1- Çoğunluk muktedirdir, bencildir, suskundur zulmün karşısında, dahası hep görmezden gelendir. Bazen baba, çoğu zaman devlet, sonuçta hep egemen olandır. Ama azınlık onun vicdan azabıdır, kâbuslarıdır, köşe başlarında, gecekondularda, arkadan çarpılmış kötü model bir arabada, çamurlu yollarda, bir inşaat başında karşısına çıkar çoğunluğun, durmadan kendini hatırlatır. Bir şey değişir mi? Bir şeyler değişirse çoğunluk olmaktan çıkar. Türkiye açısından bu değişim maalesef çok yavaş ve sancılı oluyor.
2- Bir hayat bilgisi kitabının orta sayfalarında erkek çocuğun arabalarıyla oynayıp kız çocuğun pembe bebeğini kucağına alıp annenin kahve ikram ettiği babanın da televizyon kumandasını elinde bulundurduğu modern Türkiye aile albümünden bu fotoğrafı arsız bir çocuk edasından çok güngörmüş bir olgunlukla çekip çıkaran ve ortadan cart diye ikiye ayırıp yapbozlara bölüp “Bir de böyle baksan” diyen “bölücü” bir film.
3- Metekan Orta Asya’nın bağrından dörtnala koşup gelmiş bir isim. Babanın gölgesi. Söz hakkı verilmemiş, sadakat ve ailenin saadeti adına bütün hareketleri kısıtlanmış, kendisi olmaktan çok babasının rolünü devam ettirmek, devletin, toplumun yegâne temeli olan ailenin bekasını sağlamak için önce askere gidip bir de evlenmek için sırada bekleyen zavallı evlat. Gel gör ki, evdeki hesap ülkeye uymuyor. Sevgisiz büyütülmüş, korkutulmuş, bu yüzden hayattan, gerçeklerden kopuk, rüşvet vermeyi beceremeyen, ama komando olması istenilen bir kukla. Mete ne yapsın?
4- Peki Metecim ile bir vicdani retçi arasındaki mesafeyi hangi aletle ölçeceğiz? Bu binlerce kilometrelik mesafeden dolayı iki yakası bir araya gelmeyen etik ve adalet yüzünden kaç bin can ölmüş. Bu uzun yoldan faşizm dört nala at koştururken, artık insanlara, “faşizmin bir toplumsal ideolojiden çok, aile ortamlarında el bebek gül bebek yetişen ve çocuktan katil üreten bir şey olduğunu gör” diyen, üstelik bunu gözümüze sokmadan yapmayı başaran nadide bir film.
5- Mete, anneye sorar: “Nasılsın, ne haber?” Anne: “İyilik”. (Zıkkımın kökü… Bu ne ya, nerde hata yaptım… Ben neden bu kadar sevgisiz büyüttüm seni… Baban tam bir öküz, bil yavrum… Bu ne yaman bunalım oğlum… Nerde kutsal aile saadeti, var bi yanlışlık…). Nötr bir kelime, tıpkı Mete gibi. Ne iyiliği, kim kaybetmiş ki anne bulsun? Öylesine sorulmuş bir soru ile onca sıkıntıya rağmen verilen öylesine bir cevap arasındaki onca keder. Bunun da adı faşizimin tortusu olsun evlat. Tabii anneler pasif izleyici rolüyle besler bu canavarı.
6- Yıllardır hükümetler, ordular eleştirilip duruldu her savaş sonrası molada. Kimse dönüp “İyi de, eline silah tutuşturulup büyük bir coşkuyla adam öldüren bunca katili kim yetiştirdi, insan kulağı kesene bu neslin arka bahçesinde ne var?” diye sormadı. Rutin bir çocuk oyuncağı olan silah, siz çoğunluk bunca susmasaydınız, bunca duyarsız sevgisiz olmasaydınız, alacak mıydı bunca canı, yaşanacak mıydı onca cürüm? Ne demişti yıllar önce büyük insan Ece Ayhan: Her yakın zulmün küçük hisseli uzak ortağı çoğunluk.
7- Mete büyüyünce ne olabilir? Film en iyimser cevabı tercih etmiş: Korkak, oral dönem kalıntısı, duyarsız, mutsuz, ne yapacağını bilmeyen bir insan fotokopisi. Çünkü kumanda babanın elinde zaten, onun küçük televizyonu çalışmaz. Olası ihtimaller aşağıdadır:
A) Babasının peşi sıra eve girerken ayakkabılarını aynı yerde çıkaran kötü bir müteahhit. Filmin cevabı bu – en iyimser cevap.
B) Fanatik bir holigan; maçlarda kavga çıkarıp Diyarbakırspor’u sahalardan kovacak bir babayiğit.
C) Ülkesine kayıtsız şartsız bağlı, gördüğü her çıkıntı ve dikintiye bir bayrak dalgalandıracak kadar sevdalı, teröristi alnından vurup maaşını hak eden bir en büyük memur asker.
D) Seri katil. Kel, şişman ve özellikle müteahhitleri öldüren bir inşaat sektörü düşmanı.
E) Birileri bulup yırtar da maazallah ülke bölünür korkusuyla tüm Türkiye haritalarını özenle alıp saklayan, kadirşinas paranoyak bir arşivci.
F) Maaşını alıp polisine rüşvetini verip bir taraftan ülke üzerine nutuklar çekip öbür yandan televizyondan bedelli askerlik bekleyen, sonra da Ahmet Kaya’ya çatal fırlatan bir ses sanatçısı.
Son. Çok şey olabilir bu çocuk; ama asla barışın, huzurun, sevginin dili olamaz.
8- Türkiye sineması çok iyi filmler üretecek ve artık biz tabuları, görünmeyenin ardındaki hakikati böyle estetik bir şekilde keşfedeceğiz (inşallah).
9- “Michael Haneke, gel sen de bu ülkede bir film yap, ne olacak” diye sitem eder dururdum. Ama bugün Seren Yüce onun 7. Kıta ve Beyaz Bant adlı filmlerini hakkıyla selamlamıştır. Bir doz daha sertlik istemek kabalık mı olur acaba? Bu arada Vavien adlı harika filmle de yakından arkadaştır Çoğunluk kanımca.
10- Batman’daki film galasında “Nasıl olur da bir Kürt kızı bir Türk erkeğinin altına yatar” diye birileri ayaklanmış.
Bir başka yerde Gitmek filmi için bir vatandaş şöyle nara atmıştı: “Nasıl olur da bir Türk kızı bir Kürt erkeğinin peşinden deli divane olur”.
Seren Yüce’den ve film yapımcılarından ricam, bu ikisini bir tatil adasına göndersin, ellerine birer adet Davaro filminin DVD’sini versin. Onlar da kim alta kim üstte olmalı gibi mühim mevzularda onca ecnebi arasında gözlem yapıp uzmanlaşsın.