Doğan Tarkan
Kürt sorunundaki yeni durum BDP’den yapılan açıklamalarla biraz daha belirgin hale geldi. Bu açıklamaya göre görüşmeler 2.5 yıldır aralıksız sürüyor ve şu anda konu PKK’nin silah bırakması değil, sınır dışına çekilmesi, ama bu arada bir dizi başka konu görüşülüyor: Seçimlerde uygulanan yüzde 10 barajının kalkması, siyasî partiler yasasının değişmesi, 10 bin civarındaki KCK tutuklusunun serbest bırakılması, anadilde savunma hakkının verilmesi ve en önemlisi anadilin ve Kürt kimliğinin yasalar ve Anayasa düzeyinde tanınması.
BDP’den gelen bu açıklama açık ki kimilerini huzursuz edecek. Sağdan ve soldan çok sayıda kişi ve kurum aralıksız olarak silah bırakma çağrısı yapmaktaydı ve şimdi silah bırakmanın gündemde olmaması bunların beklentilerini boşa çıkaracak.
Başbakan’ın süreci zorlaştıran bütün söylemine rağmen sürecin devam ediyor olması, Başbakan’ın ve diğer hükümet üyelerinin söylediklerinin satır araları sürecin bundan sonra da kesintiye uğramayacağına işaret ediyor.
Sürecin kesintiye uğramayacağının şimdilik bir garantisi de Paris suikastından sonraki gelişmeler. Diyarbakır’daki törensel gösteri Kürtlerin sürecin devamında ısrarlı olduklarının kanıtı. Öte yandan, meclisten anadilde savunmayı mümkün kılan yasanın çıkması ve derhal bir mahkemede Kürtçe savunma yapılması da bir başka önemli gösterge. Adımlar atılıyor.
Paris cinayetlerinin ardından Kürt özgürlük hareketinin bütün kurumları açıklamalar yaparak Öcalan’ın içinde oldu süreci desteklediklerini, Öcalan’ın kendilerini temsil ettiğini açıkladılar. Karayılan daha ileri giderek kendilerinin görüşme sürecine katılmasının gereksiz olduğunu, Öcalan’ın kendilerini temsil ettiğini, ama Öcalan ile görüşebilmek, haberleşebilmek istediklerini açıkladı.
Değişen durum
Kürt sorunu üzerine tutum alırken önce birkaç noktayı netleştirmek lazım.
Bugün gelinen nokta 10 yıl, 20 yıl ve 30 yıl öncesinden çok farklı. Türkiye’de 1960’larda Kürt sorunu yoktu, Doğu sorunu vardı. Doğu sorunu bir ulusun kimliğinin tanınması sorunu değil, yoksulluk sorunuydu.
1980’lerde Kürtçe konuşan hapse atılıyor, işkence görüyordu. 1980’lerde Kürt olmak mümkün değildi. 1990’larda Kürt, Kürtçe, Kürdistan demek mümkün değildi. 2000’li yıllarda bütün bunlar büyük ölçüde değişmeye başladı ve son yıllarda büyük bir sıçrama oldu.
Bugün Kürtler için yasal hiçbir gelişme yok. Ne Kürt kimliği tanındı, ne Kürtçe’nin özgürleşmesi doğrultusunda yasal adımlar atıldı.
Buna rağmen, bugün hükümet üyeleri dahil bütün toplum Kürt sorununu tartışıyor ve çözüm yolları öneriyor.
Dün savaştan bahsedilmezdi, bugün savaşı bitirmek tartışılıyor. Dün Öcalan “bebek katili”, “terörist başı” idi, bugün “barışı getirecek en önemli isim”, “Kürtlerin önderi” olarak tanınıyor. Dün Öcalan’a “sayın” diyenler yargılanıyordu, bugün Öcalan ile devlet ve hükümet yetkilileri görüşüyor, çözüm için onunla müzakere ediyorlar.
Biz, yıllardır çözümün Öcalan’dan geçtiğini anlattık. Muhatap belli dedik. Yıllarca her gösteride “Öcalan’a özgürlük” dedik, yaşam koşulları düzeltilsin, şimdilik ev hapsi, sonra tam özgürlük dedik. Bugün herkes bu noktalarda anlaştı, anlaşmak zorunda kaldı.
İki taraf el sıkışacak
Bazılarında bir hava var, barışın bir yanında AKP hükümetinin olması onları rahatsız ediyor. AKP’ye faşist diyenler, gece gündüz İslamî faşizm anlatanlar, bu iş AKP ile çözülmez diyenler aslında çözümü bilinmez bir noktaya atıyor. Barış daima bir savaşın iki yanının temsilcilerinin anlaşması ile yapılır. Bir tarafta Kürtler adına PKK ve PKK adına Abdullah Öcalan var, diğer tarafta devlet adına hükümet ve bugün hükümette olan AKP var. Eğer barış bugünlerde gerçekleşecekse bu iki taraf el sıkışacak ya da AKP’nin hükümetten gitmesini bekleyeceğiz. Böyle düşünenler bir CHP-MHP iktidarı için çalışmalıdır ve nitekim çalışıyorlar.
AKP’nin barış görüşmelerinin bir tarafı olmasından rahatsız olanların iki nedeni var. Birincisi, faşist, İslamî faşist gibi suçlamalardan sonra nasıl barış olabileceğini anlayamıyorlar. İkincisi, bugün gelinen noktayı olumlu ve olumsuz yanlarıyla sadece AKP’ye bağlıyorlar. Oysa, olumsuzluklar esas olarak AKP’nin işi, evet, ama olumlu durum bütünüyle Kürt özgürlük hareketinin eseri.
Otuz yıldır her düzeyde sürdürülen mücadele sonunda meyvelerini vermeye başladı. Bugün toplumun hemen hemen tamamı Kürt sorununun ne olduğunu biliyor. Bütün toplum çözümün Kürt ulusunun kimliğinin tanınması olduğunu biliyor. Zaten tartışılan konu bu. Ya Kürt ulusal kimliği yasal olarak tanınacak ya da savaş sürecek.
Kürt hareketinin mücadelesi Kürt sorununun PKK’yi askerî olarak bitirme stratejisi ile çözülemeyeceğini çok açıkça kanıtladı. PKK’yi bitirme stratejisi işe yaramıyor. Çünkü Kürt özgürlük mücadelesi artık bütün ulusun sahip çıktığı bir durum. Zaman zaman hükümetin tutumuna AKP’de politika yapan kişiler dahi karşı çıkıyor ve zaten Kürt bölgesinde nüfusun çoğunluğu Kürt özgürlük hareketini seçiyor.
Bu durumda çözümün tek yolu müzakere ve uzlaşmadır. Uzun süre “muhatap kim” tartışması yapıldı. Oysa her zaman biliniyordu ki muhatap Öcalan’dır, ama Kürt hareketinin bütün kurumları ile özgürce tartışma olanağı olan bir Öcalan çözüme daha fazla katkıda bulunabilir. Bu nedenle barışın gerçekleşebilmesi için Öcalan önce ev hapsine, sonra da tam özgürlüğüne kavuşmalıdır.
Barış silahların susması demektir. Bir aşamada silahlar susacaktır. Ancak silahlar karşılıklı susmalıdır.
İlk adım belki PKK gerillalarının Türkiye sınırları dışına çıkmasıdır, ama bunun için bile bir güven ortamı gerekir. Başbakan gerillalar Türkiye dışına çekilirken onlara saldırılmayacak dedi, bu sözünü tutmalıdır. Başka adımlara da gerek var, 10 bin tutuklunun serbest bırakılması, Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesi gibi.
Türklerin barış hareketi
Bugünkü olumlu ortam mücadelenin ürünüdür. Bu nedenle kimse barışın yakın olduğundan kuşku duymasın. Mücadele bugün bu ortamı yarattıysa, artık Kürt sorunu en açık ifadelerle tartışılabiliyorsa, o vakit çözüm de çok yakındır.
Otuz yıllık mücadele Kürt sorununu gündemin en üstüne taşıdı, sorunun ne olduğunu bütün toplumun anlamasını sağladı, devleti de artık barış ve çözüm çizgisine getirdi. Şimdi gerekli olan Türklerin barış hareketidir.
Kimsenin görmezlikten gelemeyeceği kadar büyük bir barış hareketi hükümete barış isteyenlerin, savaşın durmasını isteyenlerin gücünü gösterecektir. Mücadelenin sonucu olarak masaya oturan hükümet böylesi büyük bir barış hareketi ile karşılaşınca çözüm için daha hızlı adım atacaktır.
Kitlesel bir Türk barış hareketi, BDP dışındaki partilere, elinizi çabuk tutun, Kürt bölgesine zaten giremiyorsunuz, yakında savaş nedeni ile Türk bölgelerinde de güçlü bir şamar yiyeceksiniz mesajını verecek, BDP’ye ve Kürt özgürlük hareketine ise yanınızdayız, kazanacağız mesajını verecektir.
Kürt ulusal kimliğinin yasallaşması bütün Türkiye toplumu için muazzam bir demokratikleşme adımıdır. Kürt sorununun çözülmesi bütün toplumun özgürlüklerinin gelişmesi demektir. Bu nedenle büyük, güçlü bir Türk barış hareketine ihtiyaç vardır.