Doğan Tarkan
Türkiye’de iki dillilik tartışması yeni değil. Ancak son zamanlarda iki dilli eğitim talebi ile başlayan süreçte Kürt hareketi iki dilli yaşama fiilen geçmeye çalışıyor. Bölgede Kürtçe daha yaygın kullanılıyor, tabelalar iki dilli hale getiriliyor. BDP’li milletvekilleri TBMM’de sembolik olarak Kürtçe konuştu. Bunlara rağmen, Kürtçe eğitimde ve kamu kuruluşlarında kullanılmadığı takdirde iki dilli yaşama geçilmiş olunmaz.
İki dilli yaşama karşı çıkanlar Kürtçe eğitimin ve kamu kuruluşlarında Kürtçe kullanımının ülkenin bölünmesine yol açacağını iddia ediyor. Bir başka iddia ise, Kürtçenin gelişmemiş bir dil olduğu. Daha eski yıllarda Kürtçe, “dağda gezen Türklerin” kullandığı kaba bir Türkçe olarak nitelenirdi.
Kürtçenin gelişmemiş bir dil olduğu iddiasının tartışılacak bir yanı yok. Yaygın bir biçimde yazılı olarak kullanılmıyor olmasının yarattığı kimi sıkıntılar elbet var, ama bu Türk devletinin asimilasyoncu politikasının bir ürünü. Kürtçe eğitimin başlaması ile birlikte Kürtçe daha da gelişecektir. Bütün asimilasyoncu politikalara rağmen Kürt dilinin edebî olarak da yaşaması son derece önemlidir.
Dil çeşitliliği
Dünyanın hemen her ülkesinde birden çok dil konuşuluyor. Birçok ülkede iki ya da daha fazla dil resmî dil olarak kabul edilmiş. Aralarında Türkiye’nin de olduğu çok az ülkede resmî dilin dışındaki ikinci bir dil yasaklanmış.
İsveç ve ABD’de ise resmî bir dil yok. İsveç, 2009 yılında İsveççeyi resmî dil olmaktan çıkarmış ve anadil haline sokmuş. Bu ülkede İsveççenin yanı sıra Fince, Romeni, Sami ve Meankieli dilleri de konuşuluyor.
ABD’de ise bazı eyaletler resmen iki dilli. Diğerlerinde ise başta İspanyolca olmak üzere birçok dil korunuyor, kamu kuruluşlarında kullanılabiliyor. Bu arada, hemen her sene ABD Kongresi’ne İngilizcenin resmî dil olması önerisi geliyor ve her defasında bu öneri reddediliyor
Avrupa’da bütün ülkelerde birden çok dil kullanılıyor. Lüksemburg, Belçika, Finlandiya, İrlanda ve İngiltere’de, Malta, Hollanda ve İsviçre’de 2 resmî dil var. İspanya, Romanya, İtalya, Polonya, Çek Cumhuriyeti gibi ülkelerde ise resmî dilin yanı sıra bölgesel resmî diller var. Bunların içinde en tipiği kuşkusuz İspanya: Bu ülkede resmî dil İspanyolca ama Navara, Bask, Galiçya, Valesiya, Katalanya’da yerel resmî diller var.
Ayrıca bütün Avrupa’da ulusal ya da bölgesel resmî dillerin yanı sıra çok sayıda dil korunuyor, gelişmelerine yardımcı olunuyor.
Asya’da ise resmen iki ya da daha çok dilli ülke sayısı daha çok. Bunların başında Hindistan geliyor. Hindistan’da 23 resmî ve çok sayıda yerel olarak kabul edilmiş dil var.
İsrail’de de iki resmî dil var. İbranice ve Arapça. Arap ülkelerinde ise sadece Irak’ta iki resmî dil var.
Yakın zamana kadar iç savaş yaşayan Sri Lanka’da resmen iki dil var. Ayrılmak isteyen Tamillerin dili de bu ülkenin dillerinden birini oluşturuyor.
Afrika’da hemen her ülkede onlarca dil konuşuluyor. Afrika ülkelerinin çoğunun sınırları sömürgeciler tarafından çizilmiş. Bu nedenle bazen oldukça büyük etnik gruplar aynı ülke sınırları içine sıkışmış, bazen de büyük bir etnik grup iki veya daha çok sayıda ülke arasında bölünmüş. Bu nedenlere Afrika ülkelerinin çoğu, egemen sınıflarının tercihi ile Avrupa dillerini resmî dil ya da ikinci resmî dil olarak kullanıyor.
Latin Amerika’da ise Brezilya dışında bütün kıtada İspanyolca hâkim, ama tek resmî dil değil. Birçok Latin Amerika ülkesinde farklı diller ikinci resmî dil ya da yerel resmî dil konumunda.
Bu kısa özetten de görüleceği gibi, dünyanın büyük çoğunluğunda tek bir resmî dil yok. Yanyana yaşayan halklar birçok dili yanyana resmen kullanıyor.
Bir halkın kendi dilini kullanmasını önlemek zaten mümkün değil. Çok zaman küçücük topluluklar dahi dillerini kıskançlıkla koruyor, çünkü kendilerini en iyi o dille ifade ediyorlar, çok zaman ibadetlerini o dille yapıyorlar, edebiyatlarını o dille sürdürüyorlar.
Kürtçe ise yakın zamana kadar ağır bir baskı altındaydı. Kürtçeyi baskı altına alan ırkçı, milliyetçi anlayış Kürtçenin serbest bırakılması halinde Kürtlerin ayrılmasının kaçınılmaz olduğuna inanmaktadır. Oysa bütün dünya örnekleri göstermektedir ki farklı dillerin resmîleşmesi, bir ülke sınırları içinde birden çok resmî dilin olması otomatik olarak o ülkenin bölünmesine yol açmıyor.
“Gelişmişlik” sonucu değil
Öte yandan iki dilli yaşam sadece gelişmiş Batı ülkelerine özgü bir durum değil. Hindistan başta olmak üzere sayısız Asya ve Afrika ülkesinde resmen birden çok dil var. Dolayısıyla iki dillilik sadece “gelişmişlik” sonucu ortaya çıkmıyor. Hatta belki de tam tersine birçok azgelişmiş ülkede iki ya da daha çok dillilik daha gelişmiş durumda.
Birçok durumda ise bir veya iki resmî dilin yanı sıra bölgesel olarak resmî olan diller var. Bu diller o bölgelerde eğitimde ve kamu kurumlarında kullanılıyor, kendilerine ait bir medya var.
Meksika’da resmî dil İspanyolca, ama 62 başka dil yerel olarak kabul edilmiş durumda. Bu diller hem kullanılıyor hem de geliştirilmesi için önlemler alınıyor.
Çok dilli ülkeler içinde üç tanesi özel bir konuma sahip.
Bunların başında küçük bir Avrupa ülkesi olan Lüksemburg geliyor. Bu ülkede üç dil kullanılıyor: Almanca, Fransızca ve Hollanda dili. Eğitim üç dilli. Okula başlayanlar önce bu üç dilden birini kullanıyor, daha sonraki okul aşamasında ikincisini ve son aşamada üçüncüsünü kullanıyor. Böylece her öğrenci üç dilde de eğitim yapıyor. Her eğitim aşamasında diğer iki dil İngilizcenin yanı sıra ek diller olarak öğretiliyor.
Belçika da üç dilli bir ülke: Fransızca, Almanca ve Hollanda dili kullanılıyor. Her bölge kendi dilini resmen kullanıyor, ülke çapında ise üç dil de resmen kabul ediliyor.
İsviçre’de ise dört resmî dil var: Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romansk. Bu dillerin hepsi resmî dil, eğitimde ve kamu kurumlarında kullanılabiliyorlar. İsviçre’yi oluşturan kantonların bazılarında ise iki resmî dil var ve bu kantonlarda her şey iki dilli.
Türkçe ve İngilizce
Bir de Türkiye’nin iki dilliliği var.
Türkiye’de İngilizce bütün okullarda resmen okutuluyor. Ana okullarında bile İngilizce zorunlu ders.
Altı yıllık ilk eğitimde (anaokulu dâhil) 1.100 saat zorunlu İngilizce öğretiliyor. İlkokulla ortaokul arasındaki hazırlık sınıfı boyunca 900 saat, üç yıllık ortaokul boyunca 2.150 saat ve dört yıllık lise eğitiminde 3.600 saat İngilizce zorunlu olarak öğretiliyor. Kısacası Türkiye’de yaşayan her çocuk eğitim yaşamı boyunca zorunlu olarak 7.750 saat İngilizce eğitimi alıyor. Bazı özel okullarda zorunlu İngilizce eğitim saatleri daha da yüksek.
Eğitimin yanı sıra Türkiye’nin iki dilli yaşama en çok karşı olan, zaman zaman bu konuda tehditler savuran iki kurumu da iki dilli. Genelkurmay ve İçişleri Bakanlığı internet siteleri Türkçenin yanı sıra siteye girenlere siteyi İngilizce gezinme olanağı da sunuyor.
Tek dilde kararlı ve ısrarlı Genelkurmay sitesini ikinci bir dilde gezebilirsiniz, ama bu ikinci dil milyonlarca insanın konuştuğu Kürtçe olamaz. Neden? Çünkü Kürtçe serbest bırakılırsa Türkiye bölünür. İngilizce ise ülkeyi bölmez, birleştirir!
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek dünyada 6.913 dil konuşulduğunu, ama sadece 192 ülke olduğunu söyleyerek, sadece 192 resmî dil olduğunu belirtmiş. Bu yazıda anlatmaya çalıştığımız gibi, yanılıyor.