SANAT EMEĞİ DERGİSİ
Turgay Fişekçi
Önce Halkın Dostları, sonra Militan dergileri 1970’lerin edebiyatta devrimci çabanın, dönemin şair ve yazarlarınca ortaya konulan ürünleriydi.
Militan dergisi Haziran 1976 tarihli kapanış sayısında derginin kapanma gerekçesi olarak iki temel neden açıklıyordu: Birincisi, 2000 satışa karşın yönetim-dağıtım sorunlarının profesyonelce, kurumsal bir yapıya kavuşamamış olması; ikicisi de kadrolaşma sorununun, ortak bir sanat kültür anlayışının tutarlı ve sürekli bir yazar kadrosu oluşturmaya yetmemesi.
Yani Militan dergisi, yayıncısı Ataol Behramoğlu ile kardeşi Nihat Behram’ın kişisel çabalarının bir ürünü olarak kalmıştı. Derginin zengin içeriği, dönemin örgütlü kitleleri arasında kök salmasını sağlayamamıştı.
Aradan iki yıl bile geçmeden Mart 1978’de bu kez Sanat Emeği dergisi yayına başlıyordu.
İki yılda ne değişmişti? Militan’ın kapanış sayısında söz edilen sorunların aşılabileceği bir ortam oluşmuştu. İşçi sınıfının ve yandaşlarının artan gücü, yeni bir sanat ve edebiyat dergisinin kalıcı bir yaşam alanı bulabileceği umudunu yaratıyordu.
Ataol Behramoğlu bu kez yalnız değildi. Farklı sanat dallarından aydınlar böyle bir dergi için bir araya geliyorlardı. Orhan Taylan, 1 Mayıs 1976 için yaptığı ve AKM’ye asılan dev duvar resmiyle görsel sanatlar alanında işçi sınıfına yakın bir sanat dünyasının olabileceğini göstermişti. Ali Taygun, tiyatro alanında Vasıf Öngören’le birlikte emekten yana bir tiyatro için çaba gösteriyordu. 1976’ta kurulan İlerici Gençler Derneği’nin (İGD), Hüseyin Erdem yönetimindeki sanat bürosunda tiyatrodan müziğe, fotoğraftan edebiyata çalışan çok sayıda genç sanatçı vardı. Derneğin düzenlediği geceler sanatsal içerikleriyle çok beğeniliyordu. Kimi ilk ürünlerini Militan dergisinde yayımlamış, Yaşar Miraç, Barış Pirhasan, Erdal Alova, Ahmet Erhan gibi yeni bir genç ozanlar kuşağı vardı. Yanı sıra 40 Kuşağı toplumcuları önemli ölçüde hayatta ve üretkendiler. Derginin yazı kurulu oluşturulurken geçmiş kuşakların toplumcu geleneğine bağlılığın bir göstergesi olarak A. Kadir’in adı yazı kurulunun başına kondu.
Derginin sahibi Barış Pirhasan, sorumlu yönetmeni Turgay Fişekçi’ydi. Gerçekten de Barış Pirhasan, dergi yazı kurulu üyesi olmasının yanında derginin malî ve yönetsel işlerinin de sorumluluğunu almıştı. Turgay Fişekçi, derginin teknik olarak hazırlanması, yazıların toplanması, kapağının yapılması, matbaa işleri ve dağıtıma teslimine dek üretim aşamalarını yürütüyordu.
Derginin künye sayfasında yazı kurulu A. Kadir, Asım Bezirci, Orhan Taylan, Ataol Behramoğlu ve Barış Pirhasan olarak ilan edilse de, Ali Taygun, Erdal Alova, Turgay Fişekçi, Yaşar Miraç, sonraları Engin Ergönültaş’ın da katıldığı genellikle 8-9 kişilik haftalık yazı kurulu toplantıları olurdu. Buna karşın A. Kadir toplantılara katılmazdı.
Derginin Mart 1978 tarihli 1. sayısında çıkış amacı şöyle açıklanıyordu: “Ülkemiz sanat kültür ortamına baktığımızda, emperyalizmin ve yoz burjuva kültürünün, özellikle yığınsal haberleşme araçları yoluyla, geniş halk yığınlarına propaganda edildiğini görüyoruz. Bu yığınsal yozlaştırma olgusu, en azından öncü kesimleri daha uyanık kılmak; onları devrimci düşüncenin, devrimci sanat ve kültürün değerleriyle kaynaştırmak gerekliliğini ertelenemez bir görev durumuna getiriyor. Bu görevin başarıyla yerine getirilebilmesi için, işçi sınıfı hareketine yakınlık duyan sanatçıların toplu bir güç olarak ortaya çıkmaları; çalışmalarını daha etkili, planlı ve disiplinli geliştirmeleri gerektiği inancındayız… Sanatın özel bir yaratı ve uzmanlık alanı olduğunu unutmadan, bireysel arayışların ve özgünlüklerin önemini yadsımadan işçi sınıfı hareketinin sorunlarıyla kaynaşık ve bu sorunların gündeme getirdiği gereksinimlere sanat-kültür alanında yanıt verebilecek bir dergi…”
Öte yandan çıkış yazısında vurgulanan bir özellik de, “bir kuşağın değil, bir anlayışın, bütünsel bir hareketin yayın organı” olunduğudur.
Dergi beş bin adetlik baskı sayısıyla yayına başladı. Bu sayının derginin yayın hayatı boyunca önemli oranda sürdüğünü, kısa bir süre altı bine çıktığını, 12 Eylül’e yaklaşılan 1980 yazında ise üç bine kadar düştüğünü söyleyebiliriz.
Derginin ilgi uyandıran yazılarından söz edersek, 1. sayıda yayımlanan Orhan Taylan’ın “Türkiye’de Nazi Heykelciliği” yazısı, Cumhuriyet’in ilk dönemlerindeki heykel örneklerinin Nazi heykelciliğiyle koşutluğunu göstermesiyle yaygın bir ilgi uyandırdı.
Vedat Türkali’nin şiirleri ve Ritsos’un “Barış” şiiri 2. sayıda ilk kez yayımlandı.
“Kültür Alanı Demokratikleşmelidir” çağrısıyla, kültür alanında sanatçıların ve kültür insanlarının söz ve karar sahibi olması çağrısı 7. sayıda yapıldı.
Engin Ergönültaş’ın “Orhan Gencebay’dan Ferdi Tayfur’a Minibüs Müziği” arabesk müzikteki toplumsal içeriğe ilk kez dikkat çekişiyle 15. sayıda büyük ilgi uyandırdı.
Ali Taygun’un “İstanbul Festivalini Ne yapmalı?” başlıklı yazısı, o yıllarda emekten uzak bir etkinlik olarak görülen festivale 20. sayıda soldan bir bakış getiriyordu.
“Tekelci Sermaye ve Resim Sanatı” (25. sayı) ve “Menkul Değer Olarak Resim Sanatı” (28. sayı) yazılarıyla Canan Çoker, sanatın bir borsaya dönüştürülmesi süreci üstüne ilk çıkışı gerçekleştirdi. Aynı sayıda Seçkin Cılızoğlu, “Sermaye Tiyatrosu” yazısıyla tiyatro alanındaki bulvar tipi gelişmelere dikkat çekti.
Derginin güncel tartışmalarla da yakından ilgilendiği görülüyor: 13. sayıda Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Kurulu, 14. sayıda Yılmaz Güney’in “Sürü” filmi, 22. sayıda TRT denetim kurulundaki Timur Selçuk’la Zülfü Livaneli arasındaki tartışmalar…
Derginin uluslararası ilişkilerinin de yoğun olduğu görülüyor: Çeşitli sayılarda Yannis Ritsos, Dido Satiriu, Nicolas Guillen, İranlı Heykelci Rıza Olya, Filistinli sinemacı Ebu Zarif, Nikola Vaptsarov’un eşi Boyka Vaptsarov vb. söyleşilere sıkça rastlanıyor.
Derginin her sayısında bir de poster eki yer alıyor.
Derginin yazarları arasında Dağlarca’dan Can Yücel’e, Şükran Kurdakul’dan Hasan İzzettin Dinamo’ya, Mahmut Makal’dan Hilmi Yavuz’a toplumdan yana bir edebiyatın bütün renklerini görmek mümkündür. O yılarda sol düşüncenin çok farklı siyasal gruplara bölündüğü düşünülecek olursa, Sanat Emeği’nin aydınları birleştirici bir etkisi olduğu kolayca söylenebilir.
Her sayısında şiirler, öyküler yayınlamasına karşın, derginin yalnızca bir edebiyat dergisi olduğu da söylenemez. Resimden tiyatroya, müzikten sinemaya bütün sanat dallarına yer veren, bu alanların sorunlarını sosyalist bir dünya görüşünün temel doğrularına yaslanarak çözümlemeye, irdelemeye çalışan bir dergi.
1980’e gelindiğinde artan terör ortamı dergi çalışmalarını da etkiliyordu. Barış Pirhasan ölüm tehditleri aldığı için gizlenmek zorunda kalmıştı. Derginin malî işleri de dahil hemen bütün işleri tek başıma benim üzerime kalmıştı. Yine de derginin yayını aksamadan sürdü. Son sayı olarak yayımlanan 31. sayısının tarihi Eylül 1980’dir. 12 Eylül günü darbe olup sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Yasağın sona erdiği günün sabahında derginin Divanyolu, Klodfarer caddesi 38 numara 1. kattaki bürosuna geldiğimde kapının mühürlenmiş olduğunu gördüm.
Derginin yayınını sürdürebilme olanakları kalmamıştı. Kasım 1980’de yazarların kurdukları Yazarlar ve Çevirmenler Yayın Üretim Kooperatifi’nin (YAZKO) yayımladığı Yazko Edebiyat Dergisi yayın hayatına başladı. Dergiyi Memet Fuat yönetiyordu. Ben bu dergide onun yardımcısı olarak işe başladım. Barış Pirhasan da Yazko’nun gerçekleşemeyen bir gençlik dergisi projesinde çalıştı.
Sanat Emeği yazarlarının büyük çoğunluğu Yazko Edebiyat’ta yazmayı sürdürdü. Dergi yazı kurulu üyelerinden, o tarihte 63 yaşında olan A. Kadir’in 12 Eylül sabahı evi basıldı. İki ay askerî cezaevinde tutulduktan sonra bırakıldı. Orhan Taylan, Ataol Behramoğlu, Ali Taygun, Barış Derneği yönetim kurulunda oldukları için uzun süre tutuklu olarak yargılandı. Derginin yazı işleri sorumlusu Turgay Fişekçi, Eylül 1978 tarihli 7. sayıda yayımlanan “Sovyetler Birliği Komünist Partisi Programında Kültür Sorunu” başlıklı yazı nedeniyle 1981’de İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nce “komünizmi övme” suçunu işlediği gerekçesiyle 1,5 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.