Fransız Geçidine Bak, Narmanlı Yurdu’nu Anla
Bu yazı Narmanlı ailesine ait bir binanın başına gelenlerden yola çıkarak Narmanlı Han’ın başına gelebilecekler hakkında bir fikir vermek amacıyla kaleme alınmıştır.
Geçtiğimiz günlerde Tünel’de bulunan Narmanlı Han’ın 57 milyon dolara bir kozmetik firmasına satıldığını gazetelerden öğrendik. Bu, Narmanlı Han’ın ikinci el değiştirmesi. Yapı Kredi Koray İnşaat 2001 yılında burayı satın almış, ancak kamuoyundan gelen tepkiler ve açılan davalar sonucunda yapmaya niyetlendikleri projeyi gerçekleştirmeyip elden çıkarma yoluna gitmişler.
Narmanlı Yurdu diye de anılan bu yapının tarihi 1831’e dek uzanır. Beyoğlu’nda 19. yüzyılda iki büyük yangın felaketi vardır. İlk yangın 1831’de, ikincisi 1870’de gerçekleşir. Bugün İstiklal Caddesi üzerinde “eski” olarak tasvir ettiğimiz tüm yapılar 1870 yangını sonrası inşa edilmiştir. Birkaçı hariç. Narmanlı Han 1831 yangınından sonra inşa edilmiştir ve 1870 yangınını atlatarak günümüze ulaşabilmiş en eski yapılardan biridir.
Rus elçilik binası olarak 1831’de inşa edilen yapı 1845 yılına kadar bu amaçla kullanıldıktan sonra, yolun karşısına bugünkü Rus elçilik sarayı inşa edilince, mahkeme ve hapishane binası olarak işlevine devam etmiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Beyaz Rusları ve Rus turizm şirketlerini ağırlayan yapı 1933 yılında aslen Erzurum’un Narman ilçesinden gelen iki tüccar kardeşe satılır.
Avni ve Sıtkı Narmanlı kardeşler burayı yüksek kira bedelleriyle ticarethanelere kiralamak yerine sanatçı ve edebiyatçılara kiralamayı tercih etmiş. Bedri Rahmi, Aliye Berger, Ahmet Hamdi Tanpınar, Firsek Karol gibi pek çok sanatçıya evsahipliği yapmış bir mekândır burası.
“İnsansız bölge”
Tatyana Moran, Dün Bugün adlı anı kitabında Narmanlı Yurdu ile ilgili şunları yazar:
“Ankara’dan döndükten sonra Hamdi profesör olarak Edebiyat Fakültesi’ne girdi. Aynı zamanda da Güzel Sanatlar’da ders veriyordu. Malî durumunu düzeltmişti. Bana artık ablasının evinden ayrılıp taşınmak istediğini söyledi. Aklıma derhal bizim Narmanlı Yurdu’nda giriş katında küçük bir daire geldi; bir büyük oda, mutfak ve banyodan ibaretti. Ucuza da vereceklerdi. Teklif ettim. Hamdi çok sevindi. Derhal tuttu ve taşındı. Perde olarak gazeteler yapıştırdı. Bir iki tabak, bardak satın alındı. Hamdi bir gün hasta oldu. Bizim hizmetçi Melahat aşağıya inip, ‘Hamdi Bey, nedir o eski yorgan, o sizi ısıtmıyor, perdeleriniz de yok, niye böyle oturuyorsunuz?’ demiş. ‘Param yok’ demiş Hamdi. ‘Bunları taksitle size yaptırırım’ demiş ve yaptırdı da. Bu daire her akşam dolup taşıyordu: Bedri Rahmi, karısı, kız kardeşi Mualla, Sabahattin Eyüpoğlu, Zeki Faik İzer… Türküler söylenir, yenilip içilirdi.”
Bu han Türk resim sanatı tarihi açısından da önemlidir. D Grubu sanatçıları ilk resim sergisini han içindeki Mimoza Şapka Evi’nde açmışlardır.
Hanın içinde, 1990’lara gelindiğinde, geriye Türkiye’nin en eski gazetesi Jamanak, 70 yıldır hanı bekleyen ve 98 yaşında ölen bekçi Raşit Amca, sahaf ve plakçı Deniz Pınar, çaycı Ali, Namık Denizhan’ın heykel atölyesi, onlarca kedi ve kedileri besleyen Meral Hanım, kocaman bir kara tavuk kümesi, el boyaması yün halı tamircisi, bir noter, sürekli piç veren arsız akasyalar, mor salkımlar ve onlarca tahliye davası kalmıştı geriye. Hanın varisleri bir an önce herkesi tahliye edip burayı elden çıkarmak istiyordu.
Başardılar da. Yapı Kredi Koray grubu 2001 yılında burayı satın aldı. Ancak, başta Korhan Gümüş ve Mimarlar Odası projeye karşı çıktı ve yürütme durduruldu. İstanbul Dergisi’nin 2002 Nisan sayısında Narmanlı Yurdu için geniş bir dosya hazırlanmıştı. Gerek Korhan Gümüş gerekse konunun taraflarıyla yapılmış röportajlar vardı. Meraklısı bulsun okusun.
Bugün gelinen noktada hanın içi tamamen boşaltılmış ve “insansız bölge” ilan edilmiş. Geride sadece Raşit Amca’nın oğlunun beklediği ıssız bir avlu kaldı.
Fransız Geçidi
Gelelim Fransız Geçidi’ne. Karaköy’de Cité Française adıyla da bilinen bu geçit tıpkı Narmanlı Han gibi Narmanlı ailesine aitti. Otuz yıl önce, 1982 yılında, restorasyon için başvuruluyor. On yıllık bir bekleme sürecinden sonra inşaata başlanıyor ve 2000 yılında Karaköy Electronic Center olarak hizmete açılıyor.
Geçmişte Fransız ve Rus tüccarların ofislerinin bulunduğu bu 19. yüzyıl binası, üzerine eklenen mavi cam kütle ile tanınmaz hâle getirildi. Postmodern 1980’li yılların mimarî modası saçma sapan bir “estetik” anlayışını getirip dayattı ve metrekare kazanmanın kılıfını oluşturdu. Şimdilerde eğlence merkezi haline gelen geçit bu anlayışın kurbanı oldu.
Narmanlı Han’ın da aynı kaderi paylaşmaması dileğiyle…