Anıl Yüksel
Muazzam bir kitlesel hareketle kazanılan Gezi Parkı’nda tarifi güç bir birarada yaşam örneği vardı. Bu yepyeni heyecan kuvvetli bir dayanışmayı da beraberinde getirdi. Ta ki, 15 Haziran günü, sayısız gaz bombası ve TOMA’larla saldırıya geçen polis parkı alana kadar.
Direnişin sembol mekânı polisin eline geçse de, kitle yeni semboller yaratmaya hazır durumdaydı. Gezi Parkı’ndan edindikleri tecrübelerle insanlar yeni ve daha yerel parkları gözlerine kestirdi. Heyecan hâlâ doruk noktasındayken yerellerde etkili olmanın önemli bir adımıydı park forumları. Yoğurtçu Parkı forumu da kısa zamanda simge haline geldi.
İşleyişinden bahsetmek gerekirse, akşam 9’da başlayıp üç saate yakın insanların kendilerini ifade ettiği, “büyük forum” da denilen bölüm, herkesin ilgisinin olduğu esas kısım. Bu bölümden sonra sahneden koordinasyon toplantısına çağrı geliyor. Koordinasyon toplantısında forumda yapılan öneriler ve eleştiriler masaya yatırılıyor, ihtiyaçlar konuşuluyor, sonraki gün için gündem belirleniyor ve alınan bu kararlar ertesi gün forumun en kalabalık anında kitleye soruluyor. Daha doğrusu, koordinasyon toplantısı karar vermiyor, karar öneriyor.
İtiraf etmeliyim ki, foruma ilk gün özellikle gitmedim. Bunun sebebi, yıllardır Kadıköy’de politik faaliyet yürüten biri olarak bu forumun Gezi ruhunu tam anlamıyla yansıtamayacağını ve Kadıköy ile özdeşleşmiş Kemalist kalabalığın hakim olacağını düşünmemdi. İkinci gün gittiğimde epey şaşırdım. Beklentimin o kadar üzerinde bir tavrı vardı ki forumun, iki hafta boyunca neredeyse her akşam Yoğurtçu Parkı’ndaydım.
Pek tabii foruma gelenlerin hepsi antikapitalist solcu, sosyalist değildi. Örgütlü-örgütsüz insanlar, Kadıköy sakinleri, parka komşu olanlar… Kimi zaman oldukça klişe Kemalist söylemler kendini gösterdi kürsüde. Kimi zaman da önemli olanın AKP karşıtlığı olduğu anlatılmaya çalışıldı. Ama meselenin yalnız AKP karşıtlığı olmadığı, yaşam üzerine baskı kuran sermaye sömürüsünün her türlüsüne karşı çıkmak gerektiği, kimin elinden olursa olsun tüm katliamlara karşı ses çıkarmak ve hesap sormak gerektiği ve bunu yaparken de ırkçılıktan, milliyetçilikten, militarizmden, cinsiyetçilikten, homofobiden ve türcülükten uzak bir anlayış içinde bulunulması gerektiği parka hakim olan tavırdı. “GazdanAdam festivaline katılmak gerekir mi?” sorusuna, “hayır” anlamına gelen ‘kollarla çarpı’ işaretinin çok fazla sayıda olması da bunun bir göstergesiydi.
Aynı zamanda forum kitlesi herhangi bir partinin, grubun veya topluluğun hegemonya kurmasına da izin vermedi. Buna o kadar özen gösteriliyordu ki, her gün parkta sorumluluk alan kişilerin “kemikleşmemesi” de taleplerden biriydi. Yani Gezi ruhunu taşıyan, fırsatını bulmuşken demokrasiden vazgeçmeyen, kararlı ve özgürlükçü bir platformdu Yoğurtçu Parkı forumu. Geçmiş zaman kullanmamın sebebi, bugünlerde diğer yerellerde de olduğu gibi öfkenin, heyecanın, katılımın ilk günlerdeki gibi olmamasından.
Gezi direnişini ortaya çıktığı ilk günkü gibi yeniden yaşamak kolay olmayacak. Bunun farkında olmakla beraber, insanların yaz sezonu rehavetini üstlerinden atması, üniversitelerin artık açılmış olması ve Gezi ruhunun aslında hâlâ aynı heyecanı taşıyor olması direnişin geleceği açısından herkese umut veriyor.
Artık her sokakta, her parkta, her statta kulağımıza çalınan slogan anlamını hiç yitirmedi:
“Bu daha başlangıç, mücadeleye devam”.