Mayıs: Fransız Komünist Partisi, Fransız Sosyalist Partisi ve Radikal Parti tarafından Halk Cephesi Hükümeti kuruldu. Haziran: İrili ufaklı tüm fabrikalar işçiler tarafından işgal edilmişti. Milyonlarca işçinin katıldığı grev devam ediyordu. Fransız işçi sınıfı faşizmi yenmek için harekete geçerken kendi iktidarını yaratıyordu. 14 Haziran 1936’da Fransız Komünist Partisi, işçi sınıfına grevi bitirme çağrısı yaptı.
Fransa ve İspanya’da 1936’da patlak veren devrimci işçi hareketleri, hareketlerin yer ve zaman bakımından birbirine yakınlığı ile Avrupa sahnesini radikal bir şekilde değiştirebilecek bir sürecin başlaması için eşsiz bir fırsat sunuyordu.
Yükselen işçi hareketi
Fransa’da 1931-35 yılları arasında üretim üçte bir düzeyinde düşmüş, kitlesel işsizlik başgöstermişti. Siyasî istikrarsızlık üst düzeydeydi.
Hitler’den etkilenen Fransız faşistleri 1934 yılında parlamento binası Bourbon Palas’a saldırdı. Çıkan çatışmada 15 kişi öldü, binlerce kişi yaralandı. Faşizm tehdidine karşı işçiler büyük tepki verdi. Fransa’nın en büyük sendikası CGT 12 Şubat’ta genel grev çağrısı yaptı. Sosyal demokrat Sosyalist Partisi (SFIO) da aynı gün için bir eylem çağrısı yaptı. Ancak stalinist Fransız Komünist Partisi (PCF) yayın organı L’Humanite “Sınıf mücadelesini kapitalist sistemi savunmak için terk eden ve Almanya’daki gibi Fransa’da da faşizme zemin hazırlayanlarla nasıl birlik kurarız?” diyerek aşırı “sol” bir tavır benimsedi.
Stalinistler, CGT/SFIO hareketini sosyal faşist olarak damgalıyor ve onlarla faşizme karşı birleşik cephe kurmayı reddediyordu. Ancak PCF’nin tabanındaki militan işçiler SFIO ve CGT ile birleşik cephe kurma yönünde partiyi sıkıştırıyordu. PCF bu baskıya daha fazla dayanamayarak son anda eylemi desteklemeye karar verdi. Beş milyon işçi genel greve çıktı. İşçiler, biri komünistlerin, biri SFIO önderi Leon Blum’un liderliğinde iki büyük koldan Paris’in merkezine yürüdü. İşçiler, kendiliğinden “Birlik! Birlik!” diye bağırmaya başlamışlardı. Bu, Almanya’da yapılan hatanın tekrarlanmaması anlamına geliyordu. Sosyalist ve komünist işçiler faşizme karşı bir araya geldiler.
U dönüşü
SSCB’nin sosyal demokrasiyi “sosyal faşist” olarak tanımlayan ve baş düşman olarak gören politikası neredeyse bir gecede değişti. Hitler’in SSCB’ye saldıracağı açığa çıkmıştı. Fransa’daki faşist hareket Nazi iktidarı ile büyük moral bulmuştu.
Sosyal demokratlara karşı 1928-34 yıllarında ağır bir saldırı yürüten Fransız Komünist Partisi, Komintern tarafından formüle edilen “Halk Cephesi” politikasıyla U dönüşü yaptı. FKP’nın başlıca görevi, tüm dünya komünist partileri gibi, SSCB’yi savunmaktı ve SSCB Nazi tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Moskova’nın yayın organı Pravda ile birlikte L’Humanite de sosyal demokratlarla komünistlerin birleşik cephede buluşması gerektiğini yazdı.
Halk Cephesi, faşizme karşı sosyal demokrasiyle ve burjuvazinin liberal ve demokratik kanatlarıyla ittifakı temel alıyordu. İşlevini faşist tehdit karşısında burjuva demokratik özgürlüklerin savunulması ile sınırlıyordu. “Savaş tehlikesine karşı savaşılması”nı öneren Komintern liderlerinden Togliatti 1935’teki son kongrede Fransa’yı “Barışın korunmasında çıkarı olan ülke” olarak tanımlamıştı.
SSCB-Fransa paktı imzalanıp ittifak kurulan Fransız burjuvazisinin “demokratik kanadını” korkutmamak adına FKP’ye sosyal devrimi boğma görevi verildi. Fransa ile SSCB arasında yapılan görüşmelerin sonunda Moskova şu duyuruyu yapıyordu: “Yoldaş Stalin, Fransa’nın silahlı kuvvetlerini güvenlik gereklerine uygun bir düzeyde tutma amacıyla izlediği savunma politikasını tam bir anlayışla karşıladığını ve onayladığını ifade etti.”
PCF, SSCB’nin emirlerini takip ederek daha önceki “aşırı sol” tavrın yerine hızla faşizme karşı burjuva partileriyle ittifak kurulması gerektiğini savunan sağcı Halk Cephesi politikalarını savunmaya başladı.
“Komünist Parti düzen demektir”
PCF, SFIO ve Fransa’da burjuva demokrasisinin bel kemiğini oluşturan Radikal Parti, 1935 Temmuz’unda Halk Cephesi’ni kurdu. Halk Cephesi, 1936 yılının Mayıs ayında iktidara geldi. İşçiler, bu zafere fabrikalarını işgal etmeye başlayarak cevap verdi. Haziran’a gelindiğinde Paris’teki irili ufaklı neredeyse tüm fabrikalar işçilerin işgali altındaydı. İşgaller hızladiğer şehirlere yayıldı. Troçki, “Fransız devrimi başlamıştır” diyor ve işçi komiteleri kurulması çağrısı yaparken Radikal Parti’yle kurulacak ittifakın sol partilerin, grevler ve antifaşist hareketle arasına mesafe koymasına yol açacağının altını çiziyordu.
Halk Cephesi’nin kurulması, işçi hareketinin kendi gücüne güvenini daha da artırdı. İşçiler daha fazlasını istiyordu. Hareket, Halk Cephesi’nin denetiminden çıkmıştı. İşçiler sadece üretimi durdurmuyor, işyerlerinden başlayarak toplumsal hayatı örgütlüyordu. Faşizme karşı direniş, başka bir dünyanın yaratılması için devrimci hareketin önünü açmıştı.
Leon Blum önderliğindeki hükümet 4 Haziran’da kuruldu. Stalinistler, reformistler ve burjuva Radikal Parti’nin içinde bulunduğu hükümet grevleri bitirme çağrısı yaptı. Ancak grevler devam etti. Metal sektöründeki 770 fabrikanın temsilcileri taleplerinin hayata geçmesi için 10 Haziran’da hükümete ültimatom verdi. 11 Haziran’da grevcilerin sayısı 2 milyona ulaştı. Aynı gün metal işçilerinin fabrikalardan çıkarak Paris’e doğru yürümeye başladığı haberleri yayılırken FKP lideri Thorez, bölgedeki komünistleri toplayarak grevi derhal sona erdirmelerini istedi. Thorez şöyle diyordu: “Ekonomik talepler uğruna bir hareketi başlatmak elbet önemlidir, ama aynı zamanda buna nasıl son verileceğini bilmek de gerekir. Şu anda iktidarı ele geçirme sorunu yok. Herkes biliyor ki amacımız değişmez bir biçimde işçi, köylü ve askerlerde oluşan bir Fransız konseyler cumhuriyeti kurmaktır. Ama bu gece veya yarın sabah olacak şey değil bu.” FKP, 14 Haziran’da grevi bırakmayan işçilere şöyle sesleniyordu: “Komünist Parti düzen demektir”.
İki büyük işçi partisinin grevleri bitirmek için ellerinden geleni yapması ve işçi komitelerinin iktidarını savunan başka bir siyasal güç olmaması nedeniyle, hareket bir süre sonra geri çekildi.
Stalin, Fransa’da devrim istemiyordu. Nazilere karşı Fransa’yla ittifak peşindeydi. PCF de bu doğrultuda “sosyalist anavatan”ın çıkarlarını savunuyordu. Sonuçta, Fransız işçi devrimini boğdular ve yanı başındaki İspanyol devrimini faşist Franco karşısında yalnız bıraktılar.