Meltem Oral
Son dönemde yaşanan pornografi tartışması hakim ideolojinin tabu kıldığı birçok noktanın yine açıkça konuşulmadığı bir düzeyde ilerliyor. “Genel ahlak” safsatasının azılı koruyucularının saldırganlığı bir yana, konuyu “cinsel özgürlükler” ya da cinsiyetçilik minvalinde tartışanlar da alışılmış argümanların tekrarından öteye geçemiyor. “Özel olan politiktir” şiarından yola çıkacak olursak, cinselliği politik hayatın dışında tutmak mümkün olmadığı gibi, doğru da değil.
Pornografinin yasaklanıp yasaklanmamasından ziyade, bu konunun cinsel özgürlükler başlığı altında tartışılmasının ne kadar doğru olduğunu, egemen fikirlerin cinsel yaşamda da kendilerini nasıl hakim kıldığını konuşabilmek gerek. Pornografiyi, içinde yaşadığımız sistemin çıkarlarıyla birlikte tartışmadığımız müddetçe “özgürlükler, özgürlüklerin sınırları” döngüsünde boğuluyoruz.
Kârlı ve kocaman bir pazar
Kapitalizm her şeyi fetişleştirip satılabilir hale getirmek konusunda alabildiğine başarılı. Cinsel yaşantı da bu sistemin içerisinde doğallığına yabancılaştırıldığımız bir ürün. Koca bir sektör haline gelen pornografinin kadın bedeninin ve seks hayatının metalaşması konusundaki rolü tartışılmaz bir gerçek. Kadın bedeninin meta haline gelmesi porno sektörünü de aşan bir tartışma. Teknoloji dergisi olan T3’ün her ay kapak olarak, bir fotomodele iç çamaşırıyla verdirttiği pozu seçmesi sistemin kadın bedenine biçtiği rolün net bir örneği. Ayın teknolojik ürününün ve derginin pazarlanması için bir taktik olarak kullanılan “kadın bedeni”.
Cinsellik kapitalizm için çok kârlı bir alan. Elisabeth Bernstein’ın (1) belirttiği gibi, sektörün kapsamı oldukça geniş. Canlı seks şovları, porno yayınlar, videolar, fetiş ve striptiz kulüpleri, telefon seksi ve siber seks ağları ve seks turu organizasyonları ile kocaman bir pazar. Avrupa Parlamentosu tarafından 2004 yılında hazırlanan bir rapor, pazarın ekonomik anlamda ne kadar kârlı olduğunu gösteriyor. Tahminlere göre, küresel seks endüstrisinin değeri 5-7 trilyon dolar arasında değişiyor. Üstelik sektörden kâr elde edenler yalnızca pornografi konusunda “uzmanlaşmış” markalar da değil. İnternet servis sağlayıcılığı, telefon hatları, uydu yayınları sayesinde General Motors, Time Warner, News İnternational, Marriot oteller zinciri de endüstriden kazanç sağlayan şirketler arasında.
Bu sektör, kapitalizmin dayattığı toplumsal cinsiyet rollerinin sıradan insanların yatak odalarına taşınmasında önemli bir araç. Emeğin yeniden üretimi sürecinde, kadının ailedeki rolünü erkeğin karnını doyurmak, temizliğini yapmak ve gömleğini ütülemek gibi görevlerle belirleyen kapitalizm aynı zamanda kadını erkeğin cinsel ihtiyaçlarını karşılamakla da “görevli” kılıyor. Aynı roller cinsel yaşamda da dayatılıyor. Kadın erkeğin cinsel tatmine ulaşmasını sağlayan bir nesne olarak gösteriliyor.
Ana akım pornografide anlatılan cinsellik, cinselliğin çoğu zaman ilk kez porno aracılığıyla öğrenildiği düşünülünce, kişisel yaşantımızı da şekillendiriyor. Cinselliğimizi, fantezilerimizi belirler hale geliyor.
Cinsel yaşam kadının nesneleştirildiği videolarla öğrenilir olunca, bunun günlük yaşama yansıyan pratiğini tahmin etmek güç değil. Ama kadına yönelik cinsiyetçilik ve cinsel şiddetin nedenini pornoya indirgemek ya da kadınların tecavüze uğramasıyla pornografi arasında doğrudan bağ kurmaya çalışmak tecavüz karşısında mücadele etmek gereken asıl sorunu gözden kaçırıyor. Kaldı ki, söz konusu olan erotizm, porno, kadınlar tarafından da tercih edilen cinsel fanteziler olduğunda kendinize göre belirlediğiniz kabul edilebilirlik sınırının gerçekte bir geçerliliği yok. Ana akım porno aynı zamanda “erkeklik” imajı belirliyor. Cinsel yaşam erkeğin performansına bağlanıyor. Pornografi tarafından dayatılan birçok kritere göre erkeğin özgüvenli ya da mahçup olması bekleniliyor. Dayatılan ideal erkek imajına sahip olmak isteyenler sayesinde pornografi ve ilgili yan sektörler kazanç elde ediyor:
“Pornografinin erkeklik kurmacası için uygun donanım ve teknikler gereklidir. Spreyler, kremler, merhemler, tabletler, küçük cihazlar bu kurmacanın gerçekleşeceğini vaat eden yan ürünlerdir.” (2)
Müşteri olarak kadın
Pornografinin sadece erkeklerden talep gördüğü yanılgısı tartışmayı sınırlayan unsurlardan biri. Amerikan porno film şirketi Hustler Video’nun mağazalarındaki satışın yüzde 56’sı kadınlara yapılıyor. Nielsen/NetRatings tarafından yapılan araştırmaya göre, 2007’nin ilk üç ayında “yetişkinlere yönelik” sitelere girenlerin üçte biri kadın. Aynı zamanda, yaklaşık 13 milyon civarında Amerikalı kadın porno içerikli sitelere en az ayda bir kez giriyor. İnternet istatistiklerine göre, 2008’deki internet porno pazarının yüzde 30’u kadınlardan oluşuyordu.
Yanılgılardan bir diğeri ise pornografinin yalnızca erkeklere hitap ettiği. Kadın yönetmen Candida Royalle tarafından kadınların izlemesi için özel çekilmiş hard-core videolar ayda on bin kopya satıyor. Ayrıca son dönemde LGBT ve Queer hareketler “feminist porno” veya ana akım pornoya karşı “bağımsız porno” gibi alternatifleri tartışmaya açıyor. Ancak endüstri “ideal kadın”ın da sınırlarını çiziyor. Cazibeli, seksi kadın olmanın püf noktalarını anlatan yayınlar, estetik ve kozmetik sektörü bu ideal için üretiyor.
Kısacası cinselliği kapitalizmdeki ilişki biçimlerinden bağımsız tartışamayız. Kapitalizmdeki ilişki biçiminde eşitlik ve özgürlük olmadığına göre, cinselliğin özgürlüğünden bahsetmek de zor.
1- Elisabeth Bernstein, The Meaning of the Purchase Desire, Demand and the Commerce of Sex, September 2001.
2- Lynne Segal, Ağır Çekim, Ayrıntı, 1992, s. 267.