Bülent Şahin Erdeğer
Tunus, Mısır, Yemen, Bahreyn ve Libya’da yıllardır susturulan halkları ayağa kalkmışken Suriye’de bu süreç 15 Mart’ta başlamıştı. Esed düzeni 2004 Kürt ayaklanmasından bu yana ilk kez bu denli geniş kapsamlı bir halk hareketiyle yüzleşmek zorunda kalmıştı. Rejim hantal bürokratik yapısı sebebiyle ve hesapsız geçen iktidarından taviz vermemek için reform vaatlerini yavaştan almış, bu yavaş ve güvenilmez vaatler halk hareketinin reformculuktan devrimciliğe dönüşmesini hızlandırmıştı.
Liberal, sol ve bağımsızlar muhalefeti
Haziran 2000’de Beşşar Esed’in iktidara gelişiyle beraber, Suriye muhalefeti reform ve değişim istikametinde bir dizi adımlar atmış ve barışçıl şekilde değişimin nasıl olacağı üzerine geniş katılımlı forumlar düzenlemeye başlamıştı. Entelektüellerin, iş adamlarının, yazarların, üniversite hocalarının, milletvekillerinin ve doktorların içinde yer aldığı birçok sivil toplum hareketi ve öncüsü düzenin barışçıl şekilde değişimini gündeme taşımışlardı. Beşşar Esed yönetimi 2001 Şubatına kadar bu çağrılara olumlu cevap vermiş ve bu konuda kamuoyunda reformcu ve değişime açık bir lider imajı çizmişti. 2001 Ocak ayında Riad Seyf, liberal ve milliyetçi “Toplumsal Barış Hareketi” adlı partinin kurulması için girişimlerde bulundu. Aynı ay içinde Lübnan’da bir gazetede 1000 kişinin imzaladığı bir bildiri yayınlandı. Bildiri, siyasal özgürlükler, güçler ayrılığı ilkesi ve çok partili sisteme geçiş taleplerini içeriyordu. 2001 Mayısında Riad Seyf, Nizar Nayyuf, Riyad Türk ve Me’mun Humsi’nin de bulunduğu muhaliflerin önemli bir kısmı tutuklanarak sivil muhalefet kontrol altına alındı.
İkinci reform dalgası ise 2003’te ortaya çıktı. Muhalif gruplar “Temel Özgürlükler ve İnsan Haklarını Savunmak İçin Ulusal Koordinasyon Komitesi” çatısı altında buluştu. Genel itibariyle liberal kesimlerin ağırlıkta olduğu komite, bir kez daha içerisinde İhvan-ı Müslimin’in de bulunduğu tüm toplumsal gruplarla iletişim yollarının açılmasına dair bir bildiri yayınladı. Beyanuni liderliğindeki İhvan’dan Hıristiyan aktivist Michel Kilo’ya kadar birçok farklı dünya görüşünden muhalif yeniden değişim çağrılarını gündemleştirdi. Bütün bu çabalar, 2005 Ekiminde “Şam Deklarasyonu” adı altında yayınlanan bildiriyi doğurdu. Şam Deklarasyonu, hem Baas rejimini net biçimde sorgulamış hem de açıkça tüm muhalefet kesimlerine ortak zeminde buluşma davetinde bulunmuştu. Deklarasyonda Baas rejimi otoriter, totaliter ve despotik bir yönetim kurmakla suçlanmış ve yeni bir anayasa hazırlanması, kurucu bir meclisin oluşturulması ve adil seçimlerin yapılması talepleri dile getirilmişti. Michel Kilo tarafından kaleme alınan bildiriye 250 tanınmış Suriyeli muhalifin yanında beş muhalefet partisi de imzalamıştı.
2006 Martında geniş çaplı tutuklamalar yeniden başladı. Dr. Kemal Lebvânî 2007’de 12 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Michel Kilo ve Hıristiyan Enver el-Bunni 2006 yılında tutuklandı ve 2007 yılında beş yıl hapis cezasına çarptırıldı. Deklarasyonu imzalayanların bir kısmı yurtdışına çıkmak zorunda kalırken, diğerleri tutuklanarak siyasî faaliyetlerine son verildi. Böylelikle 2005’te başlayan ikinci Şam Baharı 2008’e kadar aralıklı olarak sürdü ve 2008 tarihinde muhalif liderlerin önemli bir kısmının cezaevine gönderilmesiyle son buldu. Deklarasyonun öncü isimleri arasında Başkan Fidâ Hurani de bulunmaktadır.
Tüm bu kronolojik süreklilik göstermektedir ki, Esed’e bağlanan umutlar ‘kötü babanın iyi oğlu’ olmaktan çok aslında bu imajın altında üretilen despotizmin makyajlanmasından ibarettir.
Suriye dışındaki muhalefet gerçek muhalefet mi?
Liberal muhalif kesimler de bir bütünlük arz etmemektedir. Özellikle ABD ve İsrail’in desteğini arkasına almak isteyen Ferid Gadri gibi isimlerin aksine, Baas rejiminin yıkılması için ABD-İsrail yanlısı siyaset izlenmemesi gerektiğini savunan, İsrail karşıtı Heysem Menna gibi sol-liberal entelektüellerin farkı yadsınamaz.
Sokak gösterilerini kim örgütlüyor?
Liberal-sol muhalefet genellikle Esed’in 11 yıllık kapitalistleşme politikalarıyla da doğru orantılıdır. Halk tabanından yoksun olan bu muhalefet odakları Esed’in ülkeyi Çin neo-kapitalizmini esas alarak sadece ekonomide liberalleştirmesine karşı çıkmakta, kapitalist bir Baas diktası yerine bir Suriye demokrasisi talep etmektedir.
Der’a’da Ömeriye Camii’nde başlayan halk hareketi birbirleri arasında koordine olan bir mescitler dayanışmasını ortaya çıkarttı. Başkent Dimeşk’te ise halk hareketi Şeyh Usame Rıfaî öncülüğünde Kefersusa Mahallesi’nde bulunan Rıfaî Mescidi merkezinde örgütleniyor.
Üstad Rıfaî’nin öğrencisi olan ve hadis ilimlerinde İslam dünyasında önemli bir otorite olarak kabul edilen Şeyh Nâim Araksusî ise Dimeşk’in bir başka büyük mescidi olan Mescid-i İmân’da görev yapıyor. Kendisi suskunluğunu koruyor. Bedreddin el-Hasenî imamı ve Emeviye Mescidi eski hatibi Muaz el-Hatib de Usame Rıfaî ile birlikte başkentteki muhalefetin öncüleri arasında yer alıyor. Başkentte halk muhalefetine açıktan destek veren, Cuma hutbeleriyle halkı sokağa davet eden âlimler arasında göze çarpan diğer isimler ise şunlar: Ma’zamiye İmamı Şeyh Nâim, Şeyh Ahmed, Şeyh Yakubî ve Şeyh Kureym Râcih… Rejim, halk arasında çok sevilen bu gibi isimlere tepkileri çoğaltmamak için doğrudan dokunamıyor.
Başkent’teki durum ülkenin diğer şehirleri içinde benzeri bir tablo niteliğinde. Lazikiye’deki gösteriler Halid b. Velid Mescidi ekseninde organize edilirken, Hama’da Ömeriye Mescidi, Humus’ta Şeyh Said ve Sıbâi ailesi, Banyas’ta Enes Ayrud çevresinde organize oluyor. Ciwan Hurşîd Yusuf, Kürt bölgesi olan Haseke ve Kamışlı’ya sesleniyor. Dr. Râmi ed-Dalatî, Dr. İyâd Rıfaî, Dr. Hasûn Neccar Suriye devriminin beyni konumundaki birçok isimden sadece birkaçı… Halkın itibar ettiği isimler arasında Suriye Âlimler Birliği Başkanı Şeyh Muhammed Ali Sabunî geliyor. Bahsini ettiğimiz bu âlimlerin ortak özelliği devrim söylemini mümkün olduğunca mutedil ve barışçı bir çizgide tutmaları. Suriye’de bulunan diğer dini ve etnik kökenli kesimleri de kuşatıcı bir dilin inşasında mutedil ulemanın rolü önemli bir yer tutuyor.
Sadece Sünniler değil tüm kesimler ayağa kalktı
Der’a’nın ardından Humus, Lazikiye, Haseke, Kamışlı, Banyas, Bayda gibi yerleşim birimlerinin ardından en son Suveyda’da Dürzîler de rejim karşıtı gösterilerde bulundular. Özellikle Sünni Müslümanlar, Kürtler, bazı Hıristiyan grupların ardından Dürzîlerin de reform talepleriyle gösteriler düzenlemesi, rejimin toplumsal desteğinin birçok kesim üzerinde zayıflamaya başladığının ifadesidir. Dürzî muhalif lider Muanned Atraş’ın yanı sıra Katana bölgesindeki mücadeleyi örgütleyen Hıristiyan önder George Sabra, Suriye halk hareketinin ana gövdesini oluşturan İslami hareketle birlikte hareket ediyor.
Baas rejiminin Arap Alevilere dayanan bir azınlık iktidarı olarak bilinmesi genelleme yoluyla tüm Alevilerin rejim yanlısı olduğu yanılgısına götürmektedir. Gerçekten de devlet başkanlığı ve birçok kilit pozisyonda Arap Alevi/Nusayri kökenliler yer almakla beraber Baas rejimi mezhep ekseninde değil çıkar ekseninde örgütlenmiştir. Antalya’da buluşan Suriyeli muhalifler toplantısında Hama’dan gelen Arap Alevi temsilciler de yer almıştı. Muhalif Arap Aleviler, topluluklarına esasen en fazla zarar verenin Esed rejiminin kendisi olduğunu belirtiyor. Arap Alevileri temsil için kurulan “Suriye İçin Çağdaşlık ve Demokrasi Partisi” üyesi Sunda Süleyman, Suriye devriminin tüm kesimleriyle ezen devlete karşı olduğunu belirtiyor. Şam’da gerçekleşen ilk gösterinin Arap Alevi bir genç tarafından kaydedilerek internete konduğunun altını çiziyor. Ülkenin tanınmış Nusayri sinema sanatçısı Fedvâ Süleyman da önce muhalif bir gösteriye katılarak devrimcilerin safına katıldığını açıklamış daha sonra da ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır.
Suriye’deki Selefi gruplar
Mutedil ve halk tabanlı İslami direniş grupları dışında Suriye’de az sayıda da olsa Selefi gruplar da faaliyet göstermektedir. Cebhetun Nusra (Nusret Cephesi), Ahrar’uş Şam (Şam’ın Özgürleri), Sukuru’ş-Şam Tugayı (Şam Kartalları) ve Süleyman el-Mukatile Tugayı bilinen gruplardır.
El-Fatih Ebu Muhammed el-Golani liderliğindeki Cebhet’un Nusra, Şam ve Halep’te hükümet ve Muhaberat binaları gibi hedeflere canlı bomba eylemleri düzenlemektedir. Nusra Cephesi ayrıca askeri konvoylara saldırmaktadır. Esed Rejiminin “muhalifler halk hareketi değil kökü dışarda teröristlerdir” tezine bol argüman sağlayan bombalı saldırılarda sivillerin de zarar görmesi Suriye muhalefeti tarafından kınanmıştır. Özellikle Şam merkezinde 20’nin üzerinde çocuğun ölmesi Esed’in elini güçlendirmiştir. Buna mukabil Nusra adına Lübnan’dan yapılan bir açıklamada Baas Rejiminin Irak savaşı sonrası hapse atılan ve yakın zamanda salıverilen kimi itirafçılardan sahte bir Nusra kurulduğunu iddia ediliyordu. Açıklamaya göre bombalı saldırılar muhalefeti karalamak için yapılan provakatif eylemlerdi.
Ahrar’uş Şam (Şam’ın Özgürleri) grubu ise halkla ilişkileri daha uyumlu ve sadece Baas Ordusuyla çarpışmayı yöntem edinmiş selefi mücahidlerden oluşmaktadır. Özellikle İdlib kırsalında etkindirler.
Sukuru’ş-Şam Tugayı (Şam Kartalları) da İdlib kırsalı başta olmak üzere Halep’te “Şuheda Birliği”, Şam’da “Ammar Bin Yasir Birliği” adı altında faaliyet gösteriyor. Sukuru’ş Şam da Esed Ordusu’na yönelik operasyonel eylemler düzenliyor. Bu gruplar dışında Süleyman el-Mukatile Tugayı gibi yerel ve küçük oluşumlara da rastlamak mümkün.
Hizb’ut Tahrir
İslam dünyasında örgütlenmiş olan ve nihai yöntemini İslam Devletini/Hilafeti yeniden tesis etmek olarak belirlemiş olan Hizb’ut Tahrir’in Suriye Devrimine yaklaşımı da devrimin İslami karakterine vurgu yapmak olmuştur. Hizb’ut Tahrir Selefilerin aksine Özgür Suriye Ordusu çatısı altında savaşmaya ve kendi sloganları ve bayraklarıyla barışçıl halk gösterilerine katılmayı yöntem olarak benimsemiştir.
2012 yılı itibariyle Suriye muhalefetinin çoğunluğunu temsil eden iki ana blok bulunmaktadır. Suriye dışında örgütlenen Suriye Ulusal Konseyi (SUK) ve Suriye içinde örgütlenen komiteler. Komitelerin en büyüğü Suriye Genel Devrim Konseyi’dir (SRGC). Bu yapı dışında ülke içindeki direnişi Suriye Yerel Devrim Komiteleri, Suriye Devrimi Yüksek Meclisi, Suriye Devrimi Bağımsız Devrimciler Hareketi gibi yapılar örgütlemektedir. Bu kurumlar ülkenin değişik bölgelerinde halkı İslâmî söylemle direnişe davet etmekte ve halk gösterilerini organize etmektedir. Silahlı direniş ise Özgür Suriye Ordusu çatısı altında irili ufaklı bir çok yerel tugay tarafından devam etmektedir