Zakarya Mildanoğlu
Yeni Anayasa tartışmaları uzun süredir ülke gündemini işgal ediyor. Anayasa’nın değiştirilmesi dahi önerilemeyecek maddeleri “utangaç” bir şekilde tartışmaların odağına oturuyor. Nedeni ise, Anayasa’da yer alacak rutin maddeler dışında farklı etnik grupların, kimliklerin hak ve özgürlüklerinin, kültürlerinin, örgütlenmelerinin anayasayla güvence altına alınması talebi ve buna karşı direnç.
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin bilinen anayasaları konusunda çok sayıda araştırma var. Osmanlı döneminde bu anayasaların dışında devlet tarafından onaylanarak yürürlülüğe girmiş başka anayasaların da olduğu çoğumuz tarafından bilinmez. 1856 Islahat Fermanı gereğince 1860 tarihli Ermeni Anayasası ve Babıâli tarafından adı değiştirilerek onaylanan 1863 tarihli Nizamnamesi, 1862 tarihli Rum Patrikliği Nizamnamesi, 1865 tarihli Hahamhane Nizamnamesi üç millete ait anayasalardı. Ermeni halkının tarihinin birçok kesiti, deneyleri bizlere ışık tutacak özelliğini koruyor.
Bu yazıda, Kürt sorununun çözümü çerçevesinde dile getirilen ana dilde eğitim, özerklik, federasyon gibi kavramlar etrafında koparılan fırtınaların benzerini yaşayan Ermeni milletinin tarihsel bir deneyimini özet olarak paylaşmak istiyorum.
Osmanlı Ermenileri
Ermeni toplumu Osmanlı Devleti içinde “zımmi” statüsündeydi. Osmanlı devletinin yönetimi altına girmiş, ona haraç ve cizye denilen arazi ve kelle vergilerini ödemeyi kabul etmiş bir milletti. Ermeniler Osmanlı idarî sisteminde diğer gayrimüslimler gibi, birçok konuda merkezî devletin otoritesinin yerini alan yarı özerk bir yapılanmaya sahipti. Ermeni ve Rum Patrikleri iki halkın ‘millet başı’ unvanına sahipti. Tanzimat dönemine gelene dek patriklerin göreve getirilmesinde halkın ileri gelenleri söz sahibiydi, ancak Ermeni Anayasası’nın hazırlanma sürecinde yaşanan toplumsal değişimler, patriğin seçimle işbaşına gelmesini sağlayacaktı.
Patriklerin dinî yetkilerinin yanında, milletlerinin yönetiminde önemli sivil yetkileri de vardı. Birçok Ermeni kurumunun yönetimi doğrudan patriğin sorumluluğu altındaydı. Kamu suçları ve güvenliği dışında bütün davaları göreceği bir mahkeme ve bir hapishane kurma hakkı vardı. Boşanma, miras, vesayet konularında da yetkiliydi. Yeni okul, manastır, matbaa açılması patriğin iznine tabiydi. Bütün yayınlar patriğin resmî onay mührü ile yayınlanırdı. Patrikhane aynı zamanda 19. yüzyılın sonuna kadar katı bir sansür kurumu işlevini de üstlenmişti.
Sultan, Ermeni milletinin vergilerinin bir bölümünü patriklik aracılığıyla toplardı. Patrik ve belirli sayıda kişi vergiden muaftı. Patriklik Osmanlının çeşitli bölgelerindeki din görevlilerinin atanmasından da sorumluydu. Anadolu’daki onlarca Ruhani Önderlik (Araçnortaran) patrikliğin örgütlenme ağını oluşturuyordu.
Ermeni Patrikhanesi ilk gününden itibaren milletin yönetimi için ruhanilerin yanında sivillerin de yer aldığı, halkın katılımına açık bir yönetim organizasyonuna sahipti. Zaman içinde kurumsallaşan bu mekanizma Ermeni toplumsal yaşamının idarî merkezi haline de gelir. Çalışmalarını sivil ve ruhanilerden oluşan bir kurul aracılığıyla gerçekleştirir. Doğal olarak, farklı toplumsal kesimlerin bu organizasyonda az ya da çok yer alma, katılma ve bu mekanizmaya egemen olma isteğini, mücadelesini, çatışmasını da beraberinde getirir.
Patrikhane’nin yapısı
Patrikhane zaman içinde prestijli ve malî yönden kazançlı bir mevki haline de gelir. Önce “çelebi”, “hoca”, 18. yüzyıldan itibaren “amira” olarak adlandırılan Ermeni ileri gelenleri patrikhane ile ilişkilerini yoğunlaştırır. Devlet adına vergi toplayan, devlete borç vererek sarraflık yapan, orduya iaşe sağlayan, baruthane işleten, darphane eminliği, saray mimarlığı yapan, devletin dış işlerinde ve bürokrasisinde önemli görevler üstlenen amiralar, patrikhanenin karar mekanizmalarında yer almaya başlar ve zaman içinde milletin idaresinde egemen olur.
Ermeni Patrikhanesi’ne örgütlü olarak katılan, görev alan ikinci sivil kesimi ise “esnaflar” oluşturur. İstanbul, Erzurum, Van, Doğubayazıt gibi birçok merkezde Ermeni zanaatkâr ve tacirler onlarca loncada örgütlenir. Her esnaf devlete ve patrikhane idaresine vergi öder. Loncalar İstanbul Patrikliği’nin ve yerel piskoposların yardımına koşar, onların devlete olan borçlarının karşılar, üyelerine faizle borç para verir. Amiraların Patrikliğin bazı atamalarına müdahale etmesi ve üstlendikleri bazı sorumluluklardan imtina etmesiyle esnaflar ile amiralar arasında çatışmalı bir süreci de ateşler. Esnaflar da süreçte yönetim mekanizmasında yer almaya başlar.
Üst düzey rahipler, büyük tüccarlar ve esnaf liderleri 18. yüzyılın başlarında İstanbul’da yeni patriğin seçimini gerçekleştirir. Bu, bir yanıyla Patriklik seçimine millî bir karakter kazandırırken, diğer yandan bir “genel kurul” sisteminin oluşması anlamına gelir. Daha sonraki İstanbul patriklerinin seçimleri bu kurullar tarafından yapılır. Bu kurul aynı zamanda eğitim ve hayır kurumlarının idaresi için çeşitli komisyonlar kurar.
Ermeni Patrikhanesi merkezinde yer alan üçüncü sivil kesimi ise Avrupa’da eğitim görmüş genç aydınlar oluşturur. İlk grubu 1843’te Roma, Padova, Pisa’ya, 1840-1848’de ise Paris’e giden varlıklı ailelerin çocukları, Avrupa siyasal sistemleri ve ilerici düşünceleri ile tanışır ve ateşli birer özgürlük savunucusu olarak 1850’li yıllarda eğitimlerini tamamlayarak İstanbul’a geri döner. Ermeni merkez idaresi, okullar ve Ermeni dilinin modernleştirilmesi gençlerin tartıştıkları konuların başında gelir. Amiraların patrikhane üzerindeki keyfi yönetimine isyan eder, Ermeni toplumunun geriye götürüldüğünü savunur, geniş toplumsal katılıma açık yeni bir “yönetim” sistemi tartışmasını başlatırlar. Bu tartışmalar sonucunda Patrikliğin devletle, Patrikliğin Ermeni kurumlarıyla ve bireyleriyle ilişkilerini düzenleyen, oluşacak yönetimin esaslarını kesin kurallara bağlayan bir hukukî metin gerekliliği kendini dayatır.
Ermeni milleti özetle 1840’ta oluşturulan bir komiteden sonra, 1844’te amira ve esnaflardan oluşan Karma Meclis, 1847’de ise Sadaret’in kararı ile oluşan Sivil ve Ruhani Meclisler tarafından yönetilir.
Nizamname-i Millet-i Ermeniyan
1856 Islahat Fermanı her milletin idarî yapısında yeni düzenlemeler yapılmasını öngörür. Her millet bir komisyon kuracak, kendi iç işlerini düzenlemek için bir nizamname hazırlayacaktı. Aynı yıl Ermeni Umumî Meclisi tarafından bir Anayasa Komitesi kurulur. Bir yıl boyunca yaptığı çalışma 1857’de meclis tarafından kabul edilir, ancak bu metin “devlet içinde devlet olmaz” gerekçesiyle Babıâli tarafından onaylanmaz. Hazırlanan ikinci taslak Ermeni milletinin baskısı üzerine 1860 yılında Babıâli’ye gönderilmeden yürürlülüğe konur. Mevcut tüm kurumlar lağvedilerek bu Anayasa’ya uygun yeni kurumlar oluşturulur. Ancak fiilen yürürlülüğe konan Anayasa, Babıâli’nin isteği üzerine yeni bir kurul tarafından gözden geçirilerek 1862’de onaya sunulur. Babıâli onayı geciktirir. Bunun üzerine yüzlerce Ermeni Patrikhane’yi basarak Anayasa’nın uygulamaya konulmasını ister. Babıâli bu olaylar üzerine Anayasa’da değişiklikler yapar ve “Nizamname-i Millet-i Ermeniyan” adıyla onaylar.
1860 Ermeni Anayasası beş bölüm, doksan dokuz maddeden oluşuyordu. Ermeni Patriğini, Siyasî Meclisi ve Dinî Meclis’i seçecek bir Millî Meclis öngörüyordu. Millî Meclis, İstanbul ve Osmanlı eyaletlerinden seçilen yüz kırk delegeden oluşuyordu. İstanbul delegeleri vergi ödemiş (erkek) seçmenlerin toplam sayısına, eyaletlerde ise nüfus oranına göre belirleniyordu.
Ermeni Anayasasının/Nizamnamesinin temel maddelerine kısaca değinelim.
Anayasa’nın Giriş Bölümü’nde nizamnamenin maddî temelleri ve gerekçelerine yer verilir. Temel İlkeler bölümünde millet ve millet bireylerinin hak ve sorumlulukları maddeler halinde sıralanır: “Milleti vekâleten temsil eden ve bu karşılıklı sorumluluğun kurallar gereğince yerine getirilmesine nezaret etmek için atanan hükümet Millî İdare olarak adlandırılır. Osmanlı Devleti dâhilindeki Ermeni milletinin iç işlerinin iyi bir şekilde yönetimi, Osmanlı Devleti tarafından özel ayrıcalık ve nizamname ile adı geçen hükümet sorumluluğuna bırakılmıştır”.
Birinci Bölümde İstanbul Patriğinin seçim şekli, görevleri, onaylanma süreci, patrikhane kalemi, Kudüs Patrikliği, Ruhani Meclis, Cismani Meclis üyelikleri ve seçimleri, çalışma yöntemleri konusu yer alır. Bu bölümde Cismani Meclis tarafından kurulan komisyonlar ve müdürlükler, Genel Meclisin Kuruluş Şekli ve Görevleri, Sivil ve Ruhani Üyelerinin Seçilme Şartları, İstanbul Mahallerinden ve Taşralardan Genel Meclis İçin Seçilerek Atanacak Olan Üyelerin Seçilme Şekli düzenlenmiştir. Bu bölümün son maddesinde Oy Verme işlemlerinin nasıl yapılacağı detaylı olarak yer alır.
Sivil Meclis çalışmalarını komisyonlar aracılığıyla yürütmektedir. Milletin eğitiminden, öğretmenlerin yetiştirilmesinden, ders kitaplarının tedarikinden, sınav komisyonlarının tayini ve diplomalarının verilmesinden Eğitim Komisyonu sorumluydu. Millete ait tüm gayrimenkullerin idaresi, alım satımı ve İstanbul civarındaki inşaat, tamirat işleriyle de Tesisat Komisyonu ilgilenirdi.
Yargı Komisyonu hepimizi şaşırtacak yetkilerle donatılmıştı. Bu komisyon aile içinde meydana gelen ihtilaflara, gelen davalara bakardı.
Kilise veya Semt Komisyonları cemaatin kilise ve okulunu yönetmek, fakirlere yardım etmek, cemaat içi tartışmaları incelemek, okul açmak gibi görevlere sahipti. Her semtin özel yardımlar, kilise ve okul mülkleri ve bağışlardan oluşan gelirleri vardı. Okul giderleri ve fakirlere yapılan yardımlar ise giderlerini oluştururdu. Semt Komisyonları seçimle işbaşına gelirlerdi.
Anayasa’nın İkinci Bölümünde, Meclis Komisyonları ile İlgili Genel Maddeler başlığı altında Meclisin toplanma, karar alma süreçleri ile ilgili maddeler yer alır.
Üçüncü Bölümde, Millî Yardımbaşlığı altında patrikhanenin ve cemaatin özel giderleri için toplanacak yardımla ilgili maddeler yer alır.
Dördüncü Bölüm, Anadolu’da yer alan Marhasalıklar (Ruhani Önderlik) hakkındadır. Anadolu’nun birçok merkezinde İstanbul’da olduğu gibi bir örgütlenme vardı. Belirli coğrafî bölgeler belirli ruhani önderlikler altında örgütlenmiş ve Yerel Genel Meclis ve Karma Meclisler oluşturulmuştu. Bu bölümde ruhani önderlik seçimi, çalışmaları, yerel meclis seçimlerinin nasıl yapılacağı gibi işlemlerin yanında, gelir ve giderler de düzenlenmektedir.
Beşinci bölümde ise Nizamnamede değişiklerin nasıl yapılacağı yer almaktadır.
Ve bugün
1860 Ermeni Anayasası Osmanlı Devleti’nde hazırlanan ilk anayasaydı. Klasik bir devlet anayasası özelliğine sahip değildi. Ancak erken sayılacak bir dönemde Ermeni milletinin uzun mücadeleler sonucu elde ettiği bir kazanımdı. Bir milletin farklı ekonomik, sosyal ve siyasal tabakalarının zaman zaman çatışmalı, zaman zaman uzlaşmacı tutumları sonucu kendileriyle ilgili hazırladıkları ve birçok noktası Bab-ı Ali tarafından değiştirilen bir düzenlemeydi. Bu anayasa ile yaşamaya, adımlar atmaya çalışırken 1915’te yok edildiler.
Ermeni Anayasası’nın üzerinden yüz elli yıl geçti. Bugün de başka bir halk aynı sorunları yaşıyor. Kürt halkının benzer talepleri devlet tarafından bölücülük, vatan hainliği olarak sunuluyor, bu doğrultudaki düşünsel faaliyetler için insanlar hapishanelere atılıyor, binlerce yıllık ceza talebiyle yargılanıyor.