te tamamlamasından önceki 20 yıl boyunca Bacon, demokratik ilke ve ideallerin yerini Almanya’da tek lidere ve ulusalcılığa, SSCB’de tarihsel zorunluluğa ve partiye sadakate dayanan totaliter ideolojilere bırakmasıyla ve halkların sistematik soykırımıyla nitelenen bir dönemde yaşadı. Nazi Partisi’nin en ilkel insanî dürtüleri seferber etmek üzere siyasî propagandaya hizmet edecek biçimde imgeleri manipüle ettiği bir dönemde yaşadı.
Nazi propagandasının hem çekim gücü, hem de habis tehdidi ve bunların yanı sıra homoerotik nitelikleri Bacon’ı büyüler. 1930’lar ve 1940’lardan kalan eserlerinin çoğu Nazizm’in ikonografisini ve görsel tarihini sorgular, bunlarla oynar. Stüdyosu, sanatında kullanmak üzere böyle malzemelerle –Hitler’in, Goebells’in, Himmler’in, Streicher’in ve Mussolini’nin fotoğraflarıyla, gazete kupürleriyle, Nazi toplantı ve gösterilerinin, savaş alanlarındaki cesetlerin resimleriyle– tıka basa doludur.
Felaketin sonuçları 1940’ların ortalarına doğru ortaya çıkmaya başladı. Toplam 80 milyon kadar asker ve sivil ölümü – 30 milyonu SSCB’de, 6 milyonu Polonya’da, 9 milyon kadarı Almanya’da olmak üzere. En ileri kimya ve mühendislik becerileri Nazi rejimi tarafından Avrupa’da, bütün bir dinsel ve etnik topluluğu ortadan kaldırma amacıyla altı milyon Avrupa Yahudisini katletme endüstrisinde ve Roman halkını imha etme girişiminde kullanılmıştı. Nazi devleti bütün komünist aktivistleri yok etmeye, eşcinselliği sindirmeye ve engelli insanları kısırlaştırmaya da çalışmıştı. Slav halklar ve Avrupalı olmayanlar Nazi rejimi ve bütün müttefikleri (İskandinavya’da ve Fransa’da kişiler ve gruplar, Hırvatistan, Macaristan ve Ukrayna’da ordu birlikleri) tarafından ancak köle emeği olarak yararlanılacak ikinci sınıf insan olarak görülmüştü. Avrupa’nın her tarafında terör, işkence ve yargısız infazlar itaat sağlamak üzere devlet politikasının araçları haline gelmişti.
İlkelerin terk edilmesi
Bacon’ın Üç Çalışma’sının bağlamı budur. Üçlemenin resmî adı ‘Bir Çarmıhın Dibindeki Figürler için Üç Çalışma’dır. Mevcut üç panel başta bağımsız resimler olarak doğdu. Bileşik bir eser oluşturmaları daha sonra gerçekleşti. Bacon’ın ilk fikri, mevcut üçlünün üzerine Çarmıha Gerilme sahnesini tasvir eden dördüncü bir panel yapmaktı. Ancak bu, doğrudan bir gönderme yapma anlamının dışında, eseri Hristiyan kültürel mirasının bir parçası yapmaz. Eserin oluşturulmasındaki bağlam düşünülürse varılacak nokta kaçınılmazdır: Avrupa’nın yüzyıllar boyunca sömürgeciliğini ve açgözlülüğünü gizlemek için örtündüğü Hristiyan ilkelerinin terk edilmesine dairdir bu eser.